Ahmet İnsel

Müslüman göçmen istemeyen Avrupalılar

24 Eylül 2015 Perşembe

Avrupa Birliği yeni bir kriz içinde debeleniyor. Bu sefer krizin nedeni, göçmenler ve mülteciler. Daha doğrusu, bunların ezici çoğunluğunun Müslüman olması. Sorunun adını doğru koymak gerek.
Bu konuda en radikal tavrı sergileyen Macaristan’ın yanında, birçok AB üyesi mülteci kotaları oluşturulmasına ya direniyor, ya ayak sürüyor. İki hafta önce, Slovakya Başbakanı, yalnız Müslüman olmayan mültecileri kabul edeceklerini söyleyerek, sorunu açıkça dile getirmişti. Bahanesi hazırdı: “Slovakya’da Müslümanları ağırlayacak kültürel altyapı yok!”
Bugün göçmen/mülteci kabulü karşıtı cephenin başını Macaristan Başbakanı Orban çekiyor. Kendini Hıristiyan Avrupa’yı yeni bir Müslüman istilası karşısında koruyacak bir Haçlı Seferi’nin lideri olarak görüyor. Irkçı vurguları giderek artan bu söylemin ve uygulamaların Macar toplumu içinde güçlü bir karşılığı var. Orban, partisi FİDESZ’in bir yıl önce erimeye başlayan oy desteğini, Charlie Hebdo katliamının hemen ardından açtığı Müslüman karşıtı cephenin bayraktarlığını yaparak, yeniden arttırdı. “150 yıl boyunca Osmanlıların işgaline maruz kaldık, Macaristan Müslüman göçmen kabul edemez” diyerek, göçmenlerin AB ülkelerine kabul edilmelerine karşı çıkıyor.
Bu konuda yalnız değil. AB içişleri bakanları toplantısında, Yunanistan, İtalya ve Macaristan’da biriken mültecilerin belirli kotalar dahilinde AB üyelerine yerleştirilmelerine, Macaristan’la birlikte, eski Doğu Bloku’ndan Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Romanya da hayır dedi. Milliyetçi performansı giderek dikkat çeken Finlandiya çekimser kaldı. Nüfusunun yüzde 90’ı Katolik olan Polonya ise, AB merkez güçlerinin tepkisini çekmemek için, bu karara yarım ağız evet dedi. Başka birçok ülke gibi, uygulamada ayak sürüyecek olması kuvvetle muhtemel.
Trianon Antlaşması’nın Macaristan’ın “kadim topraklarının üçte ikisini” başka ülkelere dağıttığı ve “kimsenin Macar ıstırabını anlamadığı” temasını giderek daha fazla işleyen Viktor Orban, AB içişleri bakanları toplantısında mülteci kotalarına karşı oy kullanınca, bu kez AB çoğunluğu tarafından dolaylı biçimde cezalandırıldı. İçişleri bakanları, ilk elde 120 bin mültecinin üye ülkeler arasında dağıtılmasına ve bunun öncelikle İtalya ve Yunanistan’da biriken mültecilerden başlamasına karar verdiler. Macaristan bu operasyonun dışında bırakıldı. Bu nedenle, çarşamba akşamı olağanüstü AB zirvesinde son anda bir değişiklik olmazsa, ilk aşamada 66 bin mülteci üye ülkeler arasında dağıtılacak. Macaristan’daki 54 bin mülteci ise dağıtım dışı bırakılacak, Orban’la birlikte cezalandırılmış olacaklar!
Mültecilerin hemen hiçbirinin zaten Macaristan’da kalmaya niyeti yok iken, neden Macar hükümetinin çıkış kapılarını kapattığını anlamak kolay değil. Orban’ın Müslüman mülteci işgali korkusunu tetikleyerek, kendini Macaristan’ın ve Hıristiyan Avrupa’nın kurtarıcısı ilan etmeye çalışmasının Macar toplumunun geçirdiği son derece tehlikeli kimlik bunalımıyla yakın ilişkisi var. Bu boyutta olmasa da, AB üyesi eski Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda görülen bir bunalım bu. Diğer taraftan, sınır kapılarını göçmenlere karşı sıkı sıkıya kapatmaya hazırlanan Finlandiya, Lübnan’da gazetelere “sakın bize gelmeyin, üzülürsünüz!” anlamına gelen ilanlar vermekten utanmayan Danimarka hükümetlerinin ne bunalımı yaşadıkları ayrı bir soru.
Viktor Orban’ın utanıp sıkılmadan dile getirdiği “Müslüman işgali karşısında Avrupa’nın Hıristiyan kimliğinin tehdit altında olduğu” teması, bugün Avrupa içindeki en önemli siyasal yarılma alanı olmaya doğru gidiyor. AB ilk kez kültürel kimliğini Türkiye’nin adaylığı vesilesiyle tartışmıştı. Çoğunluğu Müslümanlardan oluşan ve artık önlenmesi mümkün olmayan bu büyük göçmen/mülteci dalgası karşısında AB’nin şimdi çok daha derin bir kimlik sorunu var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları