Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız
Zeynep Miraç
Son Köşe Yazıları

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

08.05.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

9 Mayıs, Kenan Evren’in ölümünün birinci yıldönümü. 1980 darbesinin mimarı bugüne, bugünün hükümet edenlerine mektup yazsaydı... Neler çıkardı kaleminden?

Evlatlarım,

Terk-i diyar edeli tam bir yıl oluyor ama görüyorum ki ruhum hâlâ aranızda geziyor.

Aslında size kırgınım. Devlet törenini esirgemediniz ama beni uğurlamaya da gelmediniz.

Kırgınım çünkü yollarımız ayrı görünse de hepiniz benim paltomdan çıktınız.

Sol muhalefete karşı gelmeseydim, devletin merkezine Türk-İslam sentezini almasaydım, birçoğunuzun mezun olduğu imam hatip l iselerine itibar kazandırmasaydım nasıl olacaktı? Zorunlu din dersleri olmasa dindar nesiller nasıl yetişecekti?

Siyasete kitabı ilk karıştıran siz değilsiniz. Güneydoğu illerinin üzerinde uçan helikopterler, içinde ayetler yazılı bildirileri attığında yıl 1986’ydı.

Şayet Kürtçeyi yasaklamış olmasaydım, Diyanet İşleri Başkanlığı’na Kürtçe Kuran’ı ben de hazırlatabilirdim.

 

Birbirimize benziyoruz

Biraz olsun vefa bekliyorum ama yine de kızamıyorum size. Çünkü birbirimize çok benziyoruz.

Ben de toplumun bir kesimi için ülkeyi kurtaran bir kahraman, bir başka kesim için ise herkesi uçuruma sürükleyen bir diktatördüm. Kimi bana beddua ediyor, kimi de yollarıma güller döküyordu.

Sonuç değişmedi.

28 Şubat bin yıl sürecek demişlerdi, on yıl bile yaşamadı. Ama bakın, 12 Eylül 36 yıldır dimdik ayakta...

Söyleyin bana aramızda çok mu fark var? Ben Ankaragücü’nü 1. Lige çıkardım, siz Kasımpaşaspor’u, Başakşehir’i, Osmanlıspor’u desteklediniz.

Ben Fatsa Belediye Başkanı’nı komünist diye tutuklatmıştım, siz Güneydoğu’daki belediye başkanlarını bölücülükle suçlayıp hapse gönderdiniz.

Ben de üniversite öğrencilerini yüzükoyun balık istifi sıralardım. Siz de protestoya kalkıştılar mı gözlerinin yaşına bakmıyor, hepsini yerlerde sürüklüyorsunuz.

Bilen bilir, ben sendika sevmem. Görüyorum ki sizin de aranız iyi değil. Taksim’i 1 Mayıs yürüyüşüne açmanıza hiç anlam verememiştim, hatadan çabuk döndünüz.

 

Devlette devamlılık

Ben Milli Güvenlik Konseyi’nin 3 No’lu kararıyla bütün grev ve lokavtları ikinci bir emre kadar ertelemiştim. Siz de yine “milli güvenliği” gerekçe göstererek DİSK Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın grevini 60 gün ertelediniz.

İşçiymiş, emekçiymiş, bunlar hep tehlikeli insanlar... Durmadan haklarını ararlar.

Biz uluslararası sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak için 24 Ocak Kararları’nı almışken muhalefet etmeleri neyle açıklanabilir?

Yerli sermayeyle de aramdan su sızmıyordu. En büyük patronlar emrime amade olduklarını ilan ediyor, Türkiye İşveren Sendikaları Başkanı beni alkışlıyor, “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” diyordu.

Ancak sizin TÜSİAD’la ilişkiniz ilk günden itibaren gergin ilerledi. Sizi hep eleştirdiler, güvenmediler. Ama yalnız değildiniz, aynı dünya görüşünü paylaştığınız başka işadamları vardı.

Hep söylemişimdir, devlette devamlılık esastır. Öyle olmasa 1981-1984 yılları arasında Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı olarak göğsümü kabartan bir performans sergileyen Kemal Yamak, 1987’de Başbakan Turgut Özal’ın başdanışmanı olur muydu? Kürt sorununa çözüm arıyor dedikleri Özal onu Çankaya’ya çıktığında da bırakmaz, Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevine getirir miydi?

Mamak Cezaevi’ndeki hükümlülere işkence yaptığı söylenen general, sizin döneminizde iki yıl Ergenekon davasından tutuklu kalıp sonra Genelkurmay Hukuk İşleri Müdürlüğü’ne atanır mıydı?

12 Eylül’de Ankara Emniyeti’ndeki Derin Araştırma Laboratuvarı olarak anılan DAL’daki işkencelerin baş sorumlusu olarak gösterilen komiser sizin valiniz olarak görev yapar mıydı?

 

Aramızda hiç mi fark yok?

Ben “Sağcı solcu yok... Bir oradan bir buradan” demiştim. Siz MHP ile HDP’yi aynı anda düşman ilan ettiniz.

Ben de Hopa’yı sevmezdim, siz de sevmediniz. Benden geriye Mahir Çakır’ın mezarı kaldı, sizden geriye Metin Lokumcu’nu...

Ben de aydınları kovaladım, siz de...

Ben bütün siyasi partilerin faaliyetlerini yasaklamıştım; siz bir partinin genel başkanını, milletvekillerini, bakanlarını memleketin belli yerlerine sokmadınız.

Aramızda hiç mi fark yok? Olmaz mı?

Ben Osmanlı’da doğdum, 1917’de. Siz bu dünyaya gözlerinizi açtığınızda Cumhuriyet 30 yılını devirmişti. Ben muhacir çocuğuyum, siz Anadolu’nun çocukları... Ben ömrümü sizin başınızın hiçbir zaman hoş olmadığı orduda geçirdim, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı yaşadım.

Ben Emel Sayın’ın hayranıyımdır, sizlerin yanında sık sık Hande Yener’i, Alişan’ı, Yavuz Bingöl’ü görüyorum. Sizin bazı davetlerinizde arz-ı endam eden Bülent Ersoy’a ben sahne yasağı koymuştum.

1961 Anayasası bana bol gelmişti, 82 Anayasası ise size dar geldi.

Bana Berfo Ana hakkını helal etmedi, size Gülsüm Elvan...

 

Rakamlar kimden yana?

Ben Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan işkencelerle suçlanmama “Ben o zaman Devlet Başkanı’yım. Biz devleti yönetiyoruz. Cezaevlerini yönetmiyoruz ki! Ne yani, Devlet Başkanı Diyarbakır Cezaevi’ni mi yönetecek? Cezaevleri bana mı bağlı?” diyerek karşı çıkmıştım.

Siz Gezi Parkı protestoları sırasında sekiz gencin ölümüne, onlarcasının yaralanmasına neden olan polisi “destan yazmakla” taltif ettiniz.

Ah o Gezi yok mu, o Gezi! Yarattığım 12 Eylül kuşağı nasıl oldu da o parkta toplanabildi? Ya 1980’de henüz annesinin karnında bile olmayanlar? Beslemeyip de astıklarımızdan hiç mi ibret almadı bu ülke?

Neyse ki teknoloji çok ilerledi. TOMA’lar, biber gazları, tazyikli sular... Yoksa Fruko’larla olacak iş değildi o protestoları bastırmak.

Ben canımı sıkan gazeteleri kapatır, açıldıkları vakit de ziyaretlerine gider gücümü hissettirirdim.

Siz gazetelerin camlarının taşlarla kırılmasını, size yakın isimlerin muhalif gazetecileri ölümle tehdit etmesini uzaktan izliyorsunuz. İşlediğiniz suçu haber yapanı “Yanına bırakmam” diye tehdit ediyor, hapse attırıyorsunuz.

Benim zamanımda da 400 gazeteci yargılandı, “Gazetecilik faaliyetinden yargılanmıyorlar” demeyi akıl edemedim.

Sizden öğreneceklerim az değil. Darbe yapmak nedir iyi bilirim. Ama Başbakan’ı bir anda görevden almayı düşünemedim. Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak aklımın ucundan bile geçmedi.

Bazıları bugünü 12 Eylül’le karşılaştırıyor. Benim önderliğimde gerçekleştirilen askeri darbede 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 230 bin kişi yargılandı. 50 kişi idam edildi.

14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.

23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi.

Rakamlar benden yana...

 

Cevheri parlattık

Şimdi, uzaktan bakınca ne görüyorum biliyor musunuz?

Siz de, ben de hiçbir şeyi yoktan var etmedik.

1915’te ölüme gönderilen komşusunun mallarına konan, 1942’de gayrimüslim vatandaşlardan kendisinden on kat fazla vergi tahsil edilmesine gıkını çıkarmayan, Nurhak’ta kendisini kurtarmak için yola çıkmış gençleri ihbar eden, 6-7 Eylül’de her gün önünden geçtiği dükkanı yağmalayan, Madımak’ta insanları diri diri yakan, yakılmalarını tepkisizce seyreden, her Cumartesi evlatlarından bir ses almak için Galatasaray Meydanı’nda toplanan annelere bölücü gözüyle bakan, Van depreminde evleri yıkılanlara Türk bayrağı ve mayo gönderen, Cizre ve Sur’da taş taş üstünde kalmazken, Kilis’in üstüne bombalar yağarken hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam eden insanların içinde bekleyen bir cevheri parlattık sadece...

Onlar ne kadar masumsa biz de o kadar masumuz.

35 yıl önce beni haklı çıkaranlar vardı, şimdi sizi...

O zamanlar gazeteciler, sendikacılar, aydınlar öldürüldü. Şimdi gencecik cenazeler dönüyor evlere.

Beni hâlâ “Bizi kurtardı” diye anan kalemler var. Size siper olan kalemler olduğu gibi...

Ben sonunda yargılandım, hüküm giydim ama uzun ömrümün sonuna gelmiştim çoktan. Siz de dua edin ki ya adalet geç gelsin ya da ecel erken...

İmza: K. E.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'ye yeniden inanmak için umut Nesin gibilerle var!

Patlayan bombaların, kaybedilen canların, ambargo konan özgürlüklerin arasında bir umut varsa eğer; Ali Nesin gibiler sayesinde var.

Devamını Oku
02.07.2016
Kendine müslüman

Türkiye’nin turnusol kâğıdı

Devamını Oku
25.06.2016
Üç başbakan çıkaran okul

Üç başbakan çıkaran okul

Devamını Oku
18.06.2016
Her devrin tuhafı

Her devrin tuhafı

Devamını Oku
12.06.2016
'İyi ki evlendik'

'İyi ki evlendik'

Devamını Oku
05.06.2016
Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Devamını Oku
29.05.2016
Havuzun ‘bitanesi’

AKP’nin kurduğu ilk hükümetten geriye kalan tek isim Binali Yıldırım, nihayet partisinin genel başkanlığına ulaştı. Şimdi AKP’nin kurduğu 8. hükümetin başbakanı olmasına bir adım kaldı. Ne demişler, tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Devamını Oku
20.05.2016
Arda nereye koşuyor?

Arda nereye koşuyor?

Devamını Oku
15.05.2016
Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Devamını Oku
08.05.2016
Sessiz ve sabırlı ip cambazı

Kimileri saygı duysa kimileri hor görse de, Angela Mer kel’in “dünyanın en güçlü kadını” olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Devamını Oku
01.05.2016
Artık 'liderlik' istiyor

Artık 'liderlik' istiyor

Devamını Oku
24.04.2016
Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Devamını Oku
17.04.2016
Harcında siyaset var

Harcında siyaset var

Devamını Oku
10.04.2016
'O ses Türkiye' değil artık!

'O ses Türkiye' değil artık!

Devamını Oku
03.04.2016
Emek dolu üç hayat

Emek dolu üç hayat

Devamını Oku
20.03.2016
'Saray'a bir üçlük

'Saray'a bir üçlük

Devamını Oku
13.03.2016
Ne olacak bu AKM'nin hali?

Ne olacak bu AKM'nin hali?

Devamını Oku
06.03.2016
Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Devamını Oku
28.02.2016
CHP'ye karşı CHP'li

CHP'ye karşı CHP'li

Devamını Oku
21.02.2016
Hanedandan Picasso'ya

Hanedandan Picasso'ya

Devamını Oku
14.02.2016
Her şeyin bir fiyatı mı var?

Her şeyin bir fiyatı mı var?

Devamını Oku
07.02.2016
Gürül gürül bir aktör

Gürül gürül bir aktör

Devamını Oku
31.01.2016
'Okuyan' bir gazeteci

'Okuyan' bir gazeteci

Devamını Oku
24.01.2016
Devletle özgür aklın kavgası

Devletle özgür aklın kavgası

Devamını Oku
17.01.2016
Heykeli 'yıkılacak' adam

Heykeli 'yıkılacak' adam

Devamını Oku
10.01.2016
Barışı artık kim çağıracak?

Barışı artık kim çağıracak?

Devamını Oku
27.12.2015
Aziz Nesin duymasın!

Aziz Nesin duymasın!

Devamını Oku
20.12.2015
Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

Ordu, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar. Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere hayranken o bir Hitler tutkunuydu.

Devamını Oku
13.12.2015
Tutsak iki kalem

Tutsak iki kalem

Devamını Oku
06.12.2015
Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Devamını Oku
29.11.2015
Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Devamını Oku
08.11.2015
Boşver diyemiyor

Boşver diyemiyor

Devamını Oku
01.11.2015
Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devamını Oku
25.10.2015
Her şey ondan bekleniyor

Her şey ondan bekleniyor

Devamını Oku
18.10.2015
Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Devamını Oku
11.10.2015
Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Devamını Oku
04.10.2015
Dil acılaşınca akıl sürçer

Dil acılaşınca akıl sürçer

Devamını Oku
26.09.2015
Zekâ ve izan artık buralarda oturmuyor

Gezi Direnişi sosyal medya üslubu açısından da milat oldu. Erdoğan öfkelendi, AKP’liler saldırdı: Twitter, Facebook, Instagram; ortaçağda giyotinlerin kurulduğu meydanlara dönüştü. Gezi Direnişi’ne bir şekilde katılıp sosyal medyadaki linç üzerine en büyük Erdoğan sevdalısı haline dönüşenler de oldu. Gezi’de yenilen gazın hatırı 40 gün sürmüştü...

Devamını Oku
25.09.2015
'Yeni Türkiye' linç seviyor

'Yeni Türkiye' linç seviyor

Devamını Oku
24.09.2015
İmkansızı başardı

Henüz 40’ında bir bilim adamı, Doç. Dr. Mete Atatüre “imkânsız” kabul edileni başardı. Ölçülmez denilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü gerçekleştirdi.

Devamını Oku
13.09.2015