Biz bu filmi çok gördük - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Biz bu filmi çok gördük - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

26.03.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

12 Eylül darbesi... Darbenin ardından 650 bin kişi gözaltına alınmış; ilk altı haftada 11 bin 500 kişi tutuklanırken bu sayı sadece bir yıl sonra 122 bin 600 kişiye ulaşmıştı. Eylül 1982’de ise 30 bini yargılanmayı bekleyen 80 bin kişi hapishanedeydi. 3 bin 600 idam cezası istenmiş, bunların 50’si infaz edilmişti. Darbe Cumhurbaşkanı Kenan Evren, “Kılımız kıpırdamadan idam ediyorduk” bile diyebilmişti.

Öngörülemeyen tutuklamalar, süresi belli olmayan gözaltılar, mesnetsiz iddialar, duruşmalar, hukuksuz cezalar... İçlerinde kimler yoktu ki? Akademisyenler, gazeteciler, hukukçular, öğretmenler, işçiler, memurlar, çiftçiler... Avrupa’ya 30 bin kişi sığınmacı olarak başvurmuştu. 70 bin kişiye ise yurtdışına gidemesinler diye pasaport verilmemişti. Vatandaşlık kanununda değişiklik yapılmış, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmış, mal varlıklarına da el konmuştu.

12 Eylül döneminde cezaevleri tam kapasite hizmet verse de yetmemiş, yeni cezaevleri inşa edilmişti. Yargının had safhada siyasallaştığı o dönemde suç listesi de giderek daha fazla sivilin yargılanabileceği kadar genişletilip uzatılmıştı. Yargı denetiminin kısıtlılığı, yurttaşın hukuki olanaklarının daraltılması nedeniyle kendini ifade edebilme aracı olarak elde sadece Osmanlı’daki gibi dilekçeler kalmıştı. Yeni yönetime iletilen “arzuhaller” darbeden yedi ay sonra 59 bin 318’e ulaştı.

BİR ACAYİP ‘DELİL’...

Dönemin en sansasyonel siyasi davalarından biri de “Barış Derneği davası”ydı. İstanbul Baro Başkanı Orhan Apaydın’ın da tutuklu sanıklar arasında olduğu davada Erdal Atabek, Ataol Behramoğlu, Ali Sirmen, Mustafa Gazalcı, Hüseyin Baş, Tarık Akan, Jülide Gülizar, Kemal Anadol, Aziz Nesin gibi isimler vardı. Suçlamalardan biri çok manidardı: Yabancı memleketlerin çıkarlarına aykırı davranmak. 30 kişi hakkında 8 ila 30 yıl arasında hapis istenmiş, sanıklar üç defa yargılandıktan sonra yıllar süren davadan beraat almıştı. Ama davada delil olarak sunulanlar hiç unutulmayacaktı.

“Deli Petro’nun Vasiyeti” adlı kitap dernek binasında bulunmuş, Behice Boran’a plaket verilmiş, dahası Nâzım Hikmet’i anma gecesi düzenlenmişti. Emekli büyükelçi Mahmut Dikerdem, dernek başkanı olarak verdiği ifadede savcıyı eleştirirken Konya’da her yıl düzenlenen Mevlana’yı anma programlarıyla nasıl Mevlevilik propagandası yapılmıyorsa Nâzım Hikmet’i anmakla da komünizm propagandası yapılmış olamayacağını söylemişti.

Pek tabii savunma kanadı ne derse desin, yargılamaya göre tüm bunlar dernek faaliyetlerinde hiç adı geçmemiş olsa da “komünizm” propagandalarıydı. ABD’ye karşı Afganistan’ı, İsrail’e karşı Filistin’i korumaya kalkışmak, NATO’ya karşı olmak, “sürdürülebilir barış” için “eşitlikçi olmayan” askeri ittifaklardan çıkmayı, yabancıların kullanımına verilen üslerin kapatılmasını ve sömürgecilerin Türkiye’nin iç işlerine karışmamasını talep etmek birer suç sayıldı.

ZİNCİRBOZAN

Henüz “gelenekselleşmemiş”, içselleştirilmemiş demokrasi pratiği dünyaya ABD kutbundan yayılan düzenli programlama araçlarıyla ve türlü formlarla hâkim olurken darbe sonrası Türkiye siyaseti de yeniden kurgulanacaktı. Kenan Evren, Afyon’da yaptığı konuşmada yeni anayasaya “Hayır” diyenlerin “dış güçlerle işbirliği yaptığını” dahi söylemişti.

Konjonktür belliydi ve elden geçirilen siyasi partiler kanunu ile darbe öncesinde arenada bulunan politikacılara on yıl süreyle siyasetten men geldi. Devamında davalar görüldü.

Darbe yönetimine karşı çıkan CHP lideri Bülent Ecevit sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı, hapis yattı. Aynı şekilde AP lideri Süleyman Demirel gözetime alındı. Siyasetini icra edebilmek için 1987’deki affı bekleyecekti. Aynı afla, siyasi yasağa muhalefet etmekle suçlanan ve hakkındaki ikinci gözetim kararıyla Zincirbozan’a gönderilen Deniz Baykal’ın yasağı da kalktı. Baykal’ın isnat edilen suçlarından biri de “hükümetin manevi şahsiyetine hakaret”ti, beraat etti. Ne var ki Ecevit de 1975’te Karabük’te yaptığı bir konuşmada aynı suçtan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılacaktı. Benzer biçimde Alparslan Türkeş de 1978’de Almanya’da yaptığı bir konuşmada “hükümetin manevi şahsına hakaret” suçlamasına ilişkin ifade verdi. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında idamı istenen Türkeş tutuklanacak ve 4.5 yıl hapis yatacaktı.

KAFESE KONAN ADALET!

Zincirbozan; Süleyman Demirel, Deniz Baykal, İhsan Sabri Çağlayangil ve Hüsamettin Cindoruk gibi birçok siyasi için Milli Güvenlik Konseyi’nin kararıyla zorunlu bir ikametgâh olmuştu. Demirel, “Zincirbozan’da tel örgü içinde kafese konan bizler değil; anayasa, hak hukuk ve adalettir” diye yazdı.

İzmir Uzunada’da tutulan MSP lideri Necmettin Erbakan da dokuz ay hapis yattı. Partilileriyle birlikte yargılanan Erbakan’a verilen 4 yıl 2 ay ceza Yargıtay’da bozuldu. CHP’nin önde gelen isimlerinden İsmail Cem de “halkı kışkırttığı” gerekçesiyle 12 Eylül sonrasında bu soruşturmalardan nasibini almıştı.

Farklı siyasi fikirlerden, ideolojilerden, iklimlerden gelen bu liderlerin isimleri darbe yönetiminin tutuklama ve hapis faturalarında kesişmişti. Yargının siyasallaştırılması marifetiyle baskılar, fişlemeler, yasaklar, gözaltılar, tutuklamalar, orantısız güç ve cezalandırma yöntemleri yaşamın olağan gündemine dönüşmüştü.

TARİHTEN DERS ÇIKARMAK

Bülent Ecevit, Arayış’ta tarihe okkalı bir not düşmüştü: “Yargı organları yeterince bağımsız değilse yargıçlar güvenceden yoksunsa mahkemelerin vereceği en adaletli kararlar bile inandırıcı olamaz; halk, adalet inancını, devlete güvenini yitirir. Adalete inanç ve devlete güven sarsıldıkça da hakkına razı olmayanlar artar, yargı organları dışında hak arama eylemleri yaygınlaşır.”

Günün sonunda gözaltına alınan, tutuklanan bu kişiler bildikleri yolu yürümeye devam ettiler. Demirel siyasi yasaklar kaldırıldığında yapılan ilk kongrede durumu özetliyordu: “Zaman kesiliyor, zaman kopuyor. Benim arkadaşlarım davalarından kopmuyorlar. Arkadaşlarım unutturulmak isteniyor. Davalarından vazgeçirilmek isteniyor. Zaman unutuluyor, dava unutulmuyor.”

İmamoğlu da bu dönemin bizim gibi diğer muhalifleri de önceki baskı dönemlerinde olduğu gibi aynen yoluna devam edecektir.

Hatta, üstünden atlanmasını zorunlu kılan bariyerlerle engellerle yollar bazen kısalır da... Tarih de tekrar eder. Ondan ders çıkarana kadar.

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025