30 Ağustos’taki diploma töreninden sonra subay andını içiren ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykıran teğmenlere Yüksek Disiplin Kurulu’nca (YDK) silahlı kuvvetlerden ayırma cezası verildi.
Yetkililer cezanın gerekçesinin disiplinsizlik olduğunu açıkladılar. Bu nedenle disiplin ve disiplinsizlik kavramlarının incelenmesinde yarar vardır.
DİSİPLİN NEDİR?
211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 13. maddesi disiplini şöyle tanımlamaktadır: Disiplin kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
Teğmenlere “Diploma töreninden sonra subay andını okutmayacaksınız” şeklinde açık bir emir verilmediğinden eylemleri emre itaatsizlik (disiplinsizlik) tanımına girmez.
YDK teğmenlerin disiplin yargılamasını 6413 sayılı Askeri Disiplin Kanunu’na (ADK) göre yapmıştır. Adı geçen kanun, disiplin cezalarının aşamalı verilmesini benimsemiştir.
Kanun 11. maddesinde disiplin cezasını öngörmüş ve bunları en hafiften (uyarma) en ağırına (TSK’den çıkarma) kadar ağırlık derecesine göre sıralamıştır. Aynı kanunun 14. maddesi, disiplinsizliği görülen astın belirtilen süreler içerisinde tekrar disiplin suçu işlemesi halinde “bir derece ağır cezanın” verilmesini öngörmektedir. Bununla kanun koyucu disiplin amirine “Önce hafif cezadan başla, astın kendisini düzeltmesine fırsat ver; disiplinsizliğe devam ederse cezayı bir derece ağırlaştır” demektedir.
YDK teğmenlere mesleklerinin ilk gününde işledikleri iddia edilen ilk disiplin suçu için en ağır cezayı vererek ADK’ye aykırı davranmıştır.
CUMHURBAŞKANINDAN ‘TALİMAT’
Disiplin kanunlara “mutlak itaat” olduğundan YDK’nin kendisi disiplinsiz davranmış olmaktadır.
Disiplin tanımında belirtilen “astının ve üstünün hukukuna riayet” açısından bakıldığında bu teğmenler zorlu bir sınavdan geçerek girdikleri harp okulunun zorlu eğitimini başarı ile tamamlamış ve subay olma hakkını kazanmışlardır. Disiplinin tanımı gereği bu haklarına riayet edilmesi gerekirken YDK bunu da yapmamıştır. Disiplin soruşturmasının olaydan 10 gün sora cumhurbaşkanının imam hatipler toplantısında “Birkaç kendini bilmez temizlenecektir” diyerek talimat olarak algılanabilecek konuşmasından sonra başlatılması ve cumhurbaşkanının isteği doğrultusunda sonuçlandırılması ihraç kararının adalete göre değil, talimata göre verildiği şüphesini doğurmaktadır. Bu kararı verenler vicdani sorumluluktan kurtulamayacaklardır.
‘ASTIN HAKKINA RİAYET’
Son yıllarda kimi savcı ve hâkimlerin siyasi baskılarla işlem yaptıkları konusunda kamuoyunda yaygın bir inanış bulunmaktadır. Aynı yanlışın ihraç yönünde oy kullanan YDK üyeleri ve ihraç kararını onaylayanlar tarafından yapıldığı kuşkusu üzücü, TSK’nin itibarını zedeleyici ulusal güvenlik açısından tehlikeli niteliktedir.
Somut olayda teğmenler disiplin suçu işlemedikleri halde ihraç yönünde oy kullanan YDK üyeleri ve ihraç kararını onaylayan komutanlar kanuna (ADK) mutlak itaat etmedikleri ve astının hakkına riayet etmedikleri için disiplinsiz davranmışlardır. Takdir avukatlarında olmakla birlikte bu husus idari yargı aşamasında bir iptal gerekçesi olarak ileri sürülebilir.
DR. CİHANGİR DUMANLI
EMEKLİ TUĞGENERAL, HUKUKÇU