Sabih Kanadoğlu: Partili başkomutan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Sabih Kanadoğlu: Partili başkomutan

04.02.2017 00:33
Güncellenme:
Takip Et:

Anayasanın 117/1. maddesi uyarınca, Başkomutanlık TBMM’nin manevi varlığından ayrılamaz ve cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur. Bu sembolik yetki, kuşkusuz devletin başı olmasından ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil etmesinden kaynaklanır. Gücünü ise anayasanın 101. maddesinin son fıkrasında yer alan cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisiyle ilişiği kesilir hükmünden ve doğal olarak 103. maddede yer alan yemin metnindeki “görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namus ve şerefi üzerine” ant içmesinden almaktadır.

TBMM tarafından kabul edilen ve halkoylamasına sunulacak olan yasa ile anayasanın 101. maddenin başlığında yer alan “tarafsızlığı” ve “varsa partisiyle ilişiği kesilir” ibareleri yürürlükten kaldırılmakta ve Cumhurbaşkanı’nın ve ileride seçilecek olanın, bir siyasî partinin üyesi ve giderek genel başkanı olması sağlanmaktadır. Cumhurbaşkanının taşıyacağı sıfatla nasıl tarafsız olacağı veya seçilecek olanın bu sıfatla yürürlükte kalan 103. madde uyarınca nasıl ant içeceği ayrıca çözümsüz bir sorundur. Değiştirilen, eklenen veya ilga edilen hükümlerin yürürlüğe girmesi TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte yapılacağı ileri bir tarihe bırakılmış, Türkiye’nin en büyük sorunu varsayılarak “partisiyle ilişiği kesilir” ibaresinin halkoyunda kabul edilmesi halinde yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği kararlaştırılmıştır.

Anayasa değişikliği yasası halkoylamasının önüne neden ve nasıl geldi. Siyasi iktidarın, 3 Kasım 2002’den itibaren, aynı menzile ulaşmak için bir terör örgütü olan cemaatle işbirliği yaptığı “ne istediniz de vermedik” ikrarı ile doğrulanmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, yargıya ve Emniyet’e sızma değil, yerleştirme olduğu, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk ve benzeri gibi kumpas davaları, HSYK seçimleri, Yargıtay ve Danıştay ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılan seçimler, Emniyet’e yapılan atamalar ve ihraçlarla kanıtlanmıştır. Menzil yoldaşlığındaki ayrışma, Oslo müzakerelerinin açığa çıkarılmasıyla başlamış, özel okullar ve dershaneler olayı, MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılması, 17-25 Aralık yolsuzluğunun başka bir amaçla kullanılması ile sonlanmıştır.

Fethullah Terör Örgütü’nün 15 Temmuz 2016 günü TSK’ye yerleştirilen üyelerinin girişimi ile başlatılan alçakça isyan, TSK’nin büyük bölümünün ve halkın karşı koymasıyla bastırılmıştır. 21 Temmuz 2016’da olağanüstü hal ilan edilmiş, 23 Temmuz’da yayımlanan 667 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname (KHK) ile başlayan süreç 25 Temmuz 2016 günü kabul edilen ve 31.07.2016 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 115 maddeden oluşan KHK ile devam etmiştir.

Bu KHK, anayasanın 121. maddesinin öngördüğü olağanüstü halin gerekli kıldığı konuların dışına çıkarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) yeni bir oluşum gerçekleştirmiştir. a- Yüksek Askeri Şûranın üyeleri 669 sayılı KHK’nin 45. maddesiyle başbakan, Genelkurmay başkanı, başbakan yardımcıları, Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanları ile kuvvet komutanlarından oluşturulmuş, ordu komutanları ve orgeneral, oramiraller şûra dışında bırakılmıştır. Bu KHK, 09.11.2016 gün ve 6756 sayılı yasanın 45. maddesiyle aynen kabul edilmiştir. b- 669 sayılı KHK 36. maddesiyle 1325 sayılı kanuna

1. maddesinden sonra gelmek üzere 1A maddesi eklenmiş ve Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri komutanları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmıştır. En önemlisi, cumhurbaşkanı, başbakan gerekli gördüklerinde kuvvet komutanları ile bağlılarından doğrudan bilgi alabilirler ve bunlara doğrudan emir verebilir, verilen emir, herhangi bir makamdan onay almaksızın derhal yerine getirilir, hükmü 09.11.2016 gün ve 6756 sayılı kanunla aynen kabul edilmiştir. c- 20 Ocak 2017 tarihinde kabul edilen ve 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 681 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname ile; 1- 17. maddeyle 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun 34. maddesinin 1 ve 2. fıkraları değiştirilmiş ve subaylığa nasıp Milli Savunma Bakanlığı’nın onayı ile yapılır. Asteğmen, albay rütbeleri arasında rütbe terfileri ilgisine göre İçişleri bakanının veya MSB’nin onayı ile yapılır hükmü getirilmiştir. Astsubayların nasıp ve rütbe terfileri de aynı yasanın 82. maddesinde KHK’nin 26. maddeleriyle yapılan değişiklikle MSB’nin ve ilgisine göre İçişleri bakanının onayına bağlanmıştır. Albaylıktan tuğgeneral-tuğamiral rütbelerine terfiler ile general ve amirallikte bir üst rütbeye terfiler MSB’nin, jandarma ve sahil güvenlik subayları için İçişleri bakanının ve başbakanın imzalayacağı ve cumhurbaşkanının onaylayacağı kararname ile yapılacaktır.

2- 21. maddesiyle general-amiral kadrolarının belirlenmesi, rütbe miktarlarının değiştirilmesi, hizmetin bir yıl uzatılması Genelkurmay başkanının görüşü alınarak MSB’nin teklifi üzerine YAŞ’ın 2/3 çoğunlukla vereceği kararla yapılacaktır.

3- Aynı maddede kuvvet komutanları ile orgeneral ve oramirallerin atanmaları, görev sürelerinin uzatılması ve gerektiğinde görevden alınmaları veya emekliye sevk edilmeleri MSB’nin ve başbakanın imzalayacağı, cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararnameyle yapılacaktır. Cumhurbaşkanı tarafından, TBMM dışından MSB’ye veya İçişleri Bakanlığı’na getirilecek herhangi bir partilinin TSK ile ilişkileri ve yukarıda açıklanan yetkileri ayrı bir vahim durumdur. Sayılan değişikliklerle,

a- Yüksek Askeri Şûra, askeri bir kurul olmaktan çıkarılmış, siyasi üyelerin çoğunluğu oluşturması sağlanmıştır.

b- Silahlı Kuvvetler’in, anayasanın 117. maddesi uyarınca komutanı olan Genelkurmay Başkanı’nın yetkileri kısıtlanmış, kuvvet komutanlarıyla olan ilişki ve irtibatı kesilmiştir.

c- TSK’de olması gereken emir ve komuta zinciri kırılmış, cumhurbaşkanı ve başbakana kuvvet komutanlarına ve bağlılarına doğrudan emir verme yetkisi tanınmış ve herhangi bir makamdan onay alınmadan derhal yerine getirilmesi zorunlu kılınarak Genelkurmay başkanı tamamen devredışı bırakılmıştır.

d- TSK’nin astsubayından kuvvet komutanlarına kadar nasıp, terfi, atama, görev süresi uzatılması ve görevden alınarak, emekliye ayrılma işlemleri siyasi iktidarın onay ve kararına bağlanmıştır. 669 sayılı KHK, 6756 sayılı yasa ile kabul edilmiş, 681 sayılı KHK ise Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarını yok sayarak verdiği kararla olağanüstü hal kaldırılsa dahi devamlı ve kalıcı kılınmıştır.

Bu değişiklikler yetmezmiş gibi halkoyuna sunulan yasanın 16. maddesiyle anayasanın 117/2 maddesinde yer alan  "Milli güvenliğin sağlanmasında ve Silahlı Kuvvetler'in yurt savunmasına hazırlanmasından TBMMM'ye karşı Baknalar Kurulu sorumludur" hükmünden getirilmek istenen sisteme uygun biçimde "Bakanlar Kurulu" ibaresi çıkarılmış ve yerine "Cumhurbaşkanı" ibaresi getirilmiştir.


Maddede söz edilen sorumluluk siyasi niteliktedir. Cumhurbaşkanının TBMM’ye karşı siyasi sorumluluğu yoktur. Güvenoyu, gensoru ve sözlü soru verilemeyeceğine göre Silahlı Kuvvetler’in milli güvenlik ve yurt savunmasına hazırlanmasının araştırılması, denetlenmesi ve hatta değerlendirilmesi olanağı kalmamıştır. Başbakanlık’ın, Bakanlar Kurulu’nun kaldırılması ve bakanların TBMM’ye karşı sorumluluğu olmayacağı ve bakan sıfatı taşısalar dahi cumhurbaşkanının sekreteri niteliğini taşıyacaklarına göre tek sorumlu, yetkili ve görevli kişi siyasi sorumluluğu bulunmayan cumhurbaşkanı olacaktır. Anayasa değişikliği yasası, halkoyu ile gerçekleşirse Türkiye, parti üyesi veya genel başkanı sıfatı taşıyan cumhurbaşkanını, aynı zamanda ve aynı sıfatlarla başkomutan olarak görecektir. Türkiye siyasetin orduya sokulmasından çok zarar gördü. 105 yıl önce, Rumeli’yi bu nedenle kaybettik, Yüce Atatürk’ün 1909 yılının Eylül- Ekim aylarında yapılan İttihat Terakki Cemiyeti’nin 2. Kongresi’nde yaptığı uyarılar dinlenmedi ve sonuç hüsran oldu. 1924’e kadar zaruretin getirdiği milletvekillerinin aynı zamanda kumandan olabilmesi Atatürk’ün kesin müdahalesi ile sonlandı. Ülkemizin coğrafi, stratejik durumu ve bölgenin içinde olduğu karmaşık kargaşa güçlü bir Silahlı Kuvvetler’e sahip olmasını gerektirmektedir. Geleceğimiz buna bağlıdır. Balkan Harbi’ni ve 15 Temmuz’u unutmayalım. Türkiye’ye, başkancı veya patronlu başkanlık rejimiyle tek adamın ve TSK’ye siyasetin egemen olmaması için ilk koşul yurtseverlerin “partili cumhurbaşkanı ve başkomutan” formülünü içeren anayasa değişikliği yasasına “hayır” demesi olacaktır.



Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025