Başa Dönüş Yasası!

01 Temmuz 2014 Salı

Kamuoyunda ezeli adı “Eve Dönüş Yasası” diye bilinen, son adı “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesi Yasası” olarak konan çalışma için ilk şu söylenebilir: Zamanlama manidar!
Cumhurbaşkanlığı seçimi takvimine koşut olarak “terör sorununu” çözme mevsimi de gelmiş görünüyor.
AKP döneminde konu genel olarak “çözüme” değil “kullanıma” odaklı olarak ele alındı. Seçimden önce “çok önemli bir adım” atılıyor, böylece seçim süreci “tam bir barış içinde” geçiyor. Seçim bittikten sonra çözüm zamana yayılıyor. Tarafların birbirlerini suçlamaları bazen dozu aşsa da yeni bir seçim takvimine dek dalgalanma devam ediyor.
12. cumhurbaşkanı ilk kez halk tarafından seçilecek. Başbakan daha ilk turda işi bitirebilmek için akla gelen gelmeyen her şeyi deneyecek. Bunun güncel örneği 26 Haziran Perşembe günü Meclis’e getirilen, girişte sözünü ettiğimiz çalışma.
Bu yeni çalışma ne kadar yeni?

***

15 Şubat 1999’da Öcalan’ın Türkiye’ye getirilip yargılanmasının ardından düşük düzeyde seyreden terör sorununun tümüyle çözülmesi, iç barışın kalıcı bir biçimde toplumun tüm katmanlarında hissedilmesi için değişik çalışmalar gündeme geldi. Ancak o dönem koalisyon hükümetinin ömrü bunu tamamlamaya yetmedi.
3 Kasım 2002 seçimleriyle işbaşına gelen AKP hükümeti de dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun açıkladığı “Topluma Kazandırma Yasası”nı getirdi. Amaç, dağa çıkışları durdurmak, dağdakileri indirmek, yeni bir toplumsal-siyasal iklim yaratmaktı. AKP, o dönem önceliği kendi varlığını güçlendirmeye verdi. Terörün yükselmesi pahasına bu hedefinin önüne başka bir şey koymadı.
Sonraki yıllarda ise öncelik bu kez AKP’nin istediği bir toplumsal maya yaratmak oldu. Devlet organları adeta AKP’nin yan kuruluşuymuş gibi kullanılarak toplumda ciddi şüpheler uyandıran adımlar atındı. Artık “asla”ların yerini “Oslo”lar almıştı!

***

2009 yılından bu yana “eve dönüş”, “topluma kazandırma”, “etkin pişmanlık” sözlerini yerini “açılım” aldı. Öylesine geniş bir kavram ki açılım, aç babam aç, içine istediğini koy babam koy...
O günden beri Beşir Atalay’ın haşır neşir olduğu açılımda son perde Köşk seçimleri öncesine denk getirildi. 6 temel maddeden oluşan bu açılımın özünü şu oluşturuyor:
Sorunun çözümü için tek karar verici hükümet olacak, bu alanda çalışanlar dokunulmazlık hakkına sahip olacak, kesinlikle yargılanmayacak!
Burada iki temel sorun var. Birincisi, Meclis sanıldığı gibi devrede olmuyor; yetkisini hükümete devrediyor. Ne devrettiğini de bilmiyor. Çünkü yasaya göre çözümü hükümet bulacak, bunun ne olduğunu da açıklamak zorunda olmayacak. İkincisi de çözüm için çalışanların hiçbir yasal sorumluluğu olmayacak.
Yasaya böyle bir madde koyuyorsanız, toplum katında “suç” sayılabilecek bir şeyler düşünüyorsunuz demektir.
Güneydoğu’dan tabutların gelmemesi elbette güzeldir ve bunun sürmesi sağduyu sahibi herkesin özlemidir. Ancak bunu “ben iktidarsa isem kalıcıdır yoksa karışmam” mantığına indirgemek daha ciddi sorunları tohumlayacaktır.
Başta KCK soruşturmaları çerçevesinde olmak üzere AKP iktidarı döneminde yıllarca tutuklu kalanların Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla özgürlüğüne kavuşmasından sonra sorunun çözümü için adresin hâlâ AKP olacağını düşünmesi ne kadar akılcıdır?
Hükümetin Meclis’e gönderdiği son açılımın adı eve dönüş değil başa dönüştür.
Bunca gidip gidip başa dönmekten insanın başı döner.
Bakalım HDP her şeye, kendisinden önceki partiler gibi AKP ekseninde mi bakacak, yoksa çabaladığı gibi Türkiye ekseninden mi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

31 Mart başlangıcı! 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları