Ayşe Emel Mesci

Merak etme Perdeci...

25 Ağustos 2014 Pazartesi

>Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ne doğru inerken “Evet, bina değişmiş, sahne değişmiş, pek çok şey değişmiş, ama Muhsin Hoca hâlâ burada, hâlâ bizi izliyor” diye geçiyor içimden. 12 Mart’tan sonra kadromu koruyup beni yeniden tiyatroya aldığında, “Emel kızım, devrimini sahnede yap” diyen sesini duyar gibi oluyorum. “Merak etme Perdeci, öğrettiklerinizi unutmadım, bizim kuşak daha tükenmedi” diyorum kendi kendime. Çalışmaya başlıyorum.

Bundan birkaç ay önce İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Üsküdar Tekel Sahnesi’nde Heiner Müller’in “Hamlet Makinesi”ni sahneye koyarken sık sık El Greco’nun “Toledo’nun Görünüşü” tablosunu düşünmüştüm.
Bu tablo, El Greco’nun 1577’de (36 yaşında) yerleşip 1614’te ölünceye dek yaşadığı Toledo kentinin aşağı yukarı bir kilometre kadar doğudan genel görünüşünü yansıtır. Ancak ressam, bir tepenin üstünde yer alan Don Juan Tavera Hastanesi’nin hem boyutlarını küçültmüş, hem de resmin bakış açısına göre görülmemesi gereken cephesini tabloya taşımıştır. Bu tabloyu bir montaj örneği olarak ele alan Sergey Ayzenştayn şöyle der: “Uzamın içindeki hiçbir gerçek noktadan Toledo’nun bu görüntüsü elde edilemez. Bu görüntü (…) montaj yoluyla elde edilmiş bir bileşik tasvirdir.” Gerçekten de “Toledo’nun Görünüşü” tablosunda tek bir bakış açısı değil, ayrı ayrı noktalardan elde edilmiş görüntülerin montajı söz konusudur ama karşımızda duran yine de Toledo şehridir, El Greco’nun Toledo’su…

Geçmişini seyretmek
Üsküdar’da kaldığım otelin penceresinden Boğaz’ı ve “karşı yaka”yı eşsiz bir manzara halinde izleme şansı buluyordum. Benim bulunduğum noktadan, o “karşı yaka”nın tam merkezinde ise 1980’de ülkeyi terk edinceye kadar “dünya”mı oluşturan Maçka ve Teşvikiye yer alıyordu. Uzunca bir süre geniş bir aile halinde yaşadığımız, sonra yıkılan, dedemlerin ahşap konağının yerini arıyordu gözlerim ister istemez. Ben o konağın tavan arası katının balkonundan, şimdi içinde bulunduğum otelin ve Tekel Sahnesi’nin olduğu yeri çocuk gözlerimle kimbilir kaç kez seyretmişimdir. Şimdi ise karşı yakadan kendi geçmişimi seyrediyordum.
Gözlerim biraz daha sola doğru kaydığında, göremesem de orada olduğunu bildiğim, meslek hayatımı şekillendiren ilk ocak, İstanbul Şehir Tiyatrosu düşüyordu aklıma. “Şuradan bakarak bir İstanbul resmi çizecek olsam, ben de El Greco’nun Toledo’da yaptığı gibi, ahşap konak ile Şehir Tiyatrosu’nu birbirlerini görecek şekilde aynı tabloya oturturdum herhalde” demiştim kendi kendime.

Muhsin Hoca hâlâ burada…
Şimdi ise İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun müdüriyet bölümünün pencerelerinden “Hamlet Makinesi” macerasının yaşandığı tarafa bakıyorum. 1980… 2014… Tam otuz dört yıl geçmiş. Semt değişmiş, bina değişmiş, köprülerin altından çok sular akmış, ama Şehir Tiyatrosu’nun kapısından içeri adım attığımda kendimi hâlâ “Toledo’nun kalbinde” gibi hissediyorum, tablonun odak noktasını bulduğum izlenimine kapılıyorum. Son yıllarda sık sık geçmişe bakma ihtiyacı duyuyorum. Daha önce de yazdım; belki de bu zamanın, bu ülkenin, bu sistemin elimden alıp eksilttiği her şeyi geçmişimden tamamlamaya çalışmamdan kaynaklanıyor bu duygu. Bir tür “altın çağ” arayışı gibi…
Şehir Tiyatrosu’na bir oyun sahneye koymak üzere, geçici bir şekilde olsa da dönmek o geçmişin, o altın çağın bir bölümünü geri almışım, yeniden kazanmışım duygusu uyandırıyor bende. Bu meslekte ilk adımlarımı attığım dönemin unutulmaz arkadaşlarından, her daim dostum, Şehir Tiyatrosu’nun yeni genel sanat yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu koluma girip beni seçmeleri yapacağımız Muhsin Ertuğrul sahnesine doğru indirirken “Evet, bina değişmiş, sahne değişmiş, pek çok şey değişmiş, ama Muhsin Hoca hâlâ burada, hâlâ bizi izliyor” diye geçiyor içimden. 12 Mart’tan sonra kadromu koruyup beni yeniden tiyatroya aldığında, “Emel kızım, devrimini sahnede yap” diyen sesini duyar gibi oluyorum.
Merak etme Perdeci, öğrettiklerinizi unutmadım, bizim kuşak daha tükenmedi” diyorum kendi kendime. Çalışmaya başlıyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları