AB ve Türkiye’nin son durumu - Emre Çam
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

AB ve Türkiye’nin son durumu - Emre Çam

10.05.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden doğan taahhütleri ve yükümlülükleri üzerine gerçekçi bir değerlendirme yapılması gerekir.

Avrupa Birliği (AB) üyeliği, Türkiye’nin uzun süredir gündeminde yer alan, dönem dönem ivme kazanan ancak bir türlü sonuca ulaşamayan bir hedef. Ancak bu hedefin bugün, yalnızca Brüksel’e dönük siyasi mesajlarla ya da teknik başlıklarla değil, Strazburg’da biriken yükümlülükler temelinde değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin AB’ye tam üyelik süreci ile Avrupa Konseyi’ndeki yükümlülükleri ve taahhütleri arasındaki bağ, çoğu zaman görmezden gelinse de, yaşamsal derecede güçlü.

2019 TARİHLİ KARAR

Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden biri olarak insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini benimsemiş ve bu doğrultuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulama yükümlülüğünü kabul etmiştir. Ancak son yıllarda kimi AİHM kararlarının uygulanmaması, Avrupa Konseyi organlarında ciddi eleştirilere ve süregelen izleme süreçlerine neden olmuştur. En dikkat çekici örneklerden biri, Osman Kavala davasına ilişkin AİHM’nin 2019 tarihli ihlal kararıdır. Bu kararın uygulanmaması nedeniyle Türkiye hakkında, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından “ihlal prosedürü”ne dair diyalog süreci başlatılmıştır. Yine Selahattin Demirtaş ile ilgili 2020 tarihli AİHM Büyük Daire kararı da benzer şekilde uygulanmamıştır.

AVRUPA KONSEYİ’NİN ÇAĞRISI

Nitekim, geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, görevden alınması ve aday olma hakkını fiilen ortadan kaldıran yargı süreci hakkında acil prosedürle bir karar alarak Türk makamlarına 9 Nisan’da açık bir çağrıda bulunmuştur. AKPM, bu adımların siyasi saiklerle atıldığını ve muhalefeti sindirmeyi, çoğulculuğu zayıflatmayı, ifade özgürlüğünü sınırlamayı amaçladığını vurgulamıştır. Ayrıca, protestolara yönelik aşırı güç kullanımı, göstericilere yönelik keyfi gözaltılar ve gazetecilerin tutuklanması da konseyin tepkisine neden olmuştur. Bu tablo, Türkiye’nin demokratik değerlerden giderek uzaklaştığı yönündeki endişeleri pekiştirmektedir.

Bu bağlamda, AKPM’nin 9 Nisan’da kabul ettiği bir başka karar, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinden doğan yükümlülüklerini sistematik biçimde yerine getirmemesiyle ilgili daha geniş bir resmi gözler önüne sermektedir. AİHM içtihadında “öncü dava” olarak sınıflandırılan ve yapısal insan hakları sorunlarına işaret eden 40’tan fazla kararın hâlâ uygulanmamış olması, Türkiye’nin AİHM kararlarının etkili şekilde yerine getirilmesi konusundaki eksikliğini gözler önüne sermektedir. Bu kararlar, yalnızca bireysel hak ihlallerine değil, daha geniş bir yargı ve yönetim pratiğine işaret etmektedir.

Bu noktada kritik bir hatırlatma yapılmalı: Türkiye, 2005 yılında AB ile katılım müzakerelerine başlayabilmişse, bu büyük ölçüde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) denetim sürecinden -bazı koşullarla da olsa- çıkabilmiş olması sayesindedir. AKPM’nin 2004 tarihli kararı, bu geçişe imkan tanımış, böylece Türkiye’nin reform sürecine yönelik uluslararası güven yeniden inşa edilmiştir. Ancak bugün gelinen noktada, AKPM’nin son Türkiye raporları, demokratik kurumların gerilemesi, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve siyasi baskılar konusunda çok daha karamsar bir tablo çizmektedir.

BRÜKSEL’DEN ÖNCE STRAZBURG

Ayrıca, Uluslararası ve bölgesel konjonktür nedeniyle günümüzde Avrupa’nın savunma ve güvenlik mimarisi teması ön plana çıkmış durumda. Ankara’da kimi çevreler, Avrupa’nın bu alanlarda Türkiye’ye muhtaç olduğu ve olacağı düşüncesiyle, Türkiye’nin diğer yükümlülük ve taahhütlerinin bir kenara bırakılarak yeni Avrupa düzenine otomatik olarak dahil edileceği yönünde varsayımlarda bulunuyor. Oysa konu dönüp dolaşıp hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere gelecektir. Yani adres yine Strazburg merkezli Avrupa Konseyi olacaktır. Nitekim AB, son yıllarda Türkiye hakkındaki tüm ilerleme raporlarında, Ankara’ya yönelik eleştirilerinde Avrupa Konseyi organlarını açıkça referans göstermektedir.

Özetle Türkiye’nin AB yolundaki en önemli stratejik müttefiki, halihazırda üyesi olduğu Avrupa Konseyi’dir. Bu üyelikten doğan yükümlülükler büyük ölçüde yerine getirilmediği sürece, Türkiye’nin Avrupa perspektifi inandırıcılıktan uzak kalacaktır.

AB üyeliği hedefi, yalnızca ekonomik veya dış politika çerçevesinde ele alınamaz. Bu sürecin kalbinde; kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler gibi demokratik değerlere bağlılık yer alır. Türkiye’nin bu alandaki performansı, yalnızca AB ile ilişkilerini değil, Avrupa Konseyi içindeki kredibilitesini de doğrudan etkilemektedir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin Avrupa hedefi hâlâ olanaklıdır, ancak bu hedefe ulaşmak için önce kendi masamızdaki yükümlülüklere odaklanmamız gerekir. Brüksel’in kapısını çalmadan önce, Strazburg’daki dosyalarımızı gözden geçirmek, üyelik yolunun gerçekliğini yeniden inşa etmek adına kaçınılmaz bir zorunluluktur.

EMRE ÇAM

ESKİ CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025