Şahsıma mektuplar (20) Demokrasiyi elletmem!

25 Mayıs 2024 Cumartesi

Demokrasiye yaptığım katkıları izledikçe daha çok katkı yapasım geliyor. Demokrasiye daha ne yapsam da katkı yapsam diye çırpınıyorum. 

Demokrasiyi tramvaya bindirip nerelere kadar geldik. Her seferinde buradan ötesi yok dediler ama şahsım hep bir ötesini buldu. 

Bütün mesele şu:

En büyük sorunda bile, buradan ne elde ederim, şahsıma nasıl bir pay çıkar diye bakmak!

Demokrasiyi “hukuk devleti”, “laiklik” gibi demode kavramlardan kurtardık. “Normalleşme”, “yumuşama” gibi içine her şeyi koyabileceğim yüce kavramlar getirdik. Demokrasi sözlüğümüze bunları eklettim:

Normalleşme: Herkesin şahsımın yaptıklarını normal karşılamasına, alışmasına verilen addır.

Yumuşama: Herkesin her yerde her türlü sert konuşmayı yapıp şahsıma karşı yumuşamasına denir!

Bakalım bu sözlük kaç cilt olacak!

***

15 Temmuz’dan o kadar büyük dersler aldım ki. O derslerden demokrasi kalesi yapsam burcu arşa değer. 

Mesela sekiz yaverimin birden FETÖ’cü çıkması bir türlü aklımdan çıkmıyor. Şimdi şu ilkeyi hayata geçiriyorum:

Altını parçalı, elini pençeli tut!

Saraytay’ın altındaki Yargıtay, Sayıştay gibi kurumlardan bakan yerine özel sekreter atadığım bakanlıklara kadar her yeri olabildiğince parçalı tutuyorum. Şimdi hiç kimse FETÖ’nün yerini HETÖ’nün yani Hakyol’un, METÖ’nün yani Menzil’in, SETÖ’nün yani Süleymancıların aldığını söyleyemez. 

Çünkü hiçbiri tek başına etkin değil!

Onlar da 15 Temmuz’dan dersler çıkardılar. Devletin tümünü ele geçirmeye kalktılar mı karşılarında şahsımı bulurlar. Çünkü devlet benim!

En son yeni hâkim savcı atamalarında esaslı bir konuşma yaptım. Dedim ki:

-Demokrasiye uzanan kirli elleri kırarız. Geçmişte kırdık bugün de kırarız!

Herkes haddini bilecek, öyle olur olmaz demokrasiye uzanmaya kalkmayacak. Orta malı mı bu demokrasi? 

Onu kimseye elletmeyiz.

Çok isteyen biraz seyretsin, gitsin! Öyle herkes ulu orta demokrasi istemeye kalkarsa ne olur bu memleketin hali? Hiç bunu düşünen yok!

Mademki tasarruf dönemindeyiz, demokrasiden de tasarruf edelim. Azar azar kullanalım.

Demokrasinin beşiği dedikleri İngiltere’de çapsız bir düşünür çıkmış, “Demokrasi yazılması kolay, oynanması zor bir oyundur” demiş. 

Tabii bu İngilizlerin demokrasisi daha beşikte olduğu için geliştirememişler. Demokrasiyi oynamak da kolay! Lakin kardeşim toplum da oyuna katılmaya kalkıyor. Ne işin var sahnede? Gel, seyret, demokrasiyi alkışla git! Sistem eleştirilecekse onu da biz yaparız. Dün Albaraka Zirvesi’nde, “Kapitalizm zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor” dedim.

Demokrasi oyununa milleti ne kadar çok katarsan o kadar çok başın ağrır!

***

Eee başın ağrırsa da çareler bulacaksın!

Ben buluyorum işte...

İktidarımın, yani demokrasinin tekerine taş koyanı oyarım! Yani yasa koyarım! Bunu yapanı ajan ilan ederim.

Etki ajanı!

Güzel isim. Konuşman milleti ne kadar etkiliyorsa o kadar ceza yiyeceksin. Aslında yasayı böyle çıkarmak lazımdı. Hadi ben de biraz yumuşayayım dedim. 

Bir de seferberlik yönetmeliği çıkardım ki şahsımın hemen seferberlik ilan edesi geliyor. Burada da şahsımla bir isim tartışması yaşadım. Şahsım kendime dedi ki:

-Bunun adına seferberlik değil de neferberlik desek. Herkes şahsımın neferi olacak, her biri şahsımrasinin neferi olacak!

Kendim şahsıma, “Onu ileride yaparız, şimdilik bu yeter” dedi!

Şimdilik...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AB ruhu çökerken! 12 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları