Erdal Sağlam

Artırmak için yaptıkları, büyümeyi düşürmeye başladı

01 Nisan 2021 Perşembe

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yüksek büyüme hırsı” nedeniyle ekonomide yaptığı tercihler, istediğinin tam tersine, büyüme oranlarına ilişkin tahminleri düşürmeye başladı. 2021 yılına ilişkin olarak daha geçen ay yapılan yüksek büyüme tahminlerinin, “Ağbal depremi” sonrasında yaşananlarla birlikte düşürüldüğünü görüyoruz.

Geçen yıl kaydedilen büyümeyi baz alarak, bu yıla ilişkin tahmin yapan kurumların bir kısmı bu yılki büyüme tahminlerini aşağı doğru çekti, bir kısmı ise değiştirmedi. Son iki hafta içinde iktidarın ekonomide yaptığı yanlışlar sonucu görülen dalgalanmaların, enflasyon beklentilerinin yükseltilmesine, büyüme tahminlerinin ise düşürülmesine neden olduğu görülüyor.

Goldman Sachs daha önce yüzde 5.5 olarak açıkladığı Türkiye’ye ilişkin 2021 büyüme beklentisini, yüzde 3.5’e çekti. Kurum, analizinde makro yöndeki baskıların ekonomi için daha sert bir inişe işaret ettiğini belirtti.

Böylece Merkez Bankası’nda yaşanan değişimin piyasalarda yarattığı bozulma ardından, ilk revizyon Goldman tarafından yapılmış oldu. Önümüzdeki dönemde yabancı banka ve aracı kurum raporlarında bu yöndeki revizyonlara sık sık rastlamamız mümkün. Bunun da ötesinde uluslararası derecelendirme kuruluşlarının yayımlayacakları raporlarda not indirimlerinin bile gündeme geleceği bekleniyor. 

Goldman Sachs analizinde, yaşanan görev değişiminin ardından “Merkez Bankası’nın reaksiyon işlevi ve politika yapma süreci etrafındaki belirsizliğin önemli düzeyde arttığı”na dikkat çekildi. Cari açık ve yüksek enflasyon oranı gibi makro ekonomik baskıların sürdüğünü belirten kurum, Türkiye ekonomisine ilişkin görünümü revize ederken bu unsurlara odaklandıklarını belirtti.

Analizde, son gelişmelerden sonra 2021’de cari açığın milli gelire oranına ilişkin beklentilerin de yüzde 3.5’ten yüzde 1.5’e indirildiği kaydedildi. Tüm bu değerlendirmelerin ışığında dış dengede gereken düzeltmenin iç talepte bir daralma yaratmasının olası olduğu, bu doğrultuda büyüme beklentisinin 2 puan aşağı revize edildiği belirtildi. 

Raporda, Türkiye’de enflasyon ve para politikası görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunulurken, TL’deki mevcut değer kaybına dikkat çekilerek nisan ayında enflasyonun yüzde 18’e yükseleceği tahmin edildi. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 15’e ineceğini tahmin eden Goldman, 2021 yılının 4. çeyreğine kadar Merkez Bankası’nın faiz indirimine gidemeyeceğini, bu yıl ilk yarıda ise faizlerin daha da artırılması ihtiyacı doğabileceğini tahmin etti. 

Kurum, beklentileriyle ilişkili temel riskin ise “Yetkililerin zamansız faiz indirimleri ve kredilerdeki yükselişle birlikte büyüme yönünde baskı yapılması” olarak belirtti. Kısacası; yaşananlara rağmen krediler yine artırılıp büyüme hırsı sürdürülürse durumun daha da kötüleşeceği ima edildi.

YENİ BAŞKAN FAİZ ARTIRIRSA...

Önümüzdeki hafta başında mart ayı enflasyon rakamları açıklanacak. Piyasalardaki beklentiye baktığımızda şubat sonu 15.6 olan yıllık tüketici fiyat artış mart sonunda 16.5-17 oranlarına çıkacak. Son kur artışının daha çok nisan ayını etkilemesi beklenir. Yani mart ayı ardından, baz etkisi nedeniyle, nisan sonu itibarıyla yıllık enflasyon oranlarının daha da yükselmesi kaçınılmaz. 

Yeni Başkan Kavcıoğlu, köşe yazılarında söylediklerinin tersine, piyasalarda güven yaratabilmek için sıkı para söylemini giderek artırmaya başladı. Ağbal dönemindeki sıkı para söylemine tümüyle döndüğünü görüyoruz. Son olarak, tüketici fiyatlarının üzerinde faiz vermeye devam edeceklerini söyledi. Buradan yola çıkarsak yıllık enflasyon oranları nisan- mayısta yüzde 18’i aşıp 19’a yaklaşır veya üstüne çıkarsa, acaba faiz artırımına gidecek mi, sorusu gündeme geliyor. Daha doğrusu bu artırıma Cumhurbaşkanı Erdoğan izin verecek mi?

Eğer Kavcıoğlu’na, son dalgadan korktuğu için, siyasi iktidar artırım izni verirse, o zaman “Ağbal neden görevden alındı” sorusu tekrar gündeme gelmez mi?

Ağbal, piyasadaki 1 puanlık artış beklentisi yerine, “önden yüklemeli” diyerek 2 puan artış yapmıştı. Haftaya yıllık enflasyon oranları yüzde 17’ye gelirse, Ağbal’ın doğru karar verdiği tescil edilmiş olmayacak mı? Siz böyle bir dönemde 2 puanlık reel faizden daha altına, yabancı sermaye çekebilir misiniz?

Ağbal’ı görevden alarak Türkiye’nin risk primini 480’in üzerine çıkardınız, enflasyonun üzerine bir de bu risk primini ekleyin bakalım, yabancı sermaye bundan sonra Türkiye’ye gelmek için yüzde kaç faiz isteyecek..

Gelinen noktada artık göreve gelen-gidenlerin bir anlamı kalmadığını açıkÇa görüyoruz. Türkiye’nin yaşadığı sorunun genel adı, her zaman söylediğimiz gibi: kötü yönetim ve yarattığı güven sorunudur. 

Mevcut yönetim kaldığı sürece Türkiye ekonomisinin düze çıkması, arada birkaç ay yaşanan yanılsamalar dışında, artık mümkün gözükmüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları