‘Ant müsameresi’ ve yararları

24 Haziran 2015 Çarşamba

Zaman değişiyor..
Ruhu ondan da hızlı değişiyor.
1965’te TBMM’nin açılış oturumunu yönetmesi “en yaşlı üye” CHP lideri İsmet Paşa’dan istenince “Hayır!” diye reddetmiş.
50 yıl sonra..
Dün eski CHP lideri Deniz Baykal, Yasama Yılı’nı açma görevini zevkle, keyifle ve başarı ile yaptı. Baykal 77 yaşında.
Paşa ise 82 yaşındaydı.
Paşa belli ki bana göre TBMM kürsüsünde ‘en yaşlı üye’ diye teşhir edilmekten korktu!
Bu sözleri o dönem Türkiye İşçi Partisi listesinden bağımsız milletvekili olan Çetin Altan, “siyasette gençliğin önemini” anlatırken evinde söylemişti.
20 yıl önce bendeniz de ilk milletvekili seçildiğimde iki meslek büyüğümüz Çetin Altan ve Oktay Ekşi’yi ziyaret etmiştim.
Çetin Bey “Siyaset gençlikte yapılmalı” diyerek bu örneği vermişti:
Mesela İsmet Paşa, yaşlandığı için kürsüye çıkmak istemedi” demiş ve eklemişti:
Belli ki ‘en yaşlı üye’ diye teşhir edilmek istemiyordu!
Dün bu sözler hatırıma geldi.
Yine de kesinleştirmek gerekiyordu.
Bir süredir rahatsız olduğu için kendisini arama olanağım yoktu.
Tek çare Google idi.
Ondan da sonuç alamadım.
Bu tür durumlarda bizim Ankara Bürosu’nun asıl “guguluCüneyt Abimiz idi.
1946 seçimlerinden itibaren siyasetin her dönemini isim isim, sayfa sayfa yaşamış ve yazmıştı.
Başkent siyasetinin son 65 yılının canlı tanığıydı..
Hele bir de yazı veya haber için kendisine dönemle ilgili bir soru sorulmuş ise iştahla, şevkle anlatır dururdu.
Meclis’te yemin törenini izlemek üzere beklerken acı haber geldi..
Haberle yatıp haberle kalkan, bizden önceki kuşağın en etkin gazetecilerindendi. Nur içinde yatsın... Vefakâr, cefakâr değerli eşi Esin Hanım’ın başı sağ olsun.

***

Yararlı müsamere
Sözcük salatası olmasına çalışılmış o yemini, üç kez etmiş birinin o törene demokrasi müsameresi demesi belki biraz garip..
Ama yine de yararlı bir müsamere olduğunu itiraf etmeliyiz.
HDP’li Feleknas Hanım’ın sergileyeceği doğaçlamayı veya yıllar sonra yeniden kürsü alacak olan Leyla Zana’nın performansını heyecanla beklemek millet için de, gazeteciler için de gösterilen sabra değiyor..
Bu sayede milletimiz kendiisine vekâlet edecek olanları tek tek boyu ile posu ile, ismen - cismen ve sesli olarak tanımış oluyor.
Bu da az bi şey değil.
Ayrıca 4 yıl boyunca birçoğunun kürsüye hiç çıkmadan dönemlerini bitirme ihtimalleri var.
Yemin sayesinde hiç değilse kürsü siftahı yapmış oluyorlar.

***

1977’den 1980 darbesine dek TBMM başkanlığı yapmış olan Cahit Karakaş’la, Meclis’in en tenha bölümü olan Kütüphane’de karşılaştık.
Sayın Başkan, yemini çiğnemenin vekiler için hiçbir yaptırımı yok. Biraz garip değil mi?
Yanıtlıyor:
Nasıl olmaz? O yemini etmezsen milletvekili seçilmiş sayılmıyorsun. Bundan daha ağır müeyyide olur mu?

***

Meclis, Arapça “cülus” kökünden türeme. “Oturulacak, toplanılacak yer” anlamına geliyor.

Kazık atma yolları
Bu nedenledir ki bir türlü yerinde oturmayan, toplanamayan, toplansa bile yoksulluk ve açlık sınırındaki milyonları sevindirecek kararlar alamayan milletvekillerimiz, önce aldıkları milyonlarca oylara, on binlerce lira maaşa kazık atmış oluyorlar.
Ama en büyük kazık içtikleri “ant”a!
Kazık atmak”, aslında Meclis İçtüzüğü’ne göre kürsüden birisi hakkında söylendiği zaman “sataşma” sayılan ve “söz hakkı doğuran” deyimlerden.
Ama bu deneyimi kullanmadan İçtüzüğü delmek, yani Meclis’e kazık atmak da mümkündür.
Çünkü ne anayasada ne de TBMM İçtüzüğü’nde “Milletvekilleri millete ve Meclis’e kazık atamazlar.” diye bir açık hüküm yok.
Meclis’e kazık atmanın çeşitli yolları var.
Meclis’e hiç uğramamak..
Meclis’e kazık atmanın en güvenli yolu.
Çünkü hiçbir yaptırımı yok. Tıpkı yemin gibi.
Meclis’e uğramadı diye de, yemini çiğnedi diye de
bugüne dek bir tek vekilin başına bir iş açılmadı.
Meclis’e uğramak, ama toplantılara katılmamak.
Kulislerde oturup sohbet etmekle ve lokantaya gidip karın doyurmakla yetinmek.
Meclis’e arada bir uğramak. Gelen mektupları, davetiyeleri toplamak, kurulan bir kooperatif olup olmadığını soruşturmak.
Meclis’e düzenli gelmenin ve etkin vekil olmanın bir yolu da yanında da mümkün olduğunca fazla sayıda seçmen getirmek.
Ve Meclis lokantasında onları yedirmek içirmek. (Ayran- kola vs. yani)
Böylece aynı zamanda bir “dini vecibe” ile çiğnenecek yemine karşı da bir önlem alınmış oluyor.
Çünkü (özellikle de) iktidar milletvekili olup yemine sadık kalmak kolay değil. Hem “manevi - maddi” lidere rağmen hiç değil!..
Yemin daha çok dinsel ve manevi bir eylem, vicdani bir söylem.
İslami Terimler Sözlüğü’ne (II.C) göre, yemini çiğnemenin cezası “kefaret” ödemektir.
Bu da yemini çiğneme günahının ağırlığına göre, çok sayıda kişiyi doyurmayı gerektiriyormuş.
Bu noktada milletvekillerinin niçin her gün onlarca kişiyi TBMM lokantasında yedirip içirdikleri de sır olmaktan çıkıyor.
(Ve elbette belediyelerin meydanlarda neden iftar çadırı kurma yarışına girdikleri de..)

***

Ne bulursam..
Zamanın ruhu ile bitirmek gerek.
Ramazanda zaptiyeler mahalelilerden birini yalpalayalarak yürürken yakalamışlar. “Bre zındık içki içmeyecem diye and içmiştin hani?!”
Ben yoksulun biriyim. Ne bulursam yer içerim. O gün ant bulmuştum..”

***

Meclis kürsüsünde koca harflerle yazılı demirbaş bir “Milletvekili Andı” var.
Yıllardan beri önlerine o konuyor.
Ah bir başkan olaydı Tayyip Bey önlerine elbette başka şeyler koyacaktı...
Milletvekilleri şükretsin, millet kurtardı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları