Neoliberalizm ve Şiddet -I-
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Neoliberalizm ve Şiddet -I-

22.10.2012 05:59
Güncellenme:
Takip Et:
\n\n\n

Geçen hafta Azerbaycan Devlet Ekonomi Üniversitesinin Eurasian Forum ile birlikte düzenlediği World Economic Paradigm: Market and Beyond forumuna katılmak üzere Bakûdaydım. Pazartesi ve çarşamba yazılarımda bu forumda sunduğum Neoliberalizm ve Şiddet başlıklı tebliğin bir özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.

\n

Neoliberalizmin, anlamını ve tarihsel köklerini hepimiz biliyoruz. Neoliberalizmle şiddet-violencearasındaki ilişki ise yeterince ilgi çekmemiş bir konu. Bunda neoliberalizmin özgürleşme, bir şiddet aracı olan devletin müdahalesinden kurtulma anlamına geldiğine ilişkin varsayımın da önemli bir etkisi oldu.

\n

Yine de neoliberalizmle şiddet arasındaki ilişki üzerinde düşünmeye olanak veren önemli çalışmalar var. Bu bağlamda, Michel Foucault, David Harvey, Boltanski ve Chiapollo, Johanna Oksala, Simon Springer, Wolfgang Steech, William Davies, Slavoj Zizekin isimlerini anabiliriz. Ben de zaten sunuşumu bu yazarların çalışmalarına dayandırıyorum. Doğrudan kaynaklandırma işini, bu sunuşu izleyecek ayrıntılı makaleye bırakıyorum.

\n

Bir ‘toplum mühendisliği’

\n

Neoliberalizmin özgürlüklerle, devlet etkisinden kurtulmakla ilişkilendirilmesi aslında bir paradoks oluşturuyor. Çünkü neoliberalizmi oluşturan uygulamaların ilk örneklerini Endonezyada Suharto darbesinde, Şilide Pinochet darbesinde görüyoruz. New York eyaleti mali krizindeki uygulamalarla, 1978-80 arasında Deng Xiaoping reformlarıyla, Reagan- Thatcher programlarıyla, FED Başkanı Volckerin gelişmekte olan ülkelerde borç krizini tetiklemesiyle neoliberalekonomik modelin şekillenmesi (yaygın medya desteğiyle) büyük ölçüde tamamlandı. Bu modelin ilk kapsamlı uygulamalarından birinin Türkiyede 1980 askeri darbesinden sonra gerçekleştiğini de anımsayabiliriz.

\n

IMF-Dünya Bankası reformlarıyla, 1980ler boyunca, neoliberalizm genelleşti; ekonomi yönetim modeli olarak, üzerinde küresel düzeyde bir mutabakat oluştu. Bu model, kriz içinde adeta finansal sermayenin bir yaratıcı yıkım makinesi oldu.

\n

Bu arka planı aklımızda tutarak, neoliberalizmi üç açıdan değerlendirebiliriz: Bir ideolojik yapıntı (ve söylem) olarak. İki, uygulamalar ve dönüşüm süreci (neoliberalleştirme) olarak. Üç, bu ikisinden hareketle de, toplumdaki egemen öznellik biçimleri, hatta hakikat ve disiplin rejimleri bağlamında köklü değişiklere yol aşan bir toplum mühendisliği projesi olarak.

\n

Şiddet”, neoliberalizmden biraz daha karmaşık bir kavram. Çünkü şiddetin, fiziki yapısına ve uygulayıcının özelliklerine, hatta çekilen acılara indirgenemeyecek kimi özellikleri var. Şiddetten söz edince bu özelliklerin hepsini birden göz önüne almaya çalışmak gerekiyor.

\n

Bu özellikleri üç ana başlık altında toplayabiliriz: (1) Şiddetin, nesnel, objektif yanı: Bu şiddet eyleminin fiziksel içeriğine ilişkindir acıtma, yaralama, öldürme gibi. (2) Şiddetin öznel yanı: Bu şiddet eyleminin, uygulayan ya da etkilenen tarafından yaşanma biçimlerine ilişkindir. (3) Yapısal şiddet: Bu kaynağı itibarıyla herhangi bir bireye ya da kuruma doğrudan atfedilemeyen, yaşadığımız, toplumsal-ekonomik sistemin sıradan işleyişinin ürettiği şiddete ilişkindir. Bunu, Fiziki şiddet (acı verme, baskı, ve diğer fiziksel veya ruhsal sıkıntılar) ve simgesel şiddet olarak ikiye ayırabiliriz. Simgesel şiddet ezilenlerin sıkıntılarını anlamalarına ve ifade etmelerine, buna direnmelerine olanak verecek lisana ve imgelere ilişkin araçları bastıran, kullanılamaz, görülemez, ulaşılamaz kılan, buna karşılık baskıyı egemenlik sistemini üreten söylemlere ilişkindir.

\n

Simgesel şiddet, belli sınıf ve tabakaların çıkarlarının, hatta varlıklarının simgesel ifadelerinin, toplumun simgesel alanından silinmesini de getirebilir. Kültür endüstrisibu alanda özellikle önemli bir uygulayıcıdır.

\n

Bir ideoloji ve süreç olarak...

\n

Neoliberalizmin en önemli özelliği, piyasa koşullarını doğallaştırmasıdır. Böylece ekonomik yasalar nötr/tarafsız, ekonomik olgular evrensel ve siyasetten arınmış olarak belirir.

\n

Feodalizmden çıkarken, devlet yönetimi, yasalara ya da dini hakikatleregöre sınırlanırken, liberalizm, piyasa ilişkisini hakikatin yeni mekânı ve devlet yönetiminin referans noktası olarak tanımlamıştı. Neoliberalizm piyasayı yeniden hakikatin mekânı olarak restore eder. Hükümetlerin ve bireylerin referans noktası, toplumsal adalet olmaktan çıkar. Yeni referans noktası işte bu piyasa kaynaklıhakikat olur. Bu yer değiştirme aynı zamanda bir TINA”, (There is no alternative-Başka seçenek yok) söylemiyle birlikte geldiğinden aslında bir simgesel şiddet uygulaması olarak da görülebilir.

\n

Bu bağlamda neoliberal ideoloji ve ürettiği söylem, kapitalist sınıfların dışındaki sınıfların ve grupların çıkarlarının üzerini çizer. Neoliberalizm piyasa ile demokrasi arasında bir özdeşlik ilişkisi oluşturarak, demokrasiyi ortak toplumsal çıkar ve vatandaşlık bağlamında düşünmeyi ve tartışmayı olanaksızlaştırır. Piyasa ilişkisini doğallaştıran neoliberalizm, neooryantalizme olanak sağlar. Neoliberalizm özgürlüğü piyasalara ve sermaye haraketliliğine referansla tanımlar.

\n

Bir uygulamalar süreci olarak, devlet ve kamu mallarının, alanlarının özelleştirilmesi, piyasaların yanı sıra sağlık, eğitim, genetik maddeler gibi yaşamın toplumsal ve biyolojik alanlarını metalaştırılması, toplumsal güvenlik ağlarının (hizmetlerinin) tasfiyesi ve yoksullar, işsizler, yasal/yasadışı göçmenler, yaşlılar, gençler gibi sermaye devresinin, piyasa ilişkisinin dışında kalanların terk edilmesi anlamına gelir. Bu açıdan neoliberalleştirme süreci karşımıza yapısal şiddetiağırlaştıran bir uygulama olarak çıkar.

\n

Bu uygulamalar yerel düzeyde: İşsizliği, yoksulluğu, eşitsizliği artırır. Eşitsizlik şiddet, şiddet eşitsizlik doğurur. Yoksulluk güvencesizlik, umutsuzluk, ahlaki ve psikolojik aşınma yaratır; bunlar ev içi şiddet, ırkçılık, homofobi gibi öznel şiddete, adi suçlara, hatta örgütlü suçlara yol açar. Bu artan öznel şiddet ortamında neoliberalizm, yeni izleme/gözetleme teknolojilerini, özel yaşam üzerine veri madenciliği teknolojilerini teşvik etmekle kalmaz; ağlara bağlıofis teknolojileri yoluyla iş yaşamıyla özel hayat arasındaki sınırı belirsizleştirir. Böylece neoliberalizm, liberalizmin en önemli kaynağı olan, bireyin özel yaşamında devlet müdahalesinden korunma hakkını (liberty) hızla ortadan kaldırır. Neoliberalizm piyasa temelli bir disiplin ve kontrol rejimi yerleştirir. Toplumu sayan, ölçen hesaplayan uzmanların yönettiği, yönlendirdiği bir insan nüfusuna dönüştürmeye başlar.

\n

Küresel düzeyde: Neoliberalizmin piyasa koşullarını doğallaştırması, liberal ekonominin ve demokrasinin küresel çapta çağdaşlaştırma projesine dönüşmesine yol açar. Bu projede ekonomik tetikçilere”, mali rüşvetlere, bunların yetmediği yerde mali şantaj (IMF yeşil ışığı, kredi reyting kurumları) yoluna başvurulur. Mali şiddet uygulamalarının yanı sıra, kimi zaman gerçek tetikçilerin (suikastçılar), hatta askeri darbelerin devreye girmesi gerekebilir. Neoliberalleştirme, liberal demokrasiyi kabul ettirme sürecinde savaşlar, savaş tehditleri, işgal ve sömürgeleştirme gibi şiddet olayları yaşanır.

\n

Neoliberalizmin, liberal demokrasinin genelleştirilmesinin bir çağdaşlaştırma projesine dönüşmesi, neooryantalist bir ideolojiye işaret eder. Bu süreçte ve bu ideolojinin altında, devletlerin, toplumların yerel üretim, tedarik ağlarının tahrip hatta imha edilmesi, nüfusun yerinden edilmesi, göçe zorlanması, hatta bazı durumlarda imha edilmesi söz konusu olur.

\n\n

Yazarın Son Yazıları

‘Ruh mühendisliği’

Türkiye, yıllardır siyasal İslam rejiminin “toplumsal ruh mühendisliği” projesinin baskısı altında yaşıyor.

Devamını Oku
22.12.2025
‘Erkeklik krizi’!?

Erkek fantezilerini meşrulaştıran faşist ve siyasal İslamcı ideolojilerle hesaplaşmadan algoritmaları suçlamak kolaydır ama asıl nedeni görünmez kılan politik bir kaçıştır.

Devamını Oku
18.12.2025
Birlik yoksa iktidar da yok

Sağın bu birlik refleksi, ideolojik bir tutarlılıktan değil, son derece sade bir siyasal sezgiden besleniyor: İktidarı istiyorsan yan yana duracaksın.

Devamını Oku
15.12.2025
UGS: Emperyalist-faşist moment!

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne (UGS) bu kez emperyalizm ve faşizm kavramlarının ışığında bakacağım.

Devamını Oku
11.12.2025
2026’ya girerken: Yeni kapitalizm/ faşizm

Önümüzdeki dönem dünya siyasetini yalnızca büyük güç rekabeti değil; milliyetçi, hatta uygarlıkçı reflekslerle donanmış yeni bir “teknolojik kapitalizm” biçiminin, faşist ideolojinin küresel ölçekte (öncelikle de UGS’nin, “göç dalgaları altında kimliğini kaybeden, gerileyen uygarlık” olarak tanımladığı Avrupa’ya), dayatılması belirleyecek.

Devamını Oku
08.12.2025
2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025