Devrim'den Toros'a araba sevdası
Zeynep Miraç
Son Köşe Yazıları

Devrim'den Toros'a araba sevdası

25.10.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Modernleşme serüvenini ‘araba sevdası’yla özetlemiş insanların ülkesi burası. Recaizade Mahmut Ekrem’in yarattığı Bihruz Bey’in alafrangalık yolunda arzu nesnesi olarak arabayı seçmesi tesadüf değil. Ne diyordu Tanpınar roman için? “Bu köksüz gölgeler kitabında asıl kahraman, Bihruz Bey’in parasını tam olarak ödemediği ve sonunda elinden aldıkları arabasıdır. O, kitabın sembolü ve fatalitesidir”.

Yalnızca kitabın değil; yakın tarihimizin de sembolü ve fatalitesi (kötü kaderi) ‘araba’... Her gündeme gelişinde ülkenin makus talihine bir çentik daha atan bir sembol üstelik.

“AK Parti iktidardan indirilirse buralarda Beyaz Toroslar dolaşacak.” Bu cümleyi duyan bir İzlandalı olsaydı, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun teknolojinin gerileyeceğine dair bir imada bulunduğunu düşünebilirdi belki... Ama bu ülkenin tarihine tanıklık edenler, bizler, Beyaz Toros’un yalnızca bir otomobil olmadığını çok iyi biliyoruz. Dört tekerlekli bir metal yığını, bize devlet terörünün acımasız tarihini hatırlatıyor.

Beyaz Toros faili meçhul cinayetler için nasıl bir sembolse, yerli otomobil üretimi de kendini ispat etmekten bir türlü bıkmayan Türkiye’nin ergenlik sembolü. Geçen hafta yine bir ‘yerli otomobil’le tanıştık. Afrika kabilelerinin yüz boyaları gibi bir desenle karşımıza çıktığından ötürü şekline çok vâkıf olamadığımız bu prototipin, Cadillac BHL modeline tıpatıp benzediğini söyledi uzmanlar.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ise prototipi tanıtırken Sultan Abdülhamit’in 1884’te yerli otomobil için talimat verdiğini aktardı. 176 yıldır kapanmayan Tanzimat parantezi için yeni bir hamle olsa gerek bu prototip...

Gelin görün ki Devrim arabalarından Beyaz Toroslara, Türkiye’nin ‘araba sevdası’nın sonu hiç mutlu bitmiyor. İçinde hayal kırıklığı da var, rüşvet de, cinayet de...

 

İdealist mühendisin makus talihi

Devrim, malumunuz kimileri için 1960 İhtilali’ne verilen ad. İhtilal gerçekleşmiş, hükümet devrilmişti, Menderes-Polatkan- Zorlu yargılanmaktaydı. 6 Haziran 1961 günü Devlet Demiryolları Fabrikaları yönetici ve mühendisleri devletin üst kademelerinden gelen bir çağrıyla toplandılar. Ordu onları bir binek aracı yapmakla görevlendirmişti. Süre 4.5 aydı çünkü ilk ‘yerli otomobil’, Cumhuriyetin 38. yıldönümüne, 29 Ekim 1961 gününe yetişmeliydi. Olacak iş değildi ya, idealist mühendisler “Yaparız” dediler. Yaptılar da.

Son kat boyaları 28 Ekim akşamı yapılan iki Devrim, Ankara’ya vardı. Depolarına yalnızca birkaç litre benzin konmuştu, Meclis’e gitmeden önce doldurulacaktı. Ancak eskorttakilere benzin bilgisi verilmemişti, doğrudan Meclis’e gidiverdiler.

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel büyük bir gururla arabaya bindi, Devrim hareket etti. Kısa bir süre... Öksürerek durdu araba. Ne olduğunu soran Gürsel şu cevabı aldı: “Paşam, benzin bitti.” Ve ağzından tarihe geçecek şu cümle döküldü: “Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama, Doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz”.

Ertesi gün gazetelerin manşeti ortaktı: “100 metre gidip bozuldu”. Memlekette böyle bir işin başarılı olmayacağından emin olanlar, başarıyı görmezden gelecek fırsata dört elle sarıldılar.

Çocuğa ne ad verdiğinize dikkat edeceksiniz, bakarsınız o ad kaderi olur. Devrim, tıpkı “Devrim” gibi büyük umutlarla doğup hızla tarihe karıştı.

 

Orta sınıf yükseliyor

Bundan beş yıl sonra bir başka otomobil Devrim’in tahtına oturdu: Anadol. Reklam sloganı “Yılların hayalini hakikat yapan otomobil”di. Her ne kadar kime sorsanız ilk yerli otomobilin Anadol olduğunu söyleyecek olsa da, otomobilin tasarımı İngilizlere, şasi, motor ve şanzımanları ise Ford’a aitti. Üretimi Ford’un Türkiye’deki ortağı Vehbi Koç’un kurduğu Otosan yapıyordu.

Ad koymak önemli demiştik. Koç, işi şansa bırakmadı. Yeni otomobilin nasıl anılacağına dair bir yarışma açtı. 86 bin kişi, 19 bine yakın değişik seçenekle katıldı. 10 bin lira ödüllü yarışmanın Ord. Prof. Bedri Karafakioğlu, Prof. Memduh Yaşa, Prof. Necmettin Erbakan, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek ve Muharrir Cevat Fehmi Başkut’tan oluşan seçici kurulu, ‘yerli ve milli’ bir tercihte bulundu.

Anadol da Devrim’in karşılaştığı dirençle karşılaştı. Vehbi Koç yıllar sonra bu direnci şöyle anlatacaktı: “Aleyhinde çeşitli yazılar yazıldı. Fiberglas gövdeyi öküzün, atın yiyeceğinden bahsedildi. Bu alay tiyatrolara kadar girdi. Fakat araba çalıştı, halk aldı bindi.”

Türkiye’de 1000 kişiye 1960’larda dört motorlu araç düşerken 70’lerde bu rakam 10’a çıkmıştı. Orta sınıfın yükselmeye başladığı bu dönemde Anadol da, tıpkı daha sonra yollara çıkacak Murat 124 gibi bir semboldü. Bihruz Bey 1970’lerde yaşasaydı arzu nesnesi bir lando değil, bir Anadol olurdu kuşkusuz.

 

Davulu delen Jaguar

Özal’lı yıllara geldiğimizde bu sembolün şekli şemali değişti, Turgut Özal direksiyon başında o efsanevi “Haydi bir kaset koy da şöyle bir neşelenelim Semracığım” cümlesini kurduğunda bir Mercedes’in içindelerdi. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün reklam filmiydi bu. Semra Özal’ın, “Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde değişikliği görüyorsun, gayet güzel. Allah razı olsun yapanlardan” sözleriyle açılıyor, sonra dış ses “Yollar, yollar, yollar… Bir ülkenin gelişme göstergelerinden biri yollar” diye devam ediyordu.

Mercedes, Özallı dönemden yıllar sonra bu kez Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in makam arabası olarak gündeme geldiğinde Türkiye’nin her yeri Semra Özal’ın dahi dehşete kapılacağı şekilde değişmişti. 1 milyon TL’lik bir otomobile ödenen ‘çerez parası’ydı sadece. Yaşasın gelişmişlik.

‘Gelişen Türkiye’ tarihine Mercedes’in yanına bir de Jaguar’ı eklendi Özal döneminde. 1986 yılında, firmanın Türkiye temsilcisi Zeki Küçükberber, dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal’a bir Jaguar hediye etti. Hediyeyi memnuniyetle kabul eden Özal ve o dönem evli olduğu Asım Ekren, durumun basına yansıması ve gelen sert tepkiler üzerine otomobili iade ettiler.

Tepkiler o kadar büyüdü ki jaguar bir parti amblemi dahi oldu. 1986’da Özal seçim yasasını değiştirmişti. Bu değişiklikten hoşnut olmayan Demirel destekçileri, alay edercesine yeni partiler kurup Demirel sözcülüğü yapmaya başladılar. Bunlardan biri de ambleminde tıpkı ANAP gibi arı bulunan Büyük Anadolu Partisi BANAP’tı. Özal ve ekibi Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz edince BANAP, BAP adı ve yepyeni bir amblemle çıktı ortaya: Davulu Delen Jaguar.

BANAP Genel Başkanı Kemal Bekman çıktığı bir televizyon programında tatlı tatlı anlatıyordu:

“Delik davul Anadolu’nun sesi, milletin delik cebi, mutfağın feryadıdır. Jaguar halkın huzurunu bozan, fukaralığı getiren, milleti perişan eden iktidarı sembolize etmektedir”.

 

Ölümle eşanlamlı bir araba

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 1989 yılı ise Cumhuriyet tarihinde kanlı bir iz bırakan bir otomobilin doğuşuna tanıklık edecekti. Renault 12, Toros dağlarından alıyordu ‘yerli’ adını. Toros dağı zirvelerine helikopterle iki otomobil çıkarılıp reklam filmi dahi çekilmişti. Toroslar, emniyet teşkilatında, askeriyede ve devletin çeşitli kollarında resmi araç olarak kullanıldı. Tarihe de bu ‘görevleri’ sırasında geçti.

1990’ların Güneydoğu’sunda Beyaz Toros ölüm demekti. PKK ile arasında bağ olduğu düşünülenler arabaya bindiriliyor ve dağlık bir arazide öldürülüyordu. Kiminin cenazesi bulunuyordu kimi ‘kayıp’ kalıyordu ebediyen. 17 bin faili meçhul cinayete yol açan devlet terörünün en belirgin sembolüydü Beyaz Toros.

2000’lerle birlikte faili meçhullerin de, Beyaz Torosların da tarihe gömüldüğü sanılıyordu. Ta ki Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Van mitinginde yaptığı konuşmaya kadar: “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda Beyaz Toroslar dolaşacak.” Gerçi AKP destekçisi bazı isimlerin Twitter’da Beyaz Toroslu cümleler kurduğu vakiydi ama ciddiye alınacak kimseler değillerdi. Öyle sanıyorduk, en azından...

Karşılaştığı tepki üzerine sözlerinin amacının “faili meçhul cinayetleri AK Parti’nin bitirdiğini” hatırlatmak olduğunu söyledi Davutoğlu, pek ikna edici olmadı. Yalnızca üç yıl önce Sırrı Sakık’ın verdiği, Beyaz Torosları araştırma önergesi AKP milletvekillerinin çoğunlukta olduğu Meclis’te reddedilmişti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Meclis’e getirdiği önergeyle AKP hükümetleri döneminde, 1990’lı yıllarda Beyaz Torosların işlediği faili meçhul cinayetlerden hangilerinin aydınlatıldığını sordu. HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, “Türkiye’nin AİHM’de Beyaz Toros’lar dolayısıyla görülen yüzlerce davası olduğunu” hatırlattı.

Devlet Bahçeli ise içinden çıkılamayan hesaplamalarına bir yenisini ekledi: “Bu bir şifre mi? Örgüt mü? Bu Toros’un başka bir anlamı daha var. 1 kilo toz 1 Toros. 3 kilo toz 1 minibos. Bölgenin ifadesi ile. 5 kilo toz 1 otobos. Acaba Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Ahmet Davutoğlu bu toz ile çok yakından alakalı olup beyaz Toros ile ne ilişkileri var?”

1996’ya gelindiğinde Susurluk’ta bir kamyonla çarpışan Mercedes, Beyaz Torosların ve daha nice kirli ilişkinin sırlarını ortaya döktü. Tam da o sırada Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit kendi Kartal’ını makam aracı yaparak Mercedes hükümdarlığına söylecek sözü olduğunu gösteriyordu.

Tarih bazen kahramanlıklar üzerinden yazılır, bazen büyük zaferler, bazen ilkler, bazen sonlar üzerinden. Türkiye’nin tarihini gün gelip de arabalar üzerinden yazmaya kalkan olursa her yanı çizik, farı kırık, lastikleri patlak bir araba çıkacak karşısına. Yine de ilerleyecek o araba, menzile doğru ağır ağır yol alacak. Ne diyordu Çetin Altan? “Bir ömür, sadece amaca ulaşmak için harcanmaz. O amaca doğru atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır. (...) Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, ‘daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik’ diyebilirsiniz. Bu da az şey değildir.”

 

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'ye yeniden inanmak için umut Nesin gibilerle var!

Patlayan bombaların, kaybedilen canların, ambargo konan özgürlüklerin arasında bir umut varsa eğer; Ali Nesin gibiler sayesinde var.

Devamını Oku
02.07.2016
Kendine müslüman

Türkiye’nin turnusol kâğıdı

Devamını Oku
25.06.2016
Üç başbakan çıkaran okul

Üç başbakan çıkaran okul

Devamını Oku
18.06.2016
Her devrin tuhafı

Her devrin tuhafı

Devamını Oku
12.06.2016
'İyi ki evlendik'

'İyi ki evlendik'

Devamını Oku
05.06.2016
Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Devamını Oku
29.05.2016
Havuzun ‘bitanesi’

AKP’nin kurduğu ilk hükümetten geriye kalan tek isim Binali Yıldırım, nihayet partisinin genel başkanlığına ulaştı. Şimdi AKP’nin kurduğu 8. hükümetin başbakanı olmasına bir adım kaldı. Ne demişler, tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Devamını Oku
20.05.2016
Arda nereye koşuyor?

Arda nereye koşuyor?

Devamını Oku
15.05.2016
Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Devamını Oku
08.05.2016
Sessiz ve sabırlı ip cambazı

Kimileri saygı duysa kimileri hor görse de, Angela Mer kel’in “dünyanın en güçlü kadını” olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Devamını Oku
01.05.2016
Artık 'liderlik' istiyor

Artık 'liderlik' istiyor

Devamını Oku
24.04.2016
Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Devamını Oku
17.04.2016
Harcında siyaset var

Harcında siyaset var

Devamını Oku
10.04.2016
'O ses Türkiye' değil artık!

'O ses Türkiye' değil artık!

Devamını Oku
03.04.2016
Emek dolu üç hayat

Emek dolu üç hayat

Devamını Oku
20.03.2016
'Saray'a bir üçlük

'Saray'a bir üçlük

Devamını Oku
13.03.2016
Ne olacak bu AKM'nin hali?

Ne olacak bu AKM'nin hali?

Devamını Oku
06.03.2016
Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Devamını Oku
28.02.2016
CHP'ye karşı CHP'li

CHP'ye karşı CHP'li

Devamını Oku
21.02.2016
Hanedandan Picasso'ya

Hanedandan Picasso'ya

Devamını Oku
14.02.2016
Her şeyin bir fiyatı mı var?

Her şeyin bir fiyatı mı var?

Devamını Oku
07.02.2016
Gürül gürül bir aktör

Gürül gürül bir aktör

Devamını Oku
31.01.2016
'Okuyan' bir gazeteci

'Okuyan' bir gazeteci

Devamını Oku
24.01.2016
Devletle özgür aklın kavgası

Devletle özgür aklın kavgası

Devamını Oku
17.01.2016
Heykeli 'yıkılacak' adam

Heykeli 'yıkılacak' adam

Devamını Oku
10.01.2016
Barışı artık kim çağıracak?

Barışı artık kim çağıracak?

Devamını Oku
27.12.2015
Aziz Nesin duymasın!

Aziz Nesin duymasın!

Devamını Oku
20.12.2015
Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

Ordu, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar. Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere hayranken o bir Hitler tutkunuydu.

Devamını Oku
13.12.2015
Tutsak iki kalem

Tutsak iki kalem

Devamını Oku
06.12.2015
Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Devamını Oku
29.11.2015
Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Devamını Oku
08.11.2015
Boşver diyemiyor

Boşver diyemiyor

Devamını Oku
01.11.2015
Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devamını Oku
25.10.2015
Her şey ondan bekleniyor

Her şey ondan bekleniyor

Devamını Oku
18.10.2015
Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Devamını Oku
11.10.2015
Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Devamını Oku
04.10.2015
Dil acılaşınca akıl sürçer

Dil acılaşınca akıl sürçer

Devamını Oku
26.09.2015
Zekâ ve izan artık buralarda oturmuyor

Gezi Direnişi sosyal medya üslubu açısından da milat oldu. Erdoğan öfkelendi, AKP’liler saldırdı: Twitter, Facebook, Instagram; ortaçağda giyotinlerin kurulduğu meydanlara dönüştü. Gezi Direnişi’ne bir şekilde katılıp sosyal medyadaki linç üzerine en büyük Erdoğan sevdalısı haline dönüşenler de oldu. Gezi’de yenilen gazın hatırı 40 gün sürmüştü...

Devamını Oku
25.09.2015
'Yeni Türkiye' linç seviyor

'Yeni Türkiye' linç seviyor

Devamını Oku
24.09.2015
İmkansızı başardı

Henüz 40’ında bir bilim adamı, Doç. Dr. Mete Atatüre “imkânsız” kabul edileni başardı. Ölçülmez denilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü gerçekleştirdi.

Devamını Oku
13.09.2015