Rusya’nın Suriye’deki dengeleri değiştiren askeri hamlesini Türkiye açısından değerlendirirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Moskova’da Rusya Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmeden sonra gazetecilere söylediklerini anımsamakta yarar var.
Erdoğan, İstanbul’da gazetecilerin bir gün önce Putin ile yaptığı görüşme hakkındaki sorularını yanıtlarken, “Rusya’nın henüz Suriye’ye bakışında doğrusu bir netlik göremiyorum” demişti. Ardından “Temenni ederiz ki Rusya bu süreçte dün yaptığımız görüşmelerin gereğini yerine getirir” diye eklemişti.
Moskova’nın Suriye’de başlattığı hava operasyonu, bu krizin başından beri aslında son derece “görülebilir” olmasına rağmen Erdoğan’ın göremediği anlaşılan “netliği” kendisine sağlamış olmalı. Bu arada Erdoğan, Putin ile yaptığı görüşmenin “gereğinden” söz ederken neyi kastettiğini bilmiyoruz, fakat Moskova’nın bu sözleri de ciddiye almadığı bu vesileyle görülmüş oldu.
Asıl net olan husus ise Rusya’nın bu hamlesinin Suriye’deki tüm dengeleri Türkiye’nin hiç de istemediği bir şekilde değiştirecek olmasıdır. Her şeyden önce Moskova Beşşar el Esad’dan hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğini, arkasına askeri gücünü de koyarak böylece vurgulamış oldu. Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da zaten son günlerde bunu aleni bir şekilde açıkladılar.
ABD Rusya’nın bu hamlesinden hiç de memnun değil, zira Rusya’nın bu operasyonlarını sadece IŞİD’e karşı değil, Suriye ordusu ile savaşan her türlü unsura karşı yapmasından endişe ediyor. Rusya da zaten Esad’a karşı savaşan tüm unsurları “terörist” ilan etmiş bulunuyor.
Washington buna rağmen ikilemde, zira IŞİD ve buna benzer gruplarla mücadeleyi öncelikler sıralamasında başa aldığı için, Rusya’nın katılımıyla bu örgütleri yenme olasılığının daha da artacağını biliyor. Nitekim ABD ve Rus savunma bakanları kısa bir süre önce bu konuda eşgüdüm sağlamak için görüşmelerde bulunacaklarını açıklamışlardı. Moskova da bu çerçevede Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonları önceden Washington’a ve NATO’ya bildirdiğini açıkladı.
İki süper güç arasındaki bu eşgüdümün önümüzdeki günlerde nasıl ilerleyeceğini göreceğiz, fakat Rusya’nın bu hamlesinin Suriye krizine çözüm bulunması konusunda ABD’nin üzerindeki baskıları artıracağı kesin. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Rusya’nın operasyonlarından sonra CNN’e verdiği demeçte, Esad’ın derhal görevi bırakması gerektiğine dair görüşlerinden vazgeçtiklerini tekrarlaması da bu açıdan manidar.
Moskova, Suriye’deki bu hamlesi ile sadece Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarlarını -Ukrayna’da olduğu gibi- gerekirse askeri yöntemlerle koruyacağını göstermiş olmuyor. Suriye krizinde “Esad’lı” bir çözüme varılmasını sağlayacak süreci hızlandırmayı amaçladığını da ortaya koyuyor.
Nitekim Putin, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Suriye’deki çözümün sadece reform ve taraflar arasında diyalog yoluyla sağlanabileceğini söyledikten sonra Esad’a buna katkıda bulunması için çağrıda bulundu. Bu çağrının, Rusya’nın desteğine muhtaç olduğunu bilen Esad üzerinde etkili olacağı sanılıyor.
Şam’dan önümüzdeki günlerde bu nedenle Moskova destekli yeni siyasi hamleler beklenmeli. Batı’nın bunları yanıtsız bırakması hem Rusya’nın Esad’a desteğini artıracaktır, hem de Moskova’nın kendi gözündeki haklılığını destekleyecektir.
Türkiye’nin bu gelişmelerin neresinde olduğunu uzun uzun düşünmeye gerek yok. Rusya’nın bu son hamlesiyle Ankara’nın olmayacak hayallerle bezenmiş ve uluslararası ilişkilerin acımasız gerçekleri ile tümüyle uyumsuz olan politikaları her zamankinden çok sırıtacaktır. Burada net olmayan Rusya’nın değil asıl Türkiye’nin pozisyonudur.
Türkiye’nin bu pozisyonunu sürdürdüğü sürece “kaybetmeye devam” edeceği de gayet “net” bir şekilde görülüyor.
‘Net olmayan’ Rusya’nın değil, Türkiye’nin politikası
Yazarın Son Yazıları
Kahraman’ın sözleri yararlı oldu
Gül’ün adı niçin yok?
Dış politikada demagojiye devam...
Çağdaşlık treni kaçıyor
Erdoğan’ın istediği sonucu alması zor görünüyor
Batı'nın tonu giderek sertleşiyor
Türkler Preet Bharara’yı niçin bu kadar çok seviyor?
Akılcı perspektiflerin kaçınılmaz zorunluluğu
Erdoğan’ın ABD ziyareti
Erdoğan’a diplomatik ‘mukabele-i bilmisil’
Erdoğan sevmese de diplomasi kuralları değişmez
Belçika’yı topa tutarken kendi zafiyetlerimizi unutmayalım
Ülkenin gidişatı hiç de parlak değil
Anlaşmayı ciddi zorluklar bekliyor
Liderler ‘yıkım senaryolarından’ medet ummamalı
Gün elbirliği ile çözüm arama günüdür
Mülteci anlaşmasının ‘getirisi’ ve ‘götürüsü’
Davutoğlu’nun İran ziyareti...
PYD’nin durumu sanıldığı kadar sağlam görünmüyor
Gerçek gazetecilere karşı yürütülen algı operasyonu
Yoksa AKP Sünni Araplara güvenmiyor mu?
Etrafımızdaki çember daralıyor
Ortadoğu bataklığına sürüklenmemeliyiz
Umarız ‘büyüklerimiz’ ne yaptıklarını biliyorlar
AKP’nin Türkiye için yarattığı Suriye hezimeti
Suriye gerçeğini ‘Eyli meyli’ çıkışlarla anlamak mümkün değil
Erdoğan'a sitemden başka seçenek kalmadı
Rusya ile çatışma olasılığı yabana atılamaz
Türkiye’nin PYD baş ağrısı bitmiş değil
Türkiye’nin PYD sınavı
Biden ziyareti anlaşmazlıkların altını çizdi
Davutoğlu’nu dinleyen var mı?
Davutoğlu’nun çıktığı Avrupa turunun arka planı
‘Akıllı dış politikanın’ kaçınılmaz önemi
AKP ‘coğrafyanın intikamı’ ile tanışıyor
Türkiye adına kim konuşuyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşürüldüğü vahim durum
Dış politikada zor bir yıl bekliyor bizi
Bölge yeniden şekillenirken Türkiye’nin rolü ne olacak?
Amerika’daki Donald Trump vakıası