Yazgülü Aldoğan

Devlet kesesinden eleman çalıştırma

30 Mart 2019 Cumartesi

Ekonomik sorunların içinde en fazla can yakan hangisi? Bence istihdam! Üretim olmadığı için iş yok. Özellikle genç ve eğitimli işsizliği yüzde 25’leri buluyor. Üniversite diplomasını alan evde oturuyor. Kendisi için ayrı sorun, ailesi için ayrı. Özellikle Doğu, Güneydoğu bölgesinde durum daha vahim. Hiç iş yok! Yakın tanıdığım Diyarbakırlı bir genç kızım, üniversiteyi bitirip de KPSS sarmalına girdiğinde Turkcell’in CallCenter’ına müracaat etti. Devlet bu bölgelerde istihdamı teşvik için İŞKUR kanalıyla eğitim yapan kursiyerlere üç ay boyunca 500-600 TL gibi bir yardım yapıyor. Üç ay eğitim böyle bir iş için fazla tabii. Gençler bir ayda işi kavrıyor. Şirket, iki ay boyunca da İŞKUR’un bütçesinden, yani sizin bizim vergilerimizle oluşturulan fondan para alan kursiyerleri bedavaya çalıştırıyor. Bu süre zarfında onlara öğle yemeği bile vermiyor, sadece ulaşım hizmeti. Ondan sonra işe alıp üç ay çalıştırma zorunluluğu var. Gençler, işe kabul edildim, asgari ücret de olsa bir ücretim, öğle yemeği, servis, arkadaş var diye nasıl mutlular. Fazla mesai yapıyor, gece gündüz nöbete kalıyor, en olmadık saatlerde çalıştırılıyorlar. Ve ne oluyor biliyor musunuz? Üç ayın dolmasına birkaç gün kala, bir odaya çekilip “Senin performansın düşük. İşten çıkarıldın!” deniliyor. Çocuk, o şokla ne olduğunu anlamadan kâğıtlar imzalatılıp, apar topar kapının önüne konuluyor!
Artık yeniden işsiz! Tazminat hakkı doğmadı. İtiraz hakkı yok! Umut da yok. Sömürüldüğüyle kaldı. 6 ay çalışıyormuş gibi yaptı. En korkuncu, hayata başlarken öyle bir tokat yedi ki, neye uğradığını şaşırdı!
Haa, bu arada yeni sınıflar açılmış, yeni kursiyerler alınmış, İŞKUR’un parasını ödediği, Turkcell’in 2 ay bedava çalıştıracağı yeni köleler, umut ve heyecanla eğitime başlamış bile. Her ay 30’ar kişilik 5-6 sınıf açıyorlarmış.
CHP Emek bürolarının hazırladığı bir rapora göre, çağrı merkezlerinde çalışanların yarıdan fazlası üniversite mezunu, 30 yaşın altında gençler. Hak arama konusunda bilgi ve deneyimleri yok. Sendikalaşma yüzde bir bile değil. Hiçbir koşula itiraz etmeden çalışıyor, niye işten çıkarıldıklarını bile anlamıyorlar. Biz onlara nasıl bir Türkiye hazırladık, nasıl bir ülke bırakıyoruz?

İşitme engelliler Türkçe yazamıyor mu?
Hiç aklımıza gelmemiş, hiç empati yapmamışız. İşitme engelliler dili yeterince öğrenemedikleri için liseyi bile bitirseler, ilkokul 4. sınıf düzeyinde okuyup yazıyorlarmış! TOFAŞ Fiat’ın hazırladığı bir sosyal sorumluluk projesi için yapılan çalışmalar işte bunu aşmaya yönelik: İyiye İşaret Platformu, üyelik sistemi olmadan herkesin girip kendi kendine bile çalışabildiği bir sistem. Anadolu Üniversitesi uzmanlarıyla hazırlanan sistemle işitme engelliler kelime dağarcıklarını çoğaltıyor, onlara yazma ve okumayı öğretiyor. TOFAŞ’da çalışan 246 engelliden 165 işitme engelli ve bu yöntemle kendilerini yazılı ifadede gelişme kaydediyor. Sevdiği gence duygularını bir türlü yazarak ifade edemeyen genç kızın öyküsünün konu edildiği, Mor ve Ötesi’nin seslendirdiği bir video ise Youtube’da izlenebiliyor. Yapılan iş ciddi ve samimi ama bana sorarsanız ne kadar gerekli? Gayet iyi duyan milyonlarca gencimiz, internet üzerindeki yazışmalarında kaç yüz kelime kullanıyor, kaçını tam yazıyor? Siz okuduğunuzda anlayabiliyor musunuz? Neredeyse hiyeroglife döneceğiz, emojiler hepimizi esir almadı mı, duygularımızı gülen adam, öfkeli yüzle ifade etmiyor muyuz? Bu da işin gırgırı! TOFAŞ’ın Bursa’da yaptığı “Engelsiz Tribün”ün diğer stadlara da yayılması ve engelli bireylerin refakatçileriyle bütün sahayı görebilecekleri şekilde maç seyretmelerini de dileyelim. Unutmayın ki Türkiye’de nüfusun yüzde 12.29’u engelli ve bu 10 milyon kişi demek oluyor, aileleriyle ne büyük bir sorun. Unutmayın, yakınlarınızda işitme engelli varsa “İYİYE İŞARET PLATFORMU”nda şimdilik 200 küsur kelime var ve her hafta 10 kelime yüklüyorlar. İşte bazı şirketler de böyle İYİ İŞLER yapıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları