Erdal Sağlam

Para pompalayarak salgın önlenemez ama...

14 Mart 2020 Cumartesi

Koronavirüs salgını nedeniyle ekonomide oluşan paniğin, 2008’deki küresel krizden daha büyük olduğu şimdiden söylenmeye başladı. Küresel piyasalar bir yandan bu paniği para basarak önlemeye çalışıyor ama öte yandan bu yöntemle kesin sonuç alınamayacağını da görüyor.

Piyasaları paraya boğarak sorunun çözülmeyeceğini bilmelerine rağmen, hiçbir ülke yöneticisi bu yönteme başvurmaktan geri duramıyor. Başka bir deyişle politikacılar, “Başka bir önlem düşünemediği ve halkın tepkisini çekmemek için” bu yolu tercih ediyor. 

Son dönemin ender, saygın liderlerinden biri olan Almanya Başbakanı Merkel, salgının ekonomik sistemde ciddi izleri olacağının altını çizerek “Bu bizim için de bilinmeyen bir sınama. Dinamik bir salgın ile uğraşıyoruz” demiş. Gerçekten de yaşanan paniğin bu kadar büyük olmasında, dünyanın konuşmasına rağmen şimdiye kadar önlem almadığı “küresel salgınlar”la ilk ciddi sınavı yaşaması önemli faktör. Yaşadığımız süreçte yapılanların ve yapılmayanların, ileride çok daha rasyonel biçimde değerlendirilip sonrası için ciddi yapısal tedbirlere gidilmesi bence şart olacak.

Mali destekler bizde de artacak

Dünyanın ve tek tek ülkelerin, salgın hastalıklarla mücadele yöntemlerini gözden geçirmeleri yetmeyecek, ekonomik işbölümünün yani mevcut küresel değer zincirinin yeniden ele alınarak revize edilmesi gereği de açığa çıkıyor. Yani, hep kendisini yenilemesiyle övünen kapitalizmin, küreselleşmenin bu aşamasında, mevcut deneyimi de kullanarak yeni yollar araması gerekecek. Bunu yaparken “küreselleşmeyi koruyup buna uygun regülasyonları geliştirmek” mi, yoksa “ülkelerin tek başlarına çözüme yönelmeleri” yoluna mı gideceği soruları ise bence tartışmaların odağında yer alacak. 

Merkel’in dediği gibi, son günlerde yaşanan çılgın para pompalamasının sonuçta ekonomiler üzerinde ciddi tahribatlar yaratması kaçınılmaz. 2008 kriziyle tümüyle baş edilemediği, normalleşmenin bir türlü sağlanamadığı küresel konjonktüre denk gelen salgın şoku, tablonun iyice ağırlaşmasına neden olacak. Ülke yöneticileri, bile bile bir yandan likiditeyi artırıp öte yandan mali teşvik tedbirleri uygulayarak tablonun ağırlaşmasına katkı sağlayacaklar.

Türkiye’ye baktığımız zaman, faiz indirimlerinin ve yeni mali teşviklerin hazırlanmakta olduğunu görüyoruz. Turizm Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile çalışma yaptıklarını, önümüzdeki hafta kararlar çıkabileceğini duyurdu. Artık şunu biliyoruz: Bazı sektörlere teşvik vermeye başladığınızda, diğer sektörler bunu hep izlemiştir. Talepler giderek çoğalınca politikacılar teşvikleri geniş kesimlere yaymaktan geri duramıyorlar. 

Güvensizlik her alanda 

Halbuki ülkenin ekonomik tablosu ortada; kaçamayacağınız gereklilikte mali teşvikler verebilirsiniz, ama bunun sınırlı olması, etkisi somut olarak görülecek seçilmiş teşviklerle yetinilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, yani iyice açıldığınız zaman zaten zora giren mali dengenin iyice bozulması, enflasyonun daha da yükselmesi, zaten baskı altındaki bankacılığın sıkıntılarının artması gibi somut tehlikeler bizi bekliyor.

Teşvikler başladığında bunun arkasının geleceğini, uzun ekonomi gazeteciliği dönemimizden iyi biliyoruz. Örneğin inşaatçıların bile bir bahane üretip “yabancılara artık konut satamıyoruz” diyerek, teşviklerden pay almaya çalışmaları, benim için sürpriz olmaz. Şahsen; bir süredir sözü edilmeye başlayan vergi affı konusunun koronavirüs bahanesiyle gündeme getirilme ihtimalini yüksek gördüğümü de söylemeliyim.

Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde milliyetçi, popülist bir politikacı kuşağı hâkim diyebiliriz. Popülist politikacılar, halk ve piyasalar nezdinde o kadar büyük şüpheler biriktirmişler ki; böylesine kritik dönemde iyi işler yapsalar bile halkın ve piyasanın güvenini kazanmakta zorlanıyorlar.

Örneğin verilecek teşviklerin gerçekten ihtiyaca göre mi verileceği, yoksa siyasi ve kişisel çıkarlar adına bu ortam bahane edilerek, halkın parasının gereksiz alanlara aktarılmaya devam mı edileceği konusunda ciddi bir güvensizlik hâkim. Bu büyük ve birikmiş güvensizliğin, önlemlerin etkisini azalttığını düşünüyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları