Murat Sabuncu

Nereden baksan skandal

14 Temmuz 2015 Salı

Bir yanda 3.5 milyon abonesiyle Türkiye’nin en büyük dijital platformu; Digitürk. Bu platformun iki ortağı Çukurova Grubu (yüzde 53) ve Providence Equity Partners (ABD’nin en büyük fonlarından biri, yüzde 47). Ve bir satış. Katar merkezli medya grubu Al-Jazeera bünyesindeki BeIN Media Group’un bu platformu satın alması. Aslında bir “alan razı-satan razı” durumu. Peki o zaman sorun ne? Anlatalım.

Çukurova Grubu’nun patronu Mehmet Emin Karamehmet. Devlete borçlu. Neden? çünkü bankalarından (Yapı Kredi ve Pamukbank) başta kendi şirketlerine usulsüz kredi kullandırdı. Bu krediler yüzünden hakkında davalar açıldı, Yapı Kredi Bankası’nı satmak zorunda kaldı, Pamukbank zaten kapatıldı.

Karamehmet’in bankalarının devlete verdiği zarardan dolayı (çünkü devlet hak sahiplerine paralarını ödedi) onun sahip olduğu diğer mallara da el koydu...

El koyma işleminin sonuncusu Mart 2013’te yaşandı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Karamehmet’e ait Show TV, Skytürk, Akşam Gazetesi ile birlikte Digitürk’e de el koydu. Ancak bu el koyma “mülkiyet”e değil yönetime el koyma şeklindeydi. Devlet Karamehmet’e “Biz değerleme yapalım, bu kuruluşlar için sen müşteri bul sat, satana kadar yönetim bizde” dedi. Show TV Turgay Ciner’e, Skytürk, Akşam Ethem Sancak’a satıldı. Bu arada Sancak yine Karamehmet’e ait olan BMC’yi de aldı. Satış sonrası hem satın alanlar hem fiyat tartışıldı, değişen bir şey olmadı.

Digitürk, Karamehmet’in sahip olduğu medya grupları içinde en kıymetli olanıydı. Talipler ortaya çıkmaya başladı. Doğan Grubu da Ferit Şahenk de Ciner de hatta Türk Telekom da buraya talipti. Ancak talipliler şunu biliyordu. Öncelikle Providence Equity’i ikna etmeleri gerekiyordu. Hissesi daha da az olsa bu fon “satış için kendi iznini şart koşan bir sözleşme” yapmıştı.

İşte o günlerde bu Fon’un sahiplerinden birinin Mallorca’daki evi, Digitürk’ü almak isteyen grupların üst düzey yöneticileri tarafından ziyaret edilmeye başlandı. Önce oranın iknası gerekiyordu. Oradan dönenler “Fon’un Türkiye’de kimi üst düzey onay mekanizmalarına taliplilerle ilgili danıştığını” anlatacaktı.

Digitürk’ün bir süre önce Katarlı beIN Media Gruba satılacağı ortaya çıkmıştı. Son açıklama ise önceki gün geldi. Ancak açıklamada önemli bir detay atlanmıştı: Fiyat.

Digitürk’ün kaça satıldığı açıklamada yer almıyordu. Dün ulaşmaya çalıştığımız kaynaklar ise bu açıklamanın yapılmayacağını söylüyordu.

Peki bu durum etik mi, hukuki mi? Ne etik ne hukuki... Çünkü:

TMSF, Çukurova’dan alacağını “halk adına” tahsil ediyor. Batan-batırılan bankalar sebebiyle bizlerin cebinden çıkan vergiler ve 2001 yılında yaşanan krizle hepimize aynı oranda fatura çıkaran krizin tahsilatı bu.

Daha net yazayım. TMSF Digitürk’e İnterbank ile ilgili ortaya çıkan zarar yüzünden el koydu. Yani bu zararın ne kadarının karşılandığını bilmek toplumun hakkı.

Dün konuştuğum bu konulardaki önemli bir referans kaynağı şunu söyledi: “Mülkiyete değil yönetime el koydum diyerek TMSF sorumluluktan kurtulamaz. Eğer isteseydi iki ortağı da ikna eder ve bu değerli markayı açık artırma ile satardı. Digitürk’ün kaça satıldığını bilmek bu milletin hakkı. Fiyat açıklanmazsa bu bir skandaldır.”

Satın alan grubun Katarlı olması ve AKP iktidarı ile son dönemdeki yakınlık da bir diğer konuşulan konu.

Digitürk platform lideri

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerine göre Türkiye’deki uydu platform hizmetlerinin toplam yıllık geliri 2014’te 1.421 milyar TL idi. Geçen yılın ilk çeyreğinde gelir 342.4 milyon, ikinci çeyrekte 361 milyon, üçüncü çeyrekte 332.1 ve son çeyrekte de 386.4 milyon TL olarak hesaplandı. Bunun bunun büyük bölümünü de Digiturk alıyor. TMSF, Çukurova Grubu’nun elinde bulunan yüzde 53 hisseye grubun borçları nedeniyle 2013’te el koymuştu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları