Takımların esame listeleri elimize ulaştığında Stoke City’nin yedek kadrosuyla alana çıkmasının yanı sıra 15 oyuncuyla İnönü’ye geldiğini de öğrenmiş olduk. ‘Bir İngiliz takımının yedek kadrosu mu olurmuş, her futbolcusu belli bir kaliteye sahiptir’ şeklinde düşünenlere katılıyorum. Ama şu soruyu da sormadan edemiyorum: Ortalama bir İngiliz takımının yedek kadrosu buysa, Türkiye’nin en zengin ekibi görüntüsündeki Beşiktaş’ın durumu nedir? Fernandes’in özel çabası ve olağanüstü pasının İngiliz savunma zincirini kopardığı anın dışında oyunda düşünsel bir yaratıcılık yok, tek başına fiziksel direnç de bu düzeyde işi çözmüyor.

Türkiye’de 1. Lig’de bile kümede tutunamayacak bir takım olan Tel Aviv’e iki gol attıktan sonra biraz zorlayınca elimizde kalan Quaresma kahramansa Stoke Cityli Fuller’a nasıl bir nitelik bulacağız? Gol atması bir yana tek başına forvet oynayıp, Beşiktaş savunmasına baskı yaptı. Egemen’in geri pasını gol yapmak için direğe kafa attı. Bizimkiler ve İberliler böyle bir pozisyonda eminim ki hastanelik olurlardı.

Beşiktaş, konuk ekibin futbolcularının geriye çekilip orta alan destekli savunma anlayışının bir sonucu olarak bıraktıkları geniş alanda bol pas yaptı. Hatta içeriye Holosko’nun dışında kaçan adam olmayınca uzaktan etkili şutlar da denendi. Zaten Holosko’nun bu kaçışlarını Carvalhal beğenmemiş olacak ki onu ikinci yarıda soyunma odasında bıraktı. Bu değişiklik yerindeydi çünkü ikinci 45 dakikada daha savunma ağırlıklı oynayacak rakibin oluşturacağı kalabalık içinde Mustafa Pektemek’in kıvraklığı ve çabukluğu işe yarayabilirdi. İlk yarıda çekilen şutlar ise tribünleri heyecanlandıracak cinstendi ama çoğu kaleci Begovic’in üzerine gitti. Fernandes’in klası ve Almedia’nın süratte devamlılığının yarattığı penaltı maçın yazgısını değiştirdi. Stoke 10 kişi kaldı ve maçı beraberliğe bağlamak için oynadı.

Fuller’in dışında ileriye oyuncu göndermeyen Stoke Teknik Direktörü Pulis, takım 10 kişi kalınca onu da orta alana yardıma çağırdı. Böylece Beşiktaş tek kale oynanan bir maçın başaktörü oldu. Futbol böyle bir oyun işte. Bir an, sadece maçın değil takımların geleceğini de değiştirebiliyor. Bu değişikliği yapan Fernandes’in klasıydı.