Artçıları bir türlü bitmeyen hoca
Zeynep Miraç
Son Köşe Yazıları

Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

13.12.2015 03:03
Güncellenme:
Takip Et:

Nicedir Prof. Dr. Celal Şengör adını duyduğumuzda yüzümüz ekşiyor, ağzımızda kekremsi bir tat beliriyordu. Ancak Radikal’den Armağan Çağlayan’a verdiği söyleşiyle, Şengör’ün adının etrafını hepten çürümüşlüğün kokusu sardı.

Açık söyleyeyim, eğer Ali Nesin “Bizim değerimizdir” demeseydi Prof. Dr. Celal Şengör’ün necasete olan hayranlığı üzerine zahmete girecek değildim. Ancak Ali Nesin’den Şengör’ün Amerikan Bilim Akademisi’nden atılması için imza kampanyası başlatanlara gelen “Haddinizi bilin” uyarısı bir tür dokunulmazlığa işaret ediyordu.

Öyle mi gerçekten? Bir insanın bilim alanındaki başarısı onu başka bir konuda eleştirmemize engel olabilir mi? Önemli bir akademinin üyesi olunca insan onuruna saygıdan muaf mı tutulur insan? Ve “Dışkı yedirmek işkence değildir” diyen bir profesör daha mı değerlidir “dışkı yedirilmiş” bir ümmiden?

 

5 yaşında asker selamı

Celal Şengör’e hak vermemiz gereken bir konu var: “Bilim bizim dışımızda...” Başımıza deprem felaketi gelmeseydi, bir jeoloji profesörü ilgimizi bu denli çekmezdi. Zaten merak ettiğimiz depremin kendisi değil, başımıza neler açacağı...

Yaşanan deprem felaketlerinden hiç ders almadığımızdan yakınmakta da haklı. Ancak... Depreme dair yazdığı kitabın okunmadığını anlatırken kurduğu cümleye dikkatinizi çekerim:

“Türkiye maalesef Asya düzeyinde bile bir bilgi ve entelektüelliğe sahip değil, ancak Afrika ile boy ölçüşebiliriz. Türkiye dünyayla sadece ordusuyla yarışabilir.”

Deprem derken ordu da nereden çıktı diyeceksiniz.

Demeyin.

Ordu, asker, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar.

Askerle ilişkisinin müsebbibi dedesi. 27 Mayıs’a aylar kala, Celal Şengör henüz beş yaşındayken dedesinin dostu Tümgeneral İhsan Aras onu Yeşilköy’deki 223. Filo’nun maskotu yapmaya karar verdi. Boyuna göre bir havacı üniforması dikildi, askerlerin karşısına çıkarıldı, emirler verdi, selam aldı. Hâlâ söyleşilerinde heyecanla anlattığı bir anı bu...

 

2. Dünya Savaşı bilgisi

1968-1971 arasındaki yazlarını Yeşilköy Hava Harp Okulu’nda geçirdi. Mors alfabesini, uçak bakımını, paraşüt katlamayı öğrendi burada. Ona göre havacıların her biri “bir melek”ti.

Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere, oyunculara hayranken o bir Hitler tutkunuydu. Karşılaştığı herkese Führer selamı veriyordu: Heil! İnsanoğlu Ay’a ayak bastığında henüz 14’ündeydi. ABD bayrağı Ay yüzeyine dikildiğinde babasına döndü ve şöyle dedi: “İyi bak o bayrağa, üzerinde gamalı haçın dalgalandığını göreceksin”. Sanmayın ki halisünasyon görüyordu. Astronotların içinde bulunduğu kapsülün ardında Hitler’in bilim adamları olduğunu bilecek kadar hâkimdi konuya. O yaşta 2. Dünya Savaşı’na dair ne varsa okumuş ezberlemişti. Neden mi? Cevabı on yıl önce Milliyet’teki söyleşisinde Devrim Sevimay’a verdi:

Hocama cahil dedim “Satranç çünkü... Hoşuma gidiyor... Ben Cengiz Han’ı da biliyordum. Mesela bir Timur hastasıydım. Hatta ilkokul beşinci sınıfta Timur yüzünden kovuldum. Çünkü hocama ‘Cahil’ dedim, Ankara Savaşı’nın iki-üç saatte bittiğini bilmiyordu.”

Sevimay, Şengör’ün Nazi hayranlığını deşerken şu soruyu sormadan edememişti: “Ya fırınlarda yakılan Yahudiler; o bölüme ilişkin kafanızda bir şey var mıydı?”

“Bilmiyordum bile” diyordu Şengör, “Çünkü ben meselenin o tarafıyla ilgilenmiyordum. Beni tek ilgilendiren satranç oyunuydu. Organize güç, muazzam bir teknoloji, çok güzel üniformalar, bu kadar.”

İlgilenmediğini söylediği “meselenin o tarafı” insan olmanın anahtarı oysa ki... Hayat seçimlerden ibaretse şayet, “Kavgam” yerine “Anna Frank’ın Defteri”ni başucu kitabı yapmak bir işarettir tıynetimize dair.

 

Jules Verne’den aferin

11-12 yaşında bir çocuk nasıl oyunlar oynar? Saklambaç, yakar top, çelik çomak? Celal Şengör arkadaşlarını alıyor, kollarına gamalı haçlı bantlar takıyor, 2. Dünya Savaşı’nı yeniden başlatıyordu. Yere serilen haritada kimin hangi cephede savaştığı kararlaştırılıyordu. Genelkurmay Başkanı aile şoförü Ethem Abisi’ydi, Hava Kuvvetleri Komutanı ise bir başka şoför Lütfü Abi. Şengör’ün “Führer”den başkasını oynaması düşünülemezdi.

1973 yılında Robert Kolej’den mezun olurken Hitler aşkı da söndü, “onun büyük bir zırvalık olduğunu” görmüştü. ABD’ye jeoloji okumaya giderken gönlünde yatan aslanı, askerliği de ardında bıraktı.

Jeoloji de çocukluğundan bu yana taşıdığı bir sevdaydı. Jules Verne’nin “Arzın Merkezine Seyahat”ini okuduğundan bu yana arz ilgisini çekiyordu. Hele ki “Denizler Altında Yirmi Bin Fersah”tan sonra “Adam olmak demek, Jules Verne’in tarif ettiği gibi olmak demek” kararını vermişti. Acaba Jules Verne bugün kalkıp gelse “Aferin Celal, adam olmuşsun” der mi bilemeyiz.

Celal Şengör aferinini darbe generallerinden almayı tercih etti çünkü. 2012’de Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya 12 Eylül darbesinden ötürü yargılanmaya başladıklarında sanıklar lehinde tanıklık edeceğini açıkladı ve Ahmet Hakan’a gönderdiği mektupla bu gönüllü tanıklığın gerekçelerini anlattı:

“Milletimizin yüzde 92’si serbestçe verdikleri oylarla ‘aman çok şükür, ne iyi ettiniz, yaptıklarınızı da pek beğendik’ demedi mi? Şimdi Evren ve Şahinkaya yargılanırken onların yaptıklarını oylarımızla tasvip eden biz, milletimizin yüzde 92’si yargılanmış olmayacak mı? Üstelik darbeden sonra yapılan her fena işi darbeyi yapanlara atfetmek insaflı mıdır? Ben milletime ikiyüzlülüğü yakıştıramıyorum”.

Şahinkaya ile 13 yaşındayken tanışmıştı, Kenan Evren ile ilk karşılaşması ise Çankaya’da aldığı ödül vesilesiyle olmuştu:

“Devletin bana sahip çıkması iyi geldi, ben bu toplumun çocuğuyum. Evren’in elini öptüm ve ‘12 Eylül’ü iyi ki yaptınız paşam’ dedim”.

 

Tanzimat aydını

“Ordu gayet tabii ki darbe yapabilir. Ordunun görevi memleketi korumaktır” cümlesini sarf etmiş biri o. 12 Eylül darbesinin ardından 50 kişinin idam edildiğini, 171 kişinin işkencede öldüğünü, 650 bin kişinin gözaltına alındığını hatırlayınca şu soruya verecek cevabı var mıdır acaba: Kimi kurtardı bu ordu?

Aslına bakarsanız sözlerimiz nafile. “Ülkeye demokrasi orgeneral emeklisi bir cumhurbaşkanı tarafından getirilmiştir” diyebilen birinin demokrasiden ne anladığını az çok tahmin edebiliyoruz. İlerlemeden anladığı ise ancak bir Tanzimat aydınına yaraşır nitelikte...

“Bir sınıf olarak ele alındığında askerler Türkiye’nin en entelektüel kurumu” diyebiliyor sözgelimi. II. Mahmut gibi, Batılılaşmış ordunun bütün bir toplumu ihya edeceğine inanıyor.

Elit tarifini “iyi aile çocuğu olmak, gecikince özür dilemek ya da aksansız Fransızca konuşmak” üzerinden yapması bir yana, çoktan miadını doldurmuş “misyoner elit” sıfatına sıkı sıkıya yapışmış duruyor. Hayata şanslı başlamasını kendi marifeti sanıyor.

Bilgi birikimine, zekâsına sözümüz yok amenna. Ama vicdan, merhamet ve insanlık onuru bilgiyle birlikte hediye verilmiyor.

 

Gel de Freud’u anma!

Ali Nesin onu değerlerimiz arasında Orhan Pamuk ile yan yana anmış, ama Celal Şengör Armağan Çağlayan ile yaptığı o meşhur ve meşum söyleşide Orhan Pamuk romanlarını çok sıkıcı bulduğunu, Cevat Fehmi Başkut’un “Buzlar Çözülmeden” eserine hayran olduğunu dile getiriyor. Malumunuz, eserde kardan yolları kapanmış bir kasabaya gelen akıl hastanesi kaçkınının kaymakam sanılıp kasabayı yönetmesi anlatılır. Gel de Freud’u anma!

Belli ki karın zihin yollarını kapattığı kasabada, ahaliye fikir önderi rolünü kabul ettirmiş bir edep kaçkını olduğunu şuurunun derinlikte kendisi de biliyor!

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'ye yeniden inanmak için umut Nesin gibilerle var!

Patlayan bombaların, kaybedilen canların, ambargo konan özgürlüklerin arasında bir umut varsa eğer; Ali Nesin gibiler sayesinde var.

Devamını Oku
02.07.2016
Kendine müslüman

Türkiye’nin turnusol kâğıdı

Devamını Oku
25.06.2016
Üç başbakan çıkaran okul

Üç başbakan çıkaran okul

Devamını Oku
18.06.2016
Her devrin tuhafı

Her devrin tuhafı

Devamını Oku
12.06.2016
'İyi ki evlendik'

'İyi ki evlendik'

Devamını Oku
05.06.2016
Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Devamını Oku
29.05.2016
Havuzun ‘bitanesi’

AKP’nin kurduğu ilk hükümetten geriye kalan tek isim Binali Yıldırım, nihayet partisinin genel başkanlığına ulaştı. Şimdi AKP’nin kurduğu 8. hükümetin başbakanı olmasına bir adım kaldı. Ne demişler, tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Devamını Oku
20.05.2016
Arda nereye koşuyor?

Arda nereye koşuyor?

Devamını Oku
15.05.2016
Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Devamını Oku
08.05.2016
Sessiz ve sabırlı ip cambazı

Kimileri saygı duysa kimileri hor görse de, Angela Mer kel’in “dünyanın en güçlü kadını” olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Devamını Oku
01.05.2016
Artık 'liderlik' istiyor

Artık 'liderlik' istiyor

Devamını Oku
24.04.2016
Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Devamını Oku
17.04.2016
Harcında siyaset var

Harcında siyaset var

Devamını Oku
10.04.2016
'O ses Türkiye' değil artık!

'O ses Türkiye' değil artık!

Devamını Oku
03.04.2016
Emek dolu üç hayat

Emek dolu üç hayat

Devamını Oku
20.03.2016
'Saray'a bir üçlük

'Saray'a bir üçlük

Devamını Oku
13.03.2016
Ne olacak bu AKM'nin hali?

Ne olacak bu AKM'nin hali?

Devamını Oku
06.03.2016
Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Devamını Oku
28.02.2016
CHP'ye karşı CHP'li

CHP'ye karşı CHP'li

Devamını Oku
21.02.2016
Hanedandan Picasso'ya

Hanedandan Picasso'ya

Devamını Oku
14.02.2016
Her şeyin bir fiyatı mı var?

Her şeyin bir fiyatı mı var?

Devamını Oku
07.02.2016
Gürül gürül bir aktör

Gürül gürül bir aktör

Devamını Oku
31.01.2016
'Okuyan' bir gazeteci

'Okuyan' bir gazeteci

Devamını Oku
24.01.2016
Devletle özgür aklın kavgası

Devletle özgür aklın kavgası

Devamını Oku
17.01.2016
Heykeli 'yıkılacak' adam

Heykeli 'yıkılacak' adam

Devamını Oku
10.01.2016
Barışı artık kim çağıracak?

Barışı artık kim çağıracak?

Devamını Oku
27.12.2015
Aziz Nesin duymasın!

Aziz Nesin duymasın!

Devamını Oku
20.12.2015
Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

Ordu, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar. Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere hayranken o bir Hitler tutkunuydu.

Devamını Oku
13.12.2015
Tutsak iki kalem

Tutsak iki kalem

Devamını Oku
06.12.2015
Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Devamını Oku
29.11.2015
Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Devamını Oku
08.11.2015
Boşver diyemiyor

Boşver diyemiyor

Devamını Oku
01.11.2015
Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devamını Oku
25.10.2015
Her şey ondan bekleniyor

Her şey ondan bekleniyor

Devamını Oku
18.10.2015
Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Devamını Oku
11.10.2015
Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Devamını Oku
04.10.2015
Dil acılaşınca akıl sürçer

Dil acılaşınca akıl sürçer

Devamını Oku
26.09.2015
Zekâ ve izan artık buralarda oturmuyor

Gezi Direnişi sosyal medya üslubu açısından da milat oldu. Erdoğan öfkelendi, AKP’liler saldırdı: Twitter, Facebook, Instagram; ortaçağda giyotinlerin kurulduğu meydanlara dönüştü. Gezi Direnişi’ne bir şekilde katılıp sosyal medyadaki linç üzerine en büyük Erdoğan sevdalısı haline dönüşenler de oldu. Gezi’de yenilen gazın hatırı 40 gün sürmüştü...

Devamını Oku
25.09.2015
'Yeni Türkiye' linç seviyor

'Yeni Türkiye' linç seviyor

Devamını Oku
24.09.2015
İmkansızı başardı

Henüz 40’ında bir bilim adamı, Doç. Dr. Mete Atatüre “imkânsız” kabul edileni başardı. Ölçülmez denilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü gerçekleştirdi.

Devamını Oku
13.09.2015