160. Kilometre

28 Kasım 2011 Pazartesi
\n

\n

Güzel günler göreceğiz çocuklar,

\n

güneşli günler

\n

göre - ceğiz...

\n

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,

\n

ışıklı maviliklere

\n

süre - ceğiz...

\n

Açtık mıydı hele bir

\n

son vitesi,

\n

adedi devir.

\n

Motorun sesi.

\n

Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir

\n

ne harikûladedir

\n

160 kilometre giderken öpüşmesi...

\n

\n

80 yıl sonra Nâzım Hikmetin ütopyası gerçekleşmedi, bir distopyaya vardık. Baskıcı, otoriter, fakat adına inat ve ısrarla demokrasi denilen, hatta yüksek ve ileri olduğu bile iddia edilebilen bir kâbusu yaşıyoruz. Ütopyaların gerçekleşmesi beklenmez, onlar bir düş olarak daha güzeldir, ama ne yazık ki distopyalar her zaman gerçekleşir. Kavramlar içleri boşaltılarak, içerikleri değiştirilerek sunulduğu ve dayatıldığı için, insan sevinemiyor bile.

\n

Güneşli günler oldu mu hiç, bir Güneş Ülkesinde yaşadık mı? “Güneşli Pazartesiler çoğalacak, uzayıp gidecek gibi. Nâzım Hikmet de yaşasaydıEnseyi karartmayalım!der miydi? Uzatmayalım, iyice kararmayalım.

\n

Nâzım Hikmetin Nikbinlikşiirinden hareketle, şiiri yeniliklere sürenve 160. Kilometrede şiirin direnirse kazanacağını bildiren bir zemin oluştu, adı da Nâzım Hikmetin şiirinden: 160. KilometreŞiirin bir hevesle başladığını ve hevesin de tıpkı şiir gibi, sürdükçe başka şeylerin yerine de geçeceğini, adının da değişebileceğini, bunun hiç önemi yok ve bana kalırsa şiirin de bir ısrarolduğunu hatırlattı bana.

\n

Bir şeyi överken kendi fikirlerimi de araya sıkıştırmayayım ama, şiirin öldüğü, ağır yaralandığı, can çekiştiği, geri çekildiği, söndüğü yollu görüşler bana her zaman abartılı gelmiştir. Bunu genellikle genç şairlerin, şiire yeni başlayanların doğalolarak söylediğini düşünürüm ve sevgiyle karşılarım. Belki şiirde gençken bile bir iddiam olmadığı için! Şaşırmayın, insan yaşlandıkça iddialı olmaz, gençken olur! Sonra da bir daha o kadar olmaz.

\n

Şiirin her zaman direndiğini düşünürüm, şiirin varlığının insanın varlığıyla bağlantılı olduğunu ve yalnızca var olmanın değil, var kalmanın da değil, var etmekle vazifeli olduğunu ise hiç unutmam. Bu yeni bir insan olabilir, yeni bir dünya olabilir ve elbette yeni bir şiir olabilir. 160. Kilometre, şiirin okurla birlikte dışarı çıkması gerektiğine inanırken, dünyaya çıkması gerektiğini imliyor, yeni arayışlar ve deneylerle şiirin dolaşımının hızlanacağını biliyor. Yayımladıkları ilk 5 kitap da bu doğrultuda dolaşıma girdi bile.

\n

Şiirin her zaman yenilikçi ustasıAhmet Güntan, Şiir Geldi Kelimede Boğuldu kitabındaki yazıları, söyleşileri ve notlarıyla şairlere kesin tıraşı!” diyor. Şiirleriyle bunu çoktan diyordu zaten. Güntan yeni bir şiir kurmak için, unutulmaz lirik şiirlerini bile unutturacak Parçalı Ham şiirleriyle yepyeni bir manifesto yazmıştı.

\n

Erhan Altan, altbaşlığışapka, şarkı, şehir ve şiir olan Ölçü Kaçarken kitabındaki yazılarıyla, şiirimizde biçimin bir tarihi olabilir mi sorusuna yanıt arıyor ve kitaptaki dört denemeyle de ölçüyü gerçekten kaçırıyor.

\n

160. Kilometreden yayımlanan şiir kitaplarından ilki Mehmed Said Aydının Kusurlu Bahçesi. Bir ilk kitap. Fakat çok damıtılmış ve kusurlarıyla birlikte yayımlanmış bir ilk kitap. Şiirin kusuru böyle olsun. Saidin kitabının kapısını açtım, içi Ali dolu bir bahçeye düştüm.

\n

Mehmet Davut Özdal ilk kitabı Mehmet Molla ile belki de 160. Kilometrenin yenilikçi deneyim anlayışının en fırlama örneklerini veriyor. Bir şiirinin başlığı, Türkiye Gazetesinin Verdiği Stres Bileziği, bir şiirini de rahmetli usta Bruce Leeye adamış.

\n

Yetmez Ama Hayır, Ali Özgür Özkarcının üçüncü şiir kitabı. “Heves dergisinin de kurucularından olan Özkarcı, evet, şiirsizleştirmenin kötü sonuçlarına karşı, siyasete ihtiyacı olan şiirler armağan ediyor: Yoksam yeter mi sanmıştın cicim!

\n

160. Kilometreden daha güneşli şiirler okuyacağız çocuklar, sıkı şiirler okuyacağız!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları