Geldi İsmet.. açıldı kısmet

02 Temmuz 2015 Perşembe

İsmet Yılmaz’ın TBMM Başkanlığı’na seçilmesi, Tayyip Bey’in erken seçime hazırlandığına mı..
Yoksa AKP - MHP koalisyonuna mı işaret?
Dün bu iki soru üzerindeki tartışmalar iftar sofralarından gece sahura kadar uzayıp gidiyordu.

***

Bırakınız Taksim’i, Ankara’nın Kızılay’ında bile 10 kişiyi durdurup “İsmet Yılmaz kimdir” diye sorsanız...
Yanıt yelpazesinde, “Valla çıkaramadım”dan...
Galiba bir futbol antrenörü”ne..
“Sanırsam, eski bir şampiyon grekoromen güreşçi”ye..
“Bir otobüs firması galiba abi”ye dek her türlü yanıt olabilirdi.
İsmet Yılmaz “deneyimli bir bakan” diyen belki 1 - 2 yurttaş ancak çıkardı.

***

Şimdi o TBMM Başkanı.
Yani “Cumhurbaşkanı Vekili”.
Yani “Başkomutan Vekili”
Tayyip Erroğan, elbette kendi vekilini seçme işini milletvekillerine bırakacak değildi.
Nitekim bırakmadı da!
Daha önce kendisinden tam onayı alınmadan aday diye açıklanan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı ceketinden tutup geri çektirdi.
Yerine kayıtsız şartsız kendine bağlı, sessiz sedasız İsmet Yılmaz’ı seçtirdi.
Böylece önce Ahmet Davutoğlu’na, sonra da partisine “Benim emrim olmadan AKP’de yaprak kıpırdamaz gerçeğini” bir daha tescil ettirdi.

***

Dün asıl, MHP’nin daha doğrusu Devlet Bahçeli’nin günü idi.
Ne zaman Türkiye kritik bir eşiğe gelirse..
MHP’nin tutumu nihai ve tek belirleyici olursa..
Bahçeli, başta kendi partilileri olmak üzere, herkesi şaşırtıyor.
Ecevit hükümetini 20 ay kala erken seçime sürüklemiş ve AKP’nin yolunu açmıştı.
Abdullah Gül’ün seçilmesinde kayıtsız şartsız destek oldu.
Ülke yine tarihi bir dönemece geldi.
Ve yine “rolünü” icra etti.
Sürpriz olmadı.

***

“HDP’nin olduğu yerde ben yokum!” dedi.
“Ben onları zaten flu görüyorum” diye ekledi.
Böylece “parlamento”yu Latince “konuşma yeri” anlamına gelen “parlare” işlevinden, Arapça “oturma yeri” manasındaki “Meclis” e yani “cülus”a doğru evirdi!

***

Sandıktan çıkmış hiçbir parti ötekini yok sayamaz..
Sayması demek o partiye oy vermiş milyonlara saygısızlık etmiş olur..
Seçmenlar arasında düşmanlık tohumu ekmiş olması da cabası..
Benzer tutumu Tayyip Bey de sergilemişti.
HDP’nin selefi partilere, “PKK ile aralarına mesafe koymazlarsa ve terörü açıkça lanetlemezlerse” onlarla, “konuşmam” demişti.
Konuşmadı da.
Ama sonradan ortaya çıktı ki kendisi Oslo’da PKK ile al takke ver külah..
Bir yıl geçti geçmedi.. Oslo’daki görüşmelerin “Barış Süreci”ne dönüştürdü.
Bu sayede önce yerel seçimleri..
Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı.
En son da genel seçimleri de kazandı. Ama yara alarak..
En büyük yarayı da 80 milletvekili çıkaran HDP açtı.
HDP’ye karşı nedense aniden MHP cephe açtı.
Bu arada seçim sonuçlarının açıklanmasını beklemeden daha seçim gecesinden “ana muhalefet” olacağını ilan etti.
Belki de haklı.
Başbakanlık’tan sonra devlette en şerefli mevki “ana muhalefet liderliği”...
Ama o mevkide oturmayı çok uzatmamak kaydıyla.
Zaten makamı da Başbakanlık gibi millet “lütfediyor”!..
Oysa partisi 3. hatta, vekil sayısı bakımdan 4. parti oldu.
Ama yine de kendisine sorulsa “Neyin ana muhalefeti bu” anlamlı bir yanıt alma olanağı pek yok.
Belki “Kimin ana muhalefeti?” diye sorulması gerek!

***

MHP’liler, boş oy kullanarak CHP adayı Deniz Baykal’ın seçilmesini önledi.
Oysa aynı MHP, CHP ile ortak cumhurbakanı adayı çıkarmıştı.
TBMM Başkanlığı için de bir ittifak kurulabilir ve Cumhurbaşkanı’nı hizaya getirme şansı yakalanırdı.
Baykal siyasi deneyimi, birikimi bunu sağlıyacak yetkinlikte bir siyasetçi.
Tayyip Bey belki de bundan çekindi.
MHP lideri de öyle.
Şimdi ne olacak?
Tayyip Bey, top çevirecek 45 günü doldurup erken seçime gidecek.
Ya da MHP ile iğreti bir koalisyon kurup 1 yıl içinde seçime gidecek.

***

Son soru, “Onlarla yan yana olmam” diye Bahçeli’ye:
“TBMM Başkanlık Divanı’nda sırt sırta mı oturacaksınız?
Yoksa araya portatif tahta perde mi çekeceksiniz?”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları