Babasız lider çocukları

02 Nisan 2023 Pazar

İlk 13. cumhurbaşkanı adayını altılı masa çıkardı.

Ardından ikisi partisiz altı aday adayı daha çıktı.

Cumhurbaşkanlığı belli ki kimileri için “altılı ganyan” gibi bir kader kısmet oyunu.

Ancak 100 bin imzayı bulamayanlardan en ilginci Ahmet Özal.

Partisiz aday falan değil. Kökleri 1998’e dayanan TEK Parti diye partisi var.

Umudu, “akşamcı”larda falan da değil. Hedefi teknolojik kalkınma!

“Adalet ve Kalkınma”yı gördük, onun da niyeti “teknolojik” olanı göstermek.

Geçenlerde bir başka bağlamda Mehmet Y. Yılmaz yazmıştı. “Başkasınınkini görmeyen kendisininkini piyade tüfeği sanır!”

Ama Ahmet Özal’ın motivasyonu çok farklı:

“Cumhurbaşkanı çocuğu” olmanın müstesna mucizesini şahsı üzerinde test etmek, siyasi veya ilahi dirayet DNA’larının babadan oğula geçip geçmediğini bilimin ve insanlığın hizmetine sunmak.

Yıllarca “Babamı zehirlediler..” dedi durdu.

Sonunda amacına ulaşıp rahmetli Turgut Özal’ın mezarını açtırdı. (4 Ekim 2012) İddiası ne yazık ki ne doğrulandı ne de yalanlandı.

Nedenini Adli Tıp alanının en yetkin uzmanlarından Prof. Dr. Sevil Atasoy şöyle açıkladı:

“Ender bir olay. Değil 19 yıl, 119 yıl sonra da açılsaydı naaş bozulmamış olabilirdi. Su nasıl girmiş bilmiyoruz. Radyoaktif maddeler kısa ömürlüdür. Semra Özal, Özal’ın saç telini teslim etmedi. Saç teli ayda bir cm uzar onun için olaydan sonra saç kökü bile alsanız saçta bir şey bulamayabilirsiniz.. Allah’ın işi. Kesin sonuçlara ulaşılamayabilir. Ama bu da burada bir şey yok demek değil.”

Bu sözlerin siyasi tercümesini son seçimden beri, milletçe ezbere biliyoruz:

“Bir şey olmasa bile bir şey olmuştur!”

***

Keşke, Ahmet Özal 100 bin imzayı bulsaydı da zekâ, eblehlik, siyasi, ticari veya ilahi dirayetin de babadan oğula geçip geçmediğini bilim dünyasının bilgisine sunabilmiş olsaydı.

***

Merhum pederi kadar değilse bile kendisiyle yıllar öncesine dayanan tanışıklığımız var.

Hakkında birçok haber ve röportaj yazmıştım:

Aktüel dergisine Mart 1993’te delikanlılık öncesi günlerini şöyle anlatmıştı:

“Beş parasızdım. On beş yaşında Amerika’da McDonald’s mağazasında yerleri süpürüyordum. Bulaşıkçılık ve Sears adlı ünlü mağazanın mobilya bölümünde hamal olarak çalıştım.”

Sonrası mı?

Sabredip babanın önce başbakan sonra cumhurbaşkanı olması için, avuç açıp dua etmek. O röportajdan aynen:

“Elbette, Ahmet’in ticari mucizeler yaratıp Türkiye’nin en zengin 100 insanı arasına girmeye yönelmesi başbakan veya cumhurbaşkanı çocuğu olması bir rastlantı. Rastlantı olmasa, bütün başbakan veya cumhurbaşkanı çocuklarının, ülkenin ilk l00’ü arasına girmesi gerekirdi. Girmediğine göre, demek ki keramet, pederde değil, Ahmet’te...”

***

Oğulları biçimlendiren, babalarının telkin ve tavsiyeleridir. Rahmetli Özal ne demişti:

“Ben zengini severim.”

Ahmet’in bütün yaptığı her oğlan çocuğu gibi, babasının gözüne girmek için, zengin olmaktı.

Bundan başarılı çıkmış ve babasının sevgisini kazanmışsa, bundan bütün babaların ve oğulların çıkaracağı dersler olmalıdır.

Ülkemiz ise maalesef bir çekememezlik ülkesi..

Cumhurbaşkanlarının sözlerinden ders çıkarmak yerine, iftira ve kuşku üretmek adeta gelenek olmuş.

O dönemde de Ahmet’in, ülkemizin ilk TV kanalını kurması, Almanya’da bir bankanın yüzde 75 hisselerini satın alması, denize inen bir özel uçağı bulunmasının herkesi oğul veya baba olarak, hatta bir Türk olarak sevindirmesi gerekirdi.

Adaşımızın, zamanında Almanya’da bir banka satın alması konusu da öyle.

O günlerde şöyle yazmışız:

“Eğer gıcık alan varsa parasını Deutsch-Schweizrische Bank’a yatırmasın. Ahmet’in Avrupa’da bir banka satın alması TC pasaportlu birisinin Avdupa Topluluğu’na girmeyi başarması demek.”

Ahmet, “methetmek” kökünden bir sözcük olup, “en fazla methedilen, en çok övülen” anlamında.

***

“Babasız lider” çocukları siyasette fazla istismar edilmesin vesselam.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları