Artık 'liderlik' istiyor
Zeynep Miraç
Son Köşe Yazıları

Artık 'liderlik' istiyor

24.04.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

1956’da İzmit’te, Rumeli göçmeni bir ailenin dördüncü çocuğu olarak doğdu. Anne tarafı Demokrat Parti’yi destekliyordu. CHP’yi destekleyen baba tarafı ise 27 Mayıs darbesinden sonra, o darbenin bildirisini radyoda okuyan Alparslan Türkeş’in siyasi görüşlerini benimsemişti. Meral Akşener, İstanbul Üniversitesi’nde tarih okurken Ülkü Ocakları’nın aktif bir üyesiydi.

Abisi Nihat Gürer ise 12 Eylül’e kadar MHP Kocaeli İl Başkanı’ydı. Daha sonra da aktif siyasete devam etti. Gürer dört ay önce Kocaeli Manşet gazetesine verdiği söyleşide “50 yıldır siyasetin içindeyim” diyordu, “Birinci adamları hep yakından tanıdım. Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı, Necmettin Erbakan’ı. Tayyip Erdoğan bana ‘ağabey’ der. Alparslan Türkeş’le çok yakın mesaim oldu”.

 

‘Çok cenaze kaldırdık’

1980’e giden yol hem Akşener hem de çevresi için zor geçmişti. Bundan bir yıl önce Habertürk’ten Kübra Par’a verdiği söyleşide “76’dan itibaren çok cenaze kaldırdık” deyip devam etti: “Bizim 68 kuşağından bir farkımız da vicdanımızın olmasıdır. Daha dürüst bir kavgaydı.” 68 kuşağının ne vicdansızlığını gördüğünü açıklamadı.

Daha sonra eşi olacak Tuncer Akşener ile üniversite öğrencisiyken tanıştı. Par ile yaptığı söyleşide Boğaziçi Makine Mühendisliği mezunu eşi için “Solcuydu. Gerçi komünist değildi, daha makul bir noktadaydı. Sonra çok güzel bir Türk milliyetçisi oldu” diyecekti.

 

Çiller’e danışmanlık yaptı

ABD’ye gitmeyi planlıyorlardı; tarih profesörü Kemal Karpat’ın asistanı olmak istedi, cevap alamadı. Yüksek lisans tezini Marmara Üniversitesi’nde anne- baba memleketi Drama’nın tarihi üzerine hazırladı, doktora tezinin konusu ise Kocaeli Şeriyye Sicilleri’ydi. Üniversitede tarih dersleri veriyordu ki siyaset üstün geldi.

1990’ların başında Tansu Çiller ile tanıştı, DYP’ye girdi. Önce Kocaeli Belediye Başkanlığı’na adaylığını koydu, seçilemedi. Bir süre Çiller’in danışmanlığını yürüttükten sonra genel seçim sonucunda DYP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı oldu. 1996’da Refahyol hükümetinde İçişleri Bakanlığını Mehmet Ağar’dan devralırken ‘ailesi’nin çerçevesini çizdi: “Ağabey, kardeşe teslim ediyor”.

Kısa süren bakanlığı, Türkiye’nin en karışık, en karanlık dönemlerinden birine denk gelmişti. Bir yandan Susurluk skandalının düğümleri çözülmeye çalışılıyor, bir yandan da 28 Şubat sarsıntısı yaşanıyordu.

 

Tehditler, baskınlar

28 Şubat’a karşı olduğunu açıkça belli etti. Malum MGK toplantısında sinirden yanında oturan komutanın kuru pastalarını yediğini anlattı soranlara. Bu mücadele kuru pastayla kısıtlı kalmadı; İstihbarat Daire Başkanlığı’na atadığı Bülent Orakoğlu’na Genelkurmay’ı dinleme görevi vermekle suçlandı. Bir general “O kadına söyleyin ayağını denk alsın” diye haber yolladı, “Gelirsek onu ve avanesini İçişleri Bakanlığı’nın önünde yağlı kazığa oturturuz”. Bu generalin kim olduğunu ancak 2013 yılında, 28 Şubat davasında yargılanan dönemin Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Emekli Korgeneral Çetin Saner’in özür dilemesiyle öğrendik.

Bir yandan askere karşı durmaya çalışırken bir yandan da kendi kadrosunu kuruyordu. Bir sabaha karşı Emniyet Genel Müdürlüğü’nü basıp kendisine direnen genel müdürün yerine Kemal Çelik’i getirmesiyle manşetlere çıktı. Mevcut düzeni değiştirmeye çalışıyor, bu yolda da “Kolomb’un yumurtası” tekniğine başvuruyordu.

Verdiği bir söyleşide “Devlet şeffaftır. Yapılan her şey paylaşılmalıdır” derken aynı anda adı dinlemelerle, tehditlerle anılıyordu. MHP Genel Başkan Vekili Tuğrul Türkeş, DYP’den istifa eden iki vekilin MHP’ye geçmemesi için Akşener’e yakın iki ismin kendisini tehdit ettiğini söyledi. Hükümeti eleştiren Doğan Grubu’na gönderdiği açıklamada tıpkı Erdoğan gibi “evde tutmakta zorlandığı taban”dan söz ediyordu:

“Bugüne kadar arzu edilmeyen bir olayın vuku bulmasını başardık. Bugünden sonra Tansu Çiller fanatiği gençlerimizi tutmakta zorluk yaşayacağımız kanaatindeyiz. Sizleri son defa uyarıyoruz.”

 

Polise zor kullanma yetkisi

1997 Haziran’ından TSK’nin sınır ötesi operasyonuna karşı yapılacak eylemlere karşı polise zor kullanma yetkisi verdiğinde gerekçesini “ülkemizin dış kamuoyunda olumsuz yönde tanıtılmasını engellemek” olarak açıklamıştı. Yine aynı dönemde Abdullah Öcalan için “Türk milletini bölmek isteyen bu Ermeni dölü!” demekten imtina etmemişti.

Sevilen bir bakan değildi. Hem TSK ile hem muhalefet üyeleriyle hem de medyayla arası bozuktu. Sürekli iddialaşmalar- gerilimler yaşanıyordu. Bunlardan biri de Alaattin Çakıcı ile ilgiliydi. 1998 Eylül’ünde Çakıcı’nın sesinden yayımlanan bir bantta, Akşener’in Emniyet tarafından aranan Çakıcı’yı “yerini değiştir” diye uyardığı söyleniyordu. İddialara “Herhangi bir şekilde irtibat kurduğum ispatlansın, milletvekilliğini değil siyasi hayatımı bitireceğim” cevabını verdi.

Bu sırada Hürriyet gazetesinin o dönemdeki genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara temsilcisi Sedat Ergin ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner’in telefon görüşmelerinin kaydını basına açıkladı. Özel hayatı ihlal etmekten yargılanıp tazminat ödemeye mahkûm oldu.

Bütün bunlar yaşanırken Başbakan Tansu Çiller ile bağı çok sıkıydı. Ona “Türk kadınının yeni komutanı” diyordu; “Bacı Ana”, “Anatürk”... Adı “Çiller’in tetikçisi”ne çıkmıştı. Bir cenaze töreninde eğilip Özer Çiller’in elini öpmesi hiç unutulmadı. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Akşener Türkiye’nin değil Çiller ailesinin İçişleri Bakanı’dır” diyordu, “Özer Çiller’e ağabey diyen, Çillerlerin evinin işlerini yapan biridir”.

 

Bozulan saadet

Gelin görün ki bu saadet 1999’da çatırdamaya başladı. Akşener’in Çiller’in koltuğunda gözü olduğuna dair söylentiler yayılınca gerilen ipler kısa sürede koptu.

Fazilet Partisi’nden ayrılan yenilikçilerin yeni bir parti kurmak için hazırlandıkları dönemdi. Refahyol iktidarı sırasında tanıştığı, o zamanlar ailece görüştüğünü ve “28 Şubat’ta kader birliği yaptığını” söylediği Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki yeni partiye transfer oldu. Ancak önerdiği isimler reddedilince parti kurulmadan ayrıldı. Kulislerden bu ayrılığa dair Erdoğan’ın “Susurluk’un ve karanlık ilişkilerin üzerine oturamayız” cümlesi sızarken, Akşener “Vizyonsuz, FP’nin devamı gibi bir kadrolaşma ortaya çıktı. Vitrinde biz olacaktık ama karar mekanizmalarında yoktuk” dedi.

Birkaç ay sonra Devlet Bahçeli’nin başdanışmanı sıfatıyla MHP’ye geçti. 2004 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu, kazanamadı. 2007 ve 2011 seçimlerinde milletvekili oldu, TBMM Başkanvekili olarak görev yaptığı sırada yeniden öne çıktı.

 

Kasetler, paraleller

7 Haziran 2015 seçimlerinden önce Yeni Akit yazarı Latif Erdoğan katıldığı bir televizyon programında, Gülen cemaatinin elinde Akşener’e ait ‘uygunsuz kaset’ olduğunu, bu nedenle de Akşener’i esir aldıklarını iddia etti. Ortalık birbirine girince “kaset montaj” dedi. Hemen herkesin destek verdiği Akşener dava açtı, ancak adının yanına ‘paralel’ sıfatı takılmıştı bir kere.

7 Haziran’da yeniden milletvekili olmuştu ki Bahçeli ile arasındaki gerilim fark edildi. Söylenenlere göre bu gerilim, Akşener’in adının Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında aday olarak anılmasıyla başlamıştı. Akşener’in TBMM Başkanlığına aday gösterilip gösterilmeyeceğine dair soruya Bahçeli’nin “Hep onun adını söylerseniz üstünü çizerim” cevabı vermesiyle basın konudan haberdar oldu.

Oysa Akşener 3 Mayıs 2015’te Kübra Par’a verdiği söyleşide Devlet Bahçeli’yle çalışmanın Tansu Çiller’le çalışmaktan daha kolay olduğunu söylüyordu:

“Tansu Hanım, yakınındakileri çok stresli çalıştırırdı, tezcanlıydı. Devlet Bey ile daha rahat ve sükûnet içinde çalışılıyor. Fikirlerimizi çok rahat ifade edebildiğimiz biri. Devlet Bey çok edeplidir. Fevkalade mizahi bir tarafı vardır. Samimi ve inanmış bir demokrattır”.

 

Passiflora’ları hazırlayın

Zor oyunu bir kere daha bozdu. 1 Kasım 2015 seçimlerinde Meral Akşener’in adı MHP’nin milletvekili listesinde yoktu. Önce “Genel başkanın takdiridir, yorum yapamam” dedi. Zaman geçtikçe suskunluk yerini eleştiriye bıraktı: “Devlet Bahçeli seçimlerdeki başarısızlığın sorumluluğunu üstlenmeli”. Ve sonunda kurultay çağrısıyla Genel Başkanlığa aday olduğunu açıkladı. Bahçeli’nin verdiği karşılık, “Okyanus ötesi kaynaklı planlamalardan medet uman, vicdanını kiralayanlara umut bağlayan, böylelikle MHP’yi ele geçirme ve kontrol altına alma amacına ulaşacaklarını sanan gafiller, şüphesiz yanıldıklarını göreceklerdir” oldu. Sonrasını hepimiz okumaktan, dinlemekten yorulduk; onlar söylemekten yılmadı.

Meral Akşener bu kaostan ya MHP Genel Başkanı olarak çıkacak ya da kaybedenler kervanına katılacak. Geçmiş tecrübelerimizin bize hatırlattığı üçüncü bir seçenek de var: Onu aniden AKP hükümetinde bakan olarak görebiliriz. Şaşırır mıyız? Evet, bir anlığına. Küçük dilimizi yutar mıyız? Hayır, o günler geçeli çok oldu.

Şu ya da bu şekilde, önümüzdeki günler için Passiflora’ları hazır etsek iyi olur.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'ye yeniden inanmak için umut Nesin gibilerle var!

Patlayan bombaların, kaybedilen canların, ambargo konan özgürlüklerin arasında bir umut varsa eğer; Ali Nesin gibiler sayesinde var.

Devamını Oku
02.07.2016
Kendine müslüman

Türkiye’nin turnusol kâğıdı

Devamını Oku
25.06.2016
Üç başbakan çıkaran okul

Üç başbakan çıkaran okul

Devamını Oku
18.06.2016
Her devrin tuhafı

Her devrin tuhafı

Devamını Oku
12.06.2016
'İyi ki evlendik'

'İyi ki evlendik'

Devamını Oku
05.06.2016
Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Devamını Oku
29.05.2016
Havuzun ‘bitanesi’

AKP’nin kurduğu ilk hükümetten geriye kalan tek isim Binali Yıldırım, nihayet partisinin genel başkanlığına ulaştı. Şimdi AKP’nin kurduğu 8. hükümetin başbakanı olmasına bir adım kaldı. Ne demişler, tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Devamını Oku
20.05.2016
Arda nereye koşuyor?

Arda nereye koşuyor?

Devamını Oku
15.05.2016
Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Devamını Oku
08.05.2016
Sessiz ve sabırlı ip cambazı

Kimileri saygı duysa kimileri hor görse de, Angela Mer kel’in “dünyanın en güçlü kadını” olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Devamını Oku
01.05.2016
Artık 'liderlik' istiyor

Artık 'liderlik' istiyor

Devamını Oku
24.04.2016
Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Devamını Oku
17.04.2016
Harcında siyaset var

Harcında siyaset var

Devamını Oku
10.04.2016
'O ses Türkiye' değil artık!

'O ses Türkiye' değil artık!

Devamını Oku
03.04.2016
Emek dolu üç hayat

Emek dolu üç hayat

Devamını Oku
20.03.2016
'Saray'a bir üçlük

'Saray'a bir üçlük

Devamını Oku
13.03.2016
Ne olacak bu AKM'nin hali?

Ne olacak bu AKM'nin hali?

Devamını Oku
06.03.2016
Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Devamını Oku
28.02.2016
CHP'ye karşı CHP'li

CHP'ye karşı CHP'li

Devamını Oku
21.02.2016
Hanedandan Picasso'ya

Hanedandan Picasso'ya

Devamını Oku
14.02.2016
Her şeyin bir fiyatı mı var?

Her şeyin bir fiyatı mı var?

Devamını Oku
07.02.2016
Gürül gürül bir aktör

Gürül gürül bir aktör

Devamını Oku
31.01.2016
'Okuyan' bir gazeteci

'Okuyan' bir gazeteci

Devamını Oku
24.01.2016
Devletle özgür aklın kavgası

Devletle özgür aklın kavgası

Devamını Oku
17.01.2016
Heykeli 'yıkılacak' adam

Heykeli 'yıkılacak' adam

Devamını Oku
10.01.2016
Barışı artık kim çağıracak?

Barışı artık kim çağıracak?

Devamını Oku
27.12.2015
Aziz Nesin duymasın!

Aziz Nesin duymasın!

Devamını Oku
20.12.2015
Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

Ordu, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar. Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere hayranken o bir Hitler tutkunuydu.

Devamını Oku
13.12.2015
Tutsak iki kalem

Tutsak iki kalem

Devamını Oku
06.12.2015
Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Devamını Oku
29.11.2015
Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Devamını Oku
08.11.2015
Boşver diyemiyor

Boşver diyemiyor

Devamını Oku
01.11.2015
Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devamını Oku
25.10.2015
Her şey ondan bekleniyor

Her şey ondan bekleniyor

Devamını Oku
18.10.2015
Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Devamını Oku
11.10.2015
Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Devamını Oku
04.10.2015
Dil acılaşınca akıl sürçer

Dil acılaşınca akıl sürçer

Devamını Oku
26.09.2015
Zekâ ve izan artık buralarda oturmuyor

Gezi Direnişi sosyal medya üslubu açısından da milat oldu. Erdoğan öfkelendi, AKP’liler saldırdı: Twitter, Facebook, Instagram; ortaçağda giyotinlerin kurulduğu meydanlara dönüştü. Gezi Direnişi’ne bir şekilde katılıp sosyal medyadaki linç üzerine en büyük Erdoğan sevdalısı haline dönüşenler de oldu. Gezi’de yenilen gazın hatırı 40 gün sürmüştü...

Devamını Oku
25.09.2015
'Yeni Türkiye' linç seviyor

'Yeni Türkiye' linç seviyor

Devamını Oku
24.09.2015
İmkansızı başardı

Henüz 40’ında bir bilim adamı, Doç. Dr. Mete Atatüre “imkânsız” kabul edileni başardı. Ölçülmez denilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü gerçekleştirdi.

Devamını Oku
13.09.2015