Vergi Adaleti Sağlanabilecek mi?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Vergi Adaleti Sağlanabilecek mi?

02.04.2015 08:00
Güncellenme:
Takip Et:

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE VERGİ SİSTEMİNDE YÜZLERCE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA RAĞMEN BİR TÜRLÜ VERGİ ADALETİNİN SAĞLANAMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR.

Osmanlı’dan günümüze vergi sisteminde yüzlerce değişiklik yapılmasına rağmen bir türlü vergi adaletinin sağlanamadığı görülmektedir.
Osmanlı’da yaşanan pek çok iç isyan ve iç göçler vergi adaletsizliğinden kaynaklanmıştır. Sık sık seçim dönemlerinde gündeme gelen vergi afları ile de vergi adaleti sağlanmak bir yana sistemi daha sıkıntılı hale getirildiği görülmektedir.
Cumhuriyet rejiminden hoşlanmayanlar aslında Osmanlı Devleti’nde var olan “Yol vergisi” uygulamalarını, Aşar vergisi uygulamalarını,1940’lı yıllarda uygulanan Varlık vergisi uygulamalarını konu ederek Cumhuriyetin kurucularını sık sık suçlamaktadırlar. Oysa Osmanlı Devleti 600 yıllık yaşam süresi boyunca vergi adaletini sağlayamamıştır.

İlk vergi isyanı
Patrona Halil İsyanı, Celali İsyanları, Kalenderiler ayaklanması, Baba Zünnun ayaklanması vb. ayaklanmalar adil olmayan vergi uygulamalarını gerekçe gösterenlerce çıkarılmıştır. İlk vergi affı da 1906 tarihli olup Yol Vergisi yükümlülerinin affını içermektedir. Aşar Vergisi Osmanlı döneminde yoğun bir biçimde uygulanan adaletsizliği dillere destan olan ve Cumhuriyet döneminde kaldırılan bir vergi türüdür. Varlık vergisi ise Osmanlı döneminde onlarca uygulaması olan bir tür servet vergisidir.

Çözüm af değil!
Osmanlı’dan kalan romanlara, şiirlere, türkülere yansıyan “aşarcı korkusu”ne yazık ki Cumhuriyet döneminde yerini vergi barışına bırakmamıştır. 960-2013 yılları arasında 32 kez af çıktığı halde vergi barışının sağlanamadığı görülmektedir. Af yasası kapsamında 2003’te 8 katrilyon, 2011 yılında ise 20 milyar lira tahsilat yapılmıştı. Ancak vergi barışının ve vergi adaletinin sağlandığını söyleyebilmek mümkün değildir. O halde çözümler aflar da değil adil bir vergi sistemi kurulmasındadır.

Vergileri yerinde kullanmak
Vergide barışın sağlanabilmesinde birinci koşul halkın toplanan vergilerin yerli yerinde kullanıldığına inanmasıdır. Aksi halde vergi toplanması ve vergi barışının sağlanması olası değildir. Günümüz Türkiye’sinde halkın büyük çoğunluğu verginin yerli yerinde kullanılmadığı, verginin adil olmadığı inancındadır. Buna bir de adil olmayan vergi sistemi eklendiğinde devletin vergi toplamasında zorlanması doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. O halde gelir idaresi topladığı verginin nerelerde harcandığını bütçe dönemlerinde halka açıklamalıdır.

KDV uygulaması
1985 yılında vergi sistemimize giren KDV uygulaması vergide adaletsizliğin simgesi haline gelmiştir. Yasal oranı yüzde 10 olan ve Bakanlar Kurulu’na oranları değiştirme yetkisi veren KDV kanunu defalarca değiştirilmiş ve daha adaletsiz hale getirilmiştir. Zira ekmek ve kitaptan yüzde 8 KDV alınırken pırlantadan yüzde 0 KDV alınması açıklanması mümkün bir durum değildir. Yasalar kişilere göre değil toplumun çoğunluğunun ihtiyaçlarına göre düzenlenmek durumundadır. KDV kanunu mal ve hizmet satışlarında KDV uygulamasını öngörmektedir. Yasayı uygulayanlar paranın yoğun sirküle edildiği bankacılık ve sigortacılık sektörünü neden KDV dışı bırakmışlardır? Yine kambiyo işlemlerinin KDV dışı bırakılması açıklanabilecek bir durum değildir. BSMV ve kambiyo vergisi uygulaması hem oransal olarak düşük belirlenmiş hem de bu sektörlerin neden KDV dışı bırakıldığını açıklamak için yeterli gerekçe değildir.
Ülkemizde en yoğun vergi kaçağının KDV ile ilgili olduğunu düşündüğümüzde yine karşımıza vergi adaletsizliği çıkmaktadır. En yoğun rantın ve gelirin olduğu, banka, sigorta, borsa ve döviz değişim sektörünü KDV dışı bırakan vergi idaresi ciddi bir vergi adaletsizliği oluşturduğunun acaba bilincinde midir?

Çözüm önerisi
Bu nedenle acilen KDV oranının yasada yer alan ödenebilir olan yüzde 10 oranına çekilmesi temel tüketim mallarının KDV oranının yüzde 1 ile sınırlanması, bunun dışında yer alan banka, sigorta, döviz ve borsa işlemlerinin KDV’ye tabi tutulması kaçınılmaz olmuştur.  

Doç. Dr. FARUK GÜÇLÜ

 

-

 

Ne Zaman Burjuva Olacaklar?

ÜLKEMİZDEKİ BURJUVAZİNİN KENTSEL VE KÜLTÜREL VARLIKLARA, DOĞAL VARLIKLARA KARŞI DUYARSIZLIĞI GELİŞMİŞ ÜLKELERDEKİNİN ÇOK ÜZERİNDEDİR.

 

Kentleşmenin tarihi kökleri neolitik devrime, sonrası uygarlıklara, Mezopotamya’ya, Mısır’a, Antik Yunan’a dayansa da bugünkü anlamda kentleşme, sanayi devriminin türevi olarak nitelenir.
Feodalite sonrası yeni toplum biçiminin önemli aktörleri olan burjuvazi ile kentleşme arasında bu nedenle bir ilişki ortaya çıkar.
Sanayi devrimi sonrası kurulan kentlerde, bir bölümü önceki uygarlıkların kalıtı olan kentsel ve kültürel varlıklar, genellikle korunmuştur. Yeni kentleşme, eski kentleri içeriden kemiren bir süreç olarak değil, onlarla yan yana olmaya çalışan mekânlar olarak gelişmiştir.

Cazibe merkezleri
Bugün Londra, Paris, Roma, Floransa, Barselona, Münih, Brugges, Bologna vb kentler turizm patlaması yaşıyorsa, yeni kent dokularıyla değil, eski kent dokularıyla cazibe merkezleri olmaktadırlar.
Bu nedenle bu ülkelerin kentlerinde, yalnızca solcular, sosyalistler, sosyal demokratlar, çevreciler, kent ve sanat tarihçileri değil, burjuva sınıfı da eski dokuyu yok sayacak, kenti kimliksizleştirecek yatırımlara girişilmemesini savunur; niyetlenenlere de izin verilmemesi için uğraşır.
Ayrıksı durumlar kuşkusuz söz konusu olabilir.

Bizdeki burjuvazi
Ama sanırım bizim ülkemizdeki burjuvazinin kentsel ve kültürel varlıklara, doğal varlıklara karşı duyarsızlığı gelişmiş ülkelerdekinin çok üzerindedir. Ne demek mi istiyorum? Elimizde İstanbul gibi bir değer var... Bugünkü durumuna bakın. Kentin bugünkü durumu, yalnızca belediyelerin, hükümetin üzerine yıkılacak bir sorumsuzluk mudur? Bu yönetim birimlerinin daha beter düşünceleri de olabilir.
Sorun, düşüncelerin yaşama geçirilebiliyor, karşısında ise gerçek burjuva tavırlar takınılamıyor olmasındadır.

Peki, Batı burjuvazisi?
Acaba, Alman burjuvazisi Münih’te Marien Meydanı’na, Englischer Garten’a; İngiliz burjuvazisi Victoria Park’a, Trafalgar Meydanı’na; İtalyan burjuvazisi Roma’daki Pietro, Floransa’daki Signoria meydanına abuk sabuk yatırımlar, AVM, rezidans vs yapmayı aklının ucundan geçirebilir mi? Ya da Amerikan sermaye sınıfı Central Park’a benzin istasyonu yapmayı düşünür mü? Kenti betonlaştıracak, eski kenti gölgede bırakacak, kentin kimliğiyle örtüşmeyen bir yapıyı, dilediği yere yapmayı isteyebilir mi? Bu yönde bir plan değişikliğini gerçekleştirebilir mi? Plan değişikliği yalnızca meclis üyelerinin parmak çoğunluğuna bağlı olabilir mi? Çünkü AB ülkelerinin şehircilikten ve mekânsal gelişmeden sorumlu bakanlarının 2007 yılında altına imza attıkları Leipzig Şartı’nda tanımlanan “Avrupa Kenti”nin en temel oluşum nedeni yurttaş katılımıdır, meclis çoğunluğu değil.

Ve İstanbul...
Ülkemizin bütün kentleri önemlidir. Anadolu topraklarında her kentimizde geçmiş uygarlıkların izlerine rastlamak olanaklıdır. Ama ben yine de İstanbul üzerinde odaklanacağım, gayrimenkule dayalı bir ekonominin somutlandığı alan olduğu için. Bu büyüme sürecinde sanki İstanbul Türkiye’nin yükünü taşımaya koşullanırken mekânlarının kullanımındaki süreç, artık kentsel vahşet ve katliam noktasında gelmiştir. Herkes biliyor... Hepimiz buradayız. Görüyoruz ve yaşıyoruz. 16:9, Zorlu, Hüseyin Avni Paşa Korusu üzerinde oynanan oyunlar, Validebağ, Gezi, Koç Üniversitesi... Bu tür imar vahşetlerinin tek sorumlusu var olan erk olabilir mi?

Burjuvalar nerede?
Kentleşmenin yaratıcısı sanayileşmenin başat sınıfı olan burjuvazi nerede sahi? Onların örgütlerinin İstanbul’un yağması karşısındaki duruşları ne? Yoksa bizim sanayicilerimiz halen feodal değerlerle mi sanayicilik yapıyor? Kuşkusuz burjuva sınıfının tüm niteliklerini taşıyan sanayicilerimiz var. Ama bugün sahnede başrol oynayanları ben burjuva olarak göremiyorum. Onlara “Boğaza beton dökün” deseler, dökecekler çünkü...

Kentli olmayı bilmek
Sermaye sınıfının dininin imanının para olduğunu biliyorum. Azıcık Marksizm öğrenmiş biri olarak, kapitalizmin temelinin emek sömürüsüne dayandığını ama günümüzde bunun kent sömürüsüyle boyutlandığını da görüyoruz. Ama ben yine de burjuva sınıfına diyorum ki, bu kentler için, kıyılar için siz de sorumluluk duysanız... Bir kere de “Bu alanı kent adına korumak gerek. Buraya yatırım yapılmaz” deseniz... Yeri geldiğinde bir kısmınızın belirttiği, “kentli olmayı” önce siz becerseniz...
Örnek olsanız, model olsanız... Bu ülkenin aydınları, çağdaş insanları, sorumlu insanları, solcuları, sosyal demokratları, sosyalistleri, öğrencileri, gençleri kentlerine sahip çıkarken, bu yolda canlarını yitirirken, sakat kalırken, sizlerin temsilcilerinden de destek iletileri gelse... Siz de tavrınızı koysanız... O zaman burjuvazi olacaksınız... O zaman ancak feodalizmi arkanızda bırakacaksınız...  

Prof. Dr. EROL KÖKTÜRK

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025