‘Akıllı dış politikanın’ kaçınılmaz önemi

15 Ocak 2016 Cuma

Uluslararası krizler patlak verip derinleştikten sonra geriye dönüp “şöyle davransaydık daha iyi olurdu” diye hayıflanmanın anlamı yok. Önemli olan bu krizlerin ortaya çıkardığı riskleri ve yol açacağı sorunları öngörebilmek ve buna göre zamanında akıllı politikalar üretebilmektir.
Chicago Üniversitesi’nin ünlü uluslararası ilişkiler profesörü John Mearsheimer’ın, Dışişleri Bakanlığımızın davetlisi olarak 4 Ekim 2012 tarihinde Ankara’da yaptığı “Türk Dış Politikası: Gerçekçi Bir Değerlendirme” başlıklı konuşmanın en kısa özeti budur. Arzulayan bu konuşmayı www.youtube.com/ watch?v=geC1vNBj2Yk adresinden dinleyebilir.
“Neo-realist” düşünce akımının önde gelen isimlerinden olan Mearsheimer’ın Türk dış politikası hakkındaki bazı görüşleri özetle şöyle:
Türkiye bölgesinin en güçlü ülkesi olsa bile, bölgesel güç dengesini değiştirebilecek yeteneğe sahip bir ülke bir değil.
Türkiye’nin en büyük avantajı bölgesel çatışmalardan uzak durmuş olmasıdır. Karşı karşıya kaldığı sorunların en önemlileri ise bulunduğu coğrafyadan kaynaklanıyor. Görülebilir bir gelecek için Türkiye’nin sorunları ağırlıklı olarak Ortadoğu kaynaklı olacak. Türkiye bunu gözeterek son derece akıllı bir dış politika yürütmek zorundadır.
Türkiye’nin sorunlarının başını Suriye iç savaşı ve derinleşen Sünni-Şii ayrışması çekiyor. Bu nedenle Türkiye mezhep eksenli çatışmalara dahil olmaktan titizlikle uzak durmalı, bunların önlenmesi için elinden geleni yapmalı.
Türkiye Suriye krizine, içeride kendisine sorun yaratacak bir şekilde bulaşmamalı. Burada ilk etapta PKK ve Kürt meselesi akla geliyor. (IŞİD sorunu 2012’de henüz bugünkü boyutlarda değildi. Mearsheimer’ın verdiği örneğe artık bunu da katabiliriz).
Türkiye, başta Suriye olmak üzere, bölge ülkelerine kesinlikle asker göndermemeli. Bu, asker gönderilen ülkedeki milliyetçi duyarlılıkları anında su yüzüne çıkaracaktır. ABD bunun ne denli sorunlu ve maliyetli bir iş olduğunu kanıtladı. Bazen asker göndermek kaçınılmaz oluyor ama bunun da bir maliyeti olacağı bilinmeli.
Türkiye’nin bölgesindeki seçenekleri aslında sınırlıdır. Uluslararası sorunlara hiçbir zaman masa başında oluşturulan ideal çözümler yoktur. Ülkeler çoğu kez kötü seçeneklerden birini seçme durumuyla karşı karşıya kalırlar.
•Türkiye, Amerika gibi, Beşşar el Esad konusunda ciddi hesap hatası yaptı ve bu çatışmada taraflardan birini destekler konuma düştü. Bu ise Türkiye’yi Irak ve İran ile karşı karşıya getirdi. Rusya ile de potansiyel sorunlar yaratacaktır (Mearsheimer bu konuda da haklı çıktı).
Mearsheimer konuşmasında, Ankara’nın “komşularla sıfır sorun” politikasına da değinerek, bunun aslında iyi niyetli bir çaba olduğunu ama Türkiye’nin kontrolü dışındaki gelişmeler yüzünden çöktüğünü vurguladı.
Bu tespit bir noktaya kadar doğru olsa bile, AKP iktidarının, Türkiye’nin gücünü aşırı bir şekilde abartarak, o sırada hâlâ “bölgesel lider” ve “bölgesel oyun kurucu” olma sevdasını sürdürdüğünü ve bunun da bölgede sandığı kadar iyi karşılanmadığı gerçeğini göz ardı etmek mümkün değil.
Anlaşılan o ki, Türkiye’de de birçok dış politika uzmanının, farklı şekillerde ve zamanlarda dile getirdikleri bu görüşler AKP’nin bir kulağından girip diğer kulağından çıkmış. Oysa Türkiye’nin bugün bölgesinde içine düştüğü durumu değerlendirirken,
Mearsheimer’ın üç yıl önce söylediklerini yabana atmak mümkün değil.
Mearsheimer’ın sözleri, “stratejik derinliğin” değil asıl “stratejik öngörünün” ne denli önemli olduğunu, içinde bulundukları coğrafya ile uyumlu olan “akıllı politikalar” üretemeyen ülkelerin ise hangi sorunlarla karşılaşabileceklerini ortaya koyuyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları