Farklı düşünüyordu, sustu ve gitti
Zeynep Miraç
Son Köşe Yazıları

Farklı düşünüyordu, sustu ve gitti

30.08.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

2002 yılında AK Parti iktidara geldiğinden bu yana bakanlık koltuğunda oturan tek isim, Ali Babacan kabineye veda etti.

13 yıldır AK Parti teşkilatının “en modern”, “en demokrat” olarak anılan ismiydi. Kredisi yüksek, itibarı diğer partililere oranla daha büyüktü. Bu uzun bakanlık döneminin son yıllarını bu krediyi ve itibarı gün be gün sarsarak geçirdi. 2000’lerin başında sayıları epeyce fazla olan övgü yazıları yerini “Bütün bunları neden sineye çekiyor” sorusuna bırakmıştı.

“Neden Erdoğan tarafından bunca küçümsenmeye, karşısına Yiğit Bulut’un çıkarılması kadar büyük bir hakarete tahammül ediyor? Neden etrafında dönüp duran yolsuzluk iddialarına kulaklarını tıkıyor?”

Bütün bu sorular, çoğu çevrede aynı cevabı buldu: “Davaya ihanet etmemek, kırılan konun yenini açığa çıkarmamak için...”

Öyle miydi gerçekten?

Önceki gün kabineye veda eden Ali Babacan, Amerikan okullarında geçen yıllarına, konforlu gençliğine rağmen bir “dava adamı” mıydı?

2002’den bu yana hayatımızda ve onu dava adamı yapacak denli hararetli bir konuşmasına şahit olmadık. Ama öyle bir soyadı taşıyor ki, davanın tam merkezinde duruyor.

 

Başarı hikâyesi

Yıl 1967. Aylardan kasım. Ali Babacan henüz yedi aylık. Halası Hatice Babacan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okuyor ve derse başörtüsüyle giriyor. Hoca “Çıkar” diyor, o “Çıkarmam”. Kızılca kıyamet kopuyor, tartışma basına yansıyor. Ülkenin ilk üniversitede başörtüsü gerilimi Hatice Babacan adıyla tarihe geçiyor.

Ve şimdi, Türkiye ilk başörtülü bakanla tanışmışken Hatice Babacan’ın yeğeni Ali Babacan kabineye veda ediyor.

İki kere iki dört: Ali Babacan’ın hikâyesi, bir başarı hikâyesi. Yalnızca kendisinin değil, son yıllarda daha sık kulağımıza çalınan İslami burjuvazinin de başarı hikâyesi.

1967 doğumlu Ali Babacan, varlıklı bir ailenin çocuğu. Adını aldığı dedesinin kurduğu Ali Babacan Tekstil Şirketi, bugün hâlâ büyük cirolarla çalışan bir şirket. Babası Hilmi Babacan, tek oğlu Ali’nin henüz üç yaşındayken bisikletle mağazada dolaştığını, ilkokuldayken de cari hesapları tuttuğunu anlatıyor.

Menkıbelere meraklı insanlarız, ne kadarı gerçek bilemeyiz ama 1985’te TED Ankara Koleji’ni birincilikle bitirdiğinden eminiz. Asıl efsanevi başarısını ise 1989’da ODTÜ Endüstri Mühendisliği’ni 4.0 ortalamayla ve tabii ki birincilikle bitirdiğinde kazandığından da....

Lise yıllığında “çok güzel alışveriş yaptığı, satıcıların tuzağına düşmediği” yazıyordu. Bir de “beş vakit namaz kıldığı”. Üniversite yıllığında ise yakın bir arkadaşı “Öğrenciden çok iş adamıdır” demişti onun için. Ticaret ve ibadet kısa pantolonlu dönemlerinden beri yanındaydı.

Ama siyaset, sonradan eklendi bu hayata. Fullbright bursuyla gittiği ABD’de işletme yüksek lisansını tamamlayıp iki yıl finans sektöründe çalıştıktan sonra Ankara’ya, aile şirketine dönmüştü. Aynı zamanda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde de danışman olarak görev yapıyordu. Ama siyaset, annesinin “Gireceğini bile düşünmüyorduk” diyeceği kadar uzağındaydı. 2002’ye kadar...

Müslüman burjuva bir ailenin iyi okullarda okumuş, Amerika görmüş, aile şirketini daha iyi yerlere taşıması beklenen oğluydu. Kız kardeşleri de kendisi gibi TED Ankara Koleji’nde okumuşlardı. İkisi ODTÜ’yü, en küçük kardeşi ise Ankara Tıp Fakültesi’ni bitirmişti. Siyasetin ona katacakları, onun siyasete katacaklarından azdı.

Yurda dönüşünde kız kardeşler hemen kolları sıvayıp ağabeylerine uygun bir gelin adayı buldular. TED Koleji’ni bitirmiş, Hacettepe Üniversitesi’nde Mütercim Tercümanlık okuyan Zeynep Yurter. 1994’te tanışıp 95’te evlendiler. Ertesi yıl da bir oğulları oldu. ABD’den taşıdığı alışkanlıkla golf oynuyor, ailesiyle kayağa ya da trekkinge gidiyor, barfiks yapıyor, seyahat etmeyi, sinemaya gitmeyi seviyordu.

2002 yılında partinin kuruluş çalışmaları sırasında Abdullah Gül aradığında, Ali Babacan bu hayatı yaşıyordu. Siyasete karşı isteksizdi. Gül, baba Hilmi Babacan’ı araya sokup kendi deyişiyle “kız ister gibi istedi” oğlunu...

Böylece Ali Babacan 35 yaşında, Türkiye’nin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Piyasalar onu büyük bir şevkle karşıladı. Ekonomi uzmanları Babacan’ı yere göğe koyamıyordu.

 

AKP’nin Derviş’i

AK Parti’nin AB hayali peşinde koştuğu, Türkiye’yi her türlü vesayetten kurtaracağına inanılan yıllardı. Babacan da her türlü Batı eğitiminden geçmiş, CV’sinde Cumhuriyet kadrolarını ürkütecek tek bir satır bile olmayan genç bir adamdı.

Şimdi dönüp bakınca, o günkü övgüler bitmiş bir evliliğin ilk yıllarında sarf edilen o nafile cümlelere benziyor.

Babacan’ın yılları, kendisinden önce bu görevi üstlenen Kemal Derviş’le karşılaştırılarak geçti. Zaten Derviş’in programı uygulanıyordu. “AKP’nin Kemal Derviş’i” sözü bir iltifattı.

Politikalarında Kemal Derviş kadar Batılıydı belki ama zihnindeki kuşlar hep İslamdan yana uçuyordu.. 2005’te bir vergi uygulamasının zamanlaması sorulduğunda hadisle cevap veriyordu: “Hz. Muhammed’in ‘Hayırlı işte acele ediniz’ sözüne uyarız”.

2006 yılında gazeteler şu haberi yayımladılar: “Türkiye’nin, ‘Eğitim ve Kültür’ faslında AB Genel Sekreterliği’nin AB’ye ilettiği müzakere pozisyon belgesine ‘Türkiye’nin eğitim sistemi laiktir’ ifadesi konulması isteğini Başmüzakereci Ali Babacan uygun bulmadı”.

2007’de ise Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığını “Bütün İslam âlemine hayırlı olsun” dileğiyle karşılamıştı. Bakanlığı süresince mescitte yer bulamadığı zamanlarda koridorda namaz kıldı.

 

Sustu... Sustu...

Gezi Direnişi sırasında Erdoğan’dan farklı düşündüğü konuşuluyordu. Sustu.

17 Aralık’ta Erdoğan’dan farklı düşündüğü konuşuluyordu. Sustu.

Ondan beklenen bir haysiyet itirazı yerine 2014’te, Erdoğan’ın Başbakan sıfatıyla yaptığı son Bakanlar Kurulu toplantısında gözyaşları içinde “Sizinle çalışmak büyük bir onurdu” demeyi tercih etti.

2002’de verdiği bir söyleşide “Tayyip Bey bütün konuları bizlerle istişare eder, hiçbir zaman ‘Şunu şöyle yap’ demez” açıklamasında da bulunmuştu. Vardığı yer, 2015 Mart’ında Erdoğan’dan kamuoyu önünde duyduğu şu cümle oldu: “Kendilerine çekidüzen versinler”.

Demiştik ya, onun siyasete katacakları, siyasetin ona katacaklarından fazlaydı diye... Bırakın katkıyı, itibarından alıp götürdükleri terazide ağır bastı. Dava ülkenin değil partinin davasına dönüştükçe, başarının yerini ikbal aldıkça Babacan’ın kredisi de azaldı.

Sustu, sustu ve gitti...

Bir gün kendi kendine “Değer miydi” diye sorarsa, cevabını biz de duymak isteriz.

 

Osmanlı'da yaşasa Sokullu olurdu

2000’lerin ilk yıllarında ekonomi AK Parti’nin lokomotiflerinden biriydi. Ali Babacan, hem dünyada hem de Türkiye’de övgülere boğuldu.

2012 yılında TIME dergisi onu ve halefi (Babacan 2007-2009 arasında Dışişleri Bakanı’ydı) Ahmet Davutoğlu’nu dünyanın en etkili 100 kişisi arasına soktuğunda “Neo- Osmanlılar” başlığı atmıştı.

Ali Babacan’ın Osmanlı’da bir karşılığını arayacak olsak Sokullu Mehmet Paşa gelebilir akla. Üç padişaha hizmet etmişti Sokullu, Babacan da üç dönem boyunca her dönemde başka bir karaktere bürünen bir lidere hizmet etti.

Sokullu, ikbal peşinde koşan bürokratlara engel olmasıyla tanınırdı; Babacan son dönemde Yiğit Bulut’un başı çektiği bir gruba karşı mücadele veriyordu. Paşa son döneminde padişahın gözünden düşmüş, istiskale uğramıştı.

Babacan da Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın politikalarını savunduğunda Erdoğan’dan azar işitti. Bereket ki, Ali Babacan Sokullu Mehmet Paşa’yla aynı dönemde yaşamıyor. Şirketine dönecek, eşi ve üç çocuğuyla hayatına kaldığı yerden devam edecek...

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'ye yeniden inanmak için umut Nesin gibilerle var!

Patlayan bombaların, kaybedilen canların, ambargo konan özgürlüklerin arasında bir umut varsa eğer; Ali Nesin gibiler sayesinde var.

Devamını Oku
02.07.2016
Kendine müslüman

Türkiye’nin turnusol kâğıdı

Devamını Oku
25.06.2016
Üç başbakan çıkaran okul

Üç başbakan çıkaran okul

Devamını Oku
18.06.2016
Her devrin tuhafı

Her devrin tuhafı

Devamını Oku
12.06.2016
'İyi ki evlendik'

'İyi ki evlendik'

Devamını Oku
05.06.2016
Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Devamını Oku
29.05.2016
Havuzun ‘bitanesi’

AKP’nin kurduğu ilk hükümetten geriye kalan tek isim Binali Yıldırım, nihayet partisinin genel başkanlığına ulaştı. Şimdi AKP’nin kurduğu 8. hükümetin başbakanı olmasına bir adım kaldı. Ne demişler, tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Devamını Oku
20.05.2016
Arda nereye koşuyor?

Arda nereye koşuyor?

Devamını Oku
15.05.2016
Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Devamını Oku
08.05.2016
Sessiz ve sabırlı ip cambazı

Kimileri saygı duysa kimileri hor görse de, Angela Mer kel’in “dünyanın en güçlü kadını” olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Devamını Oku
01.05.2016
Artık 'liderlik' istiyor

Artık 'liderlik' istiyor

Devamını Oku
24.04.2016
Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Devamını Oku
17.04.2016
Harcında siyaset var

Harcında siyaset var

Devamını Oku
10.04.2016
'O ses Türkiye' değil artık!

'O ses Türkiye' değil artık!

Devamını Oku
03.04.2016
Emek dolu üç hayat

Emek dolu üç hayat

Devamını Oku
20.03.2016
'Saray'a bir üçlük

'Saray'a bir üçlük

Devamını Oku
13.03.2016
Ne olacak bu AKM'nin hali?

Ne olacak bu AKM'nin hali?

Devamını Oku
06.03.2016
Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Devamını Oku
28.02.2016
CHP'ye karşı CHP'li

CHP'ye karşı CHP'li

Devamını Oku
21.02.2016
Hanedandan Picasso'ya

Hanedandan Picasso'ya

Devamını Oku
14.02.2016
Her şeyin bir fiyatı mı var?

Her şeyin bir fiyatı mı var?

Devamını Oku
07.02.2016
Gürül gürül bir aktör

Gürül gürül bir aktör

Devamını Oku
31.01.2016
'Okuyan' bir gazeteci

'Okuyan' bir gazeteci

Devamını Oku
24.01.2016
Devletle özgür aklın kavgası

Devletle özgür aklın kavgası

Devamını Oku
17.01.2016
Heykeli 'yıkılacak' adam

Heykeli 'yıkılacak' adam

Devamını Oku
10.01.2016
Barışı artık kim çağıracak?

Barışı artık kim çağıracak?

Devamını Oku
27.12.2015
Aziz Nesin duymasın!

Aziz Nesin duymasın!

Devamını Oku
20.12.2015
Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

Ordu, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar. Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere hayranken o bir Hitler tutkunuydu.

Devamını Oku
13.12.2015
Tutsak iki kalem

Tutsak iki kalem

Devamını Oku
06.12.2015
Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Devamını Oku
29.11.2015
Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Devamını Oku
08.11.2015
Boşver diyemiyor

Boşver diyemiyor

Devamını Oku
01.11.2015
Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devamını Oku
25.10.2015
Her şey ondan bekleniyor

Her şey ondan bekleniyor

Devamını Oku
18.10.2015
Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Devamını Oku
11.10.2015
Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Devamını Oku
04.10.2015
Dil acılaşınca akıl sürçer

Dil acılaşınca akıl sürçer

Devamını Oku
26.09.2015
Zekâ ve izan artık buralarda oturmuyor

Gezi Direnişi sosyal medya üslubu açısından da milat oldu. Erdoğan öfkelendi, AKP’liler saldırdı: Twitter, Facebook, Instagram; ortaçağda giyotinlerin kurulduğu meydanlara dönüştü. Gezi Direnişi’ne bir şekilde katılıp sosyal medyadaki linç üzerine en büyük Erdoğan sevdalısı haline dönüşenler de oldu. Gezi’de yenilen gazın hatırı 40 gün sürmüştü...

Devamını Oku
25.09.2015
'Yeni Türkiye' linç seviyor

'Yeni Türkiye' linç seviyor

Devamını Oku
24.09.2015
İmkansızı başardı

Henüz 40’ında bir bilim adamı, Doç. Dr. Mete Atatüre “imkânsız” kabul edileni başardı. Ölçülmez denilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü gerçekleştirdi.

Devamını Oku
13.09.2015