Tartışma kültürü...

18 Haziran 2019 Salı

Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki televizyon tartışması vurgulanabilecek pek çok eksiğine karşın demokrasi kültürümüz açısından olumlu bir gelişmeydi.
Program sonrası tarafların kendi adayını başarılı bulması daha da olumluydu!
En azından bu tür tartışmaların yapılabileceği bir Türkiye’ye geçiş umudu içeriyor.
Yıllar sonra ilk kez yaşandığı için programın sunucusundan katılımcısına herkes kendisini olağanüstü bir sınavda hissetti.
Bu tür programlarda yer yer karşılıklı sataşma da gerekir. Yeri gelir, sadece gerçek rakamı vererek tartışmayı renklendirmek güzel olur ama burada yoktu. İsmail Küçükkaya da kendisini sarraf terazisinde söz tartan bir kişi konumunda hissetti. Bu durumda sözün ağırlığı ile sözün çokluğu birbirine karıştı.

***

Genel olarak tartışma programlarında tarafların ne söylediğinden çok, şunlar öne çıkıyor:
- Karşı tarafa nasıl laf soktu...
- Sözü alıp nasıl da kimseye vermeden en uzun konuştu...
- Gerekli gereksiz demeden her fırsatta araya girerek nasıl söz kesti...
- Sesini nasıl yükseltti...
Böyle bir ortamda zaman zaman 3-4 kişi birden konuşuyor, kimse kimseyi dinlemiyor, kimsenin ne dediği anlaşılmıyor. Programı sunan kişinin o an kulağı, kulağındaki kulaklıklarda oluyor. Yönetmen bu durumun izlenirliği artırdığını düşünüyorsa, devam...
İmamoğlu-Yıldırım buluşması zaman zaman monoloğa dönüşse de tersi daha kötü olurdu. Yıldırım arada bir araya girmeyi denedi; alıştığı programlarda istediği zaman istediği kadar konuştuğu için benzerini yapmaya girişti.
Ne olursa olsun, konuşabilmek iyidir.
Demokrasi için iyidir; tek adam kültürü ortadan kalkar...
Halkımız için iyidir; siyasete ilgi artar...
Medyamız için iyidir; işlevini daha gerçekçi yerine getirir...
Partiler için iyidir; yeni siyasetçi kuşaklarının yetişmesini sağlar...

***

Tartışma, müzakere, karşılıklı görüşme kültürü denince ilk aklımıza gelen örneklerden birini paylaşalım...
Türkleri iyi tanıyan bir Japonla konuşuyoruz... Türkiye’de pek çok görüşmelere katılmış, pürüzlerin kaynağının saptanmasına, çözülmesine katkıda bulunmuş.
Bir ara şöyle dedi:
- Bir Türk beş Japona bedeldir...
İster istemez hoşumuza gitti, ama arkasından ne geleceğini kestirmeye çalışırken devam etti:
- Örneğin dozer, vinç operatörü bir Türk, birkaç kişinin yapacağı işi tek başına yapabilir...
Sözün devamı şöyle geldi:
- Beş Japon da elli Türke bedeldir...
Nedenini şöyle anlattı:
Türk ve Japon heyetleri uzun masanın iki tarafına oturur, görüşme başlar. Japon heyetten bir kişi sadece karşıya cevap verir. Bir kişi sadece karşı tarafı gözlemleyip not eder. Bir kişi sadece kendi heyetinin performansını not eder. Bir kişi cevap verene yardım eder. Böylesine disiplinli bir işbirliği vardır...”
Araya girdim:
- Türkler ne yapar?
Hafif gülümseyerek şu karşılığı verdi:
Toplu halde konuşur, toplu halde susar...
İmamoğlu-Yıldırım buluşması bizi nerelere kadar getirdi...
Temel eksiklerimizden biri, konuşamamak, uygarca tartışamamak!
İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı ile AKP’nin nöbetçi adayının birlikte canlı yayına çıkması öncelikle İmamoğlu’nun demokrasiye katkısıdır. Ayrıntılarla ilgili çok şey söylenebilir ama bu iklim, İmamoğlu’nun kazanması halinde yeni bir siyasetçi kuşağının da müjdesi olacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

31 Mart başlangıcı! 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları