Benzersiz kin bombardımanı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Benzersiz kin bombardımanı

19.09.2018 09:00
Güncellenme:
Takip Et:

Avrupa’da ilk kez ‘karalama hayaleti’, bir gazeteyle ilgili bu kadar dolaştı. Gazeteye ilişkin tek merkezli haksız iddialar, tezviratlar tek merkezden yönlendirildi. Tüm bunlara en güzel yanıt ise, ‘yapılacak’ gazeteyle verilecek. Yaratıcı, ilerici ve Türkiye devrimcilerine güven veren, habercilikte yeni kapılar açan bir gazete kimliğiyle...

 

Gerçekten: Böylesi herhalde görülmemiştir; en azından biz hiç tanık olmadık. Türkiye’deki bir gazeteyle ilgili böyle günler süren bir karalama kampanyasını “Soğuk Savaş sonrası” Almanya ve dolayısıyla Avrupa tarihinde kimse yaşamamıştır herhalde. Gazetenin yeni yönetiminin ne aşırı nasyonalistliği kaldı, ne karanlık emelleri ne de Erdoğan’ın tasfiyeciliği... Alman devlet televizyonu ARD’den Der Spiegel’e, Die Zeit’a, sağcı Frankfurter Allgemeine Zeitung’dan sol liberal TAZ’a, merkez soldaki Süddeutsche Zeitung’a, Frankfurter Rundschau’ya... Hem de günlerce. Tamam, Türkiye önemli, anladık, ama bir gazeteyle bu kadar uğraşmanın ve tek taraflı karalama kampanyasına Alman resmi ve gayriresmi medyasında bu kadar geniş yer vermenin bir nedeni olmalı.
Muhtemelen birden çok nedeni var. Ama en önemlisi, Türkiye ve Cumhuriyet’e bir “anomali” gözüyle bakmamaktır. Öyle bakmayanı dövüyorlar.
Vakıf ve gazetenin yeni yöneticilerinin artık Almanya ve Avrupa’da kendilerine yönelik bu kirli “tezvirata” karşı, haklarını, isimlerini ve dünya görüşlerini, gazetecilik anlayışlarını korumaları gerekir. Hukuki yaptırımlar aramak bir yoldur. Önerimiz olsun.
Cumhuriyet Vakfı Başkanı’na açıkça ve tıpkı “nasyonalizm” gibi Almancada çok ağır bir anlam yükü bulunan “Denunziant” (muhbir) ifadesiyle üstelik başlıktan yarım milyona yakın tirajlı bir haftalık gazetede (Die Zeit) saldırmak, gayet kolay demek ki.
Alman kamuoyu şöyle bir tabloyla karşı karşıya: Muhbirler ve Erdoğan el ele vermişler, Türkiye’nin yegâne muhalif gazetesini tasfiye etmişlerdir. Aşırı nasyonalistler ve ultra Kemalistler olarak “karanlık” emellerini, hatta askeri çözüm hevesleriyle “Kürt düşmanlıklarını” gazetede, Erdoğan’ın gölgesi altında gerçekleştirecekleri anlaşılıyor. Özeti, bu. Kaynak mı? Tek yanlı: Aydın Engin ve Can Dündar. “Bunlar zırvalıktır” diyen biri yok.
Bu tablo, çok ağır bir tablodur. Engin ve Dündar gibi “gecikmiş turuncu devrim militanlarının”, Türklere ve Türkiye’ye bir anomali olarak bakan her türden liberalin, bünyeden atıldıklarında artık hak, hukuk, demokrasi falan dinlemeden ağızlarına geleni söyledikleri, her türlü “tezviratı” tek taraflı yayınlarla gerçekmiş gibi kamuoyuna kabul ettirdiklerini bir kez daha görüyoruz.
Böyle “eski Cumhuriyet yöneticisi” kimlikleriyle kapı kapı dolaşarak nasıl “Saray’ın tasfiyesine” uğradıklarını ballandıra ballandıra anlatan bir takım “gazetecilerin”, Alman ve Avrupa kamuoyunu tek yanlı belirlemelerine hukukla da karşı çıkmak gerekir dedik. Gerçekten de, Batı demokrasilerinde farklı gazetecilik ve dünya görüşlerini, anlamları açık bir dışlama ve aşağılama taşıyan “ekstrem nasyonalist, ultra Kemalist, ‘Denunziant’ (muhbir-ihbarcı), karanlık, tasfiye-tasfiyeci” gibi sözcüklerle süslerseniz, size anladığınız dillerden, elbette hukuk çerçevesinde yanıt verilir.

Ama böyle bir talep var mı?
Daha açık söyleyelim: Bugün Avrupa’da, Türk modernleşmesini taşıyanlara ve onu ileri götürmek isteyenlere, “Türkiyeci ilericilere” açık bırakılmış bir kapı var mı? “Avrupa Almanyası”nda veya “Almanya Avrupası”nda, bırakın sistem içinde ve nezdinde yükselmeyi, ayakta durmak bile Türkiye’nin aydınlanmacı- cumhuriyetçi geçmişinden nefretle bağlantılıdır. Can Dündar ve Aydın Engin, kafadarları Celal Başlangıç- Ahmet Nesin vs. ile birlikte bunu çok iyi biliyorlar ve kendilerince yapılması gerekeni yapıyorlar.
Fakat Türkiye’nin çağdaşlaşmailerleme öyküsünü “karanlık, aşırı nasyonalist, ultra Kemalist, bıktırıcı laisizm, ihbarcı” vs. kavramlarla, tam bir faşist dikta rejimi olarak Alman ve Avrupa kamuoyuna yutturabilmenin nedeni, sadece bu gerçekten düzeysiz yazıcıların hırsında aranmamalı. Açık söyleyelim: Türkiye’den aydınlanmacı, özgürleştirici, eşitlikçi bir yükseliş talebine, AB başkentlerinden de talep ve hatta izin yok.
O zaman tek yanıt var: Yeni, yepyeni, gazetecilikte ve entelektüel arayışlarda eşitlikçi ve özgürleştirici kapılar açmak, Avrupa halklarına da gerçeğin kendilerine gösterildiği gibi değil, başka türlü olduğunu yaparak göstermek.
Böyle bir ısrara Avrupa’da talep yok. Ama İlhan Selçuk’un yıllar önce bu gazetenin telefonlarından bize söylediklerini de unutmuyoruz: “Osman, bu Batı bizim Türkiye Cumhuriyeti’ni hiç istememişti, ama biz yaptık, buradaki ahmaklar da Cumhuriyet gazetesini hiç istemedi, ama biz yine de yaptık” demişti. Büyük bir inattır.
Bu inadı çeşitli renkleriyle yeni kuşaklara taşımak zorundayız. Kin bombacılarını, iftiracıları gazeteci sanıp kulak veren Batı kamuoyuna yanıt ancak “yaparak” verilir: Yaratıcı, ilerici ve Türkiye devrimcilerine güven veren, habercilikte yeni kapılar açan bir gazete kimliğiyle... Turuncu devrim militanları başka dilden anlamaz.
* FRANKFURT  

OSMAN ÇUTSAY
Gazeteci-Yazar

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025