Hekimlik
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Hekimlik

10.04.2020 06:30
Güncellenme:
Takip Et:

PROF. DR. CENGİZ KUDAY

Amerika ve Avrupa ve hatta bütün dünya küçük bir virüs karşısında aciz kaldı. Fakat bugün bütün dünyada olanaksızlıklara rağmen sağlık elemanları bu savaşta dövüşüyor, hastalanıyor ve ölüyorlar.

Hekimlik bir yaşam şeklidir. Tanrı’nın en büyük mucizesi olan insan denen canlıya dokunma ve onun geleceği için işlem yapma şansına ve ayrıcalığına sahiptir. Hekimlik kalp kasının çalışmasına benzer: yavaşlaması söz konusu değildir. Ya hep çalışır ya da hepten durur. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da hastasının bedenine, ruhuna ve mahrem sırrına erişen hekimler tarih boyunca kutsal varlıklar olarak kabul edilmiştir.

Fakat hekimler için bu ayrıcalıklı durum, günümüzde ve bilhassa ülkemizde yanlış değerlendirmeler ve popülist davranışlarla yara almıştır. Bütün bunlara rağmen ülkemizde hekimler birçok sosyal olayda hep öncü olmuşlardır. Savaşta ve barışta hep öncülük yapmışlardır. (23 Mayıs 1919 da İzmir işgalini protesto etmek için Sultanahmet’te 200 bin kişinin katıldığı mitingin organizasyonu ve benzer etkinliklerinin öncüleri hekimlerdir.) Daha önce de talebe oldukları halde ülke uğruna hem asker hem sağlıkçı olmak üzere cephelere koşmuş, hizmet etmişlerdir.

Cumhuriyetin sağlık mucizesi

Cumhuriyetin ilk yıllarında bütün olanaksızlıklara karşı, canla başla ülkenin gerçekleri ile savaşmışlardır. O zaman ki nüfus 13 milyon; 11 milyon kişi köyde yaşıyor, toplam köy 40 bin; 38 bininde okul yok. 2 milyon kişi sıtma; 1 milyon kişi frengi verem veya tifüs, tifo; 3 milyon kişi trahomlu. Bebek ölüm oranı binde 480, yani yarı yarıya. Bütün ülkedeki doktor sayısı 337, eczacı sayısı 60, diş hekimi yok, diplomalı hemşire 4 kişi, 40 bin köyde toplam ebe sayısı 136; ortalama yaş 40.

Bütün bu olanaksızlıklarda ve salgın hastalıklar zamanında genç Cumhuriyetin yetiştirdiği çok az sayıda saygı ve rahmetle andığımız hocalarımız; Cumhuriyetin genç öncü doktorları, köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşarak, bataklıkları canları pahasına kurutarak sıtmayı, genç Cumhuriyet verem dispanserleri açarak veremi, göz taramaları yaparak trahomayı ve çocuk aşı oranlarını artırarak çocuk ölümlerini asgari miktara indirdiler. Bugün COVID-19 denen bir bela ile tüm dünya karşı karşıya ve hazırlıksız. Bir söz vardır; Savaşta tahkimatla yapılan bir yanlış, savaşın sonucunu belirler. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile hazırlıksız. Her ay çıkan Scientific America dergisinde değişik tıp gelişmeleri ve gelecekteki tıbbın ne olacağı hakkında yazılar vardı. Nisan 2020 sayısında korona virüs ile ilgili tek satır yok. Gelişmiş ülkeler ve maalesef biz de bu tehlikeyi önemsemedik.

Avrupa aynı hatayı yaptı

Bu günün kudretli ülkeleri 2. Dünya Savaşı’nda kısa zamanda binlerce tank; yüzlerce savaş ve hastane gemisi; binlerce uçak üretebildi. Bugün ventilatör, eldiven, maske için zorlanıyor ve birbirleriyle kavga ediyorlar. Çünkü sağlığa önem vermeyi arka sıraya koymuşlar. Tarih yine acı bir şekilde tekerrür ediyor. Örneğin; çağdaş tıbbın ortaya çıkışından önce salgın hastalıklar çok korkutucu idi. 1. Dünya Savaşı sonrası çıkan İspanyol gribi denen büyük salgın sonucu 25 ile 50 milyon insan hayatını kaybetti.

İspanyol gribi de virütik bir hastalıktı. Neden İspanyol gribi dendi? Çünkü bu hastalık harp esnasında tüm dövüşen cephelerde vardı. Fakat ilgili ülkeler bunu harbin gidişatını değiştirir diye açıklama yapmadılar. Tek bir ülke, İspanya, harbe girmeyen ülke olduğu için açıklama yaptı, kendince önlemler aldı. Kara ölüm veba, 1346-1352 yılları arasında Avrupa nüfusunun 1/4’ünü yok etti. 1880 yılında Panama Kanalı yapımında yerlilerin % 90’ı sıtma oldu. Danimarka’dan gelen bir gemici ile 3 ay içinde Faroe Adaları’ndaki bütün halk kızamıktan öldü.

Anlamlı istatistik

Beyazların, Avrupalıların taşıdığı çiçek hastalığı sonucu (1531’de 168 adamı ile İspanya’dan gelen Pizarro) İnka İmparatorluğu’nun milyonlarca kişisini yok etti. 1600’lerde Avrupalı göçmenler, Missisippi Nehri yakınlarındaki yerlilere çiçek mikrobu taşıyan battaniye ve gereçler vererek tüm bu bölgenin yerli halkını bilinçli bir şekilde yok ettiler. Beyazlar gelmeden önce 20 milyon olduğu tahmin edilen yerli halk 1 milyona düştü.

Eski dünyadan gelen bu fazla bulaşıcı hastalık yeni dünyayı yurt edinirken, Amerika’dan Avrupa’ya gidenlerden tek bir ölümcül olmadı, olduysa ana yurda taşınmış olan frengi olabilir. Bütün bu olanları unutan günümüz; Amerika ve Avrupa ve hatta bütün dünya küçük bir virüs karşısında aciz kaldı.

Fakat bugün bütün dünyada olanaksızlıklara rağmen sağlık elemanları bu savaşta dövüşüyor, hastalanıyor ve ölüyorlar.

Tıp etiği kendi başına kuşkusuz çok geniş bir alan ama olayı biraz basite indirgeyecek olursak;

1) zarar vermemek,

2) yarar sağlamak.

Bir hekim için bu 2 ilkeyi aynı anda yerine getirmenin ne kadar zor olduğunu yaşadığım için iyi bilirim. Yoğun bakımda çalışan sevgili arkadaşlarım bu ikilemi yaşıyorlar ve ileriki günlerde çok yaşayacaklar.

Bütün dünyada olduğu gibi yoğun bakım sayımız yeterli değil. Buradaki ventilatör ve benzer aletler sınırlı.

Kime ve ne zaman kullanıldığı kararları verilirken çok zorlanacaklar. “Bilmediğimizi bilmediğimiz” bir belayla karşı karşıyayız. Bu kavgada dövüşen bütün sağlıkçılarımıza şükranlarımı sunarken, vefat etmiş hocalarımıza, meslektaşlarımıza rahmet, hasta olanlara da şifalar diliyorum.


Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025