Kendi ‘kör kuyu’larımız
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Kendi ‘kör kuyu’larımız

14.01.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Kardeşi olmalı insanın” adını verdiğim bir deneme yazıyordum geçenlerde. Nedense duraksamıştım bir yerinde. Beni o eşikte tutan neydi diye kendime sorduğumda, yanıtını bilsem de; üzerinde durmamış, yazmayı ötelemiştim.

Beş kardeştik. Beş apayrı dünya idik.

Geldiğimiz yerde ayrıştığımız şeyler, buluştuklarımızdan fazlaydı.

Bunun bana gösterdiği tek bir gerçeklik vardı: Aile olmak ya da olamamak. Yalnızca bize özgü bir “sorun” da değildi bu.

Türkiye’nin Osmanlı’dan devraldığı “toprak sorunu” ile birlikte “aile sorunu” da hayatımızın her alanında kendini gösteren bir olgu olmuştu.

Yaşanan en küçük bir sarsıntıda debelenen, adeta yerini yurdunu bulamayan biçareye dönüşme hali.

Çevremde görüp gözlediğim de budur aslında. Yani salt bize özgü bir durum da değildir böylesi çözülme, uzaklaşma.

Gerçek “ilk eğitim” aileden başlıyor.

“Bireyselleşmiş eğitim”den söz eden Prof. Muhammed Şahin, şöyle söylüyordu bir konuşmasında: 

“Yasaklarla iyi insan yetiştirme şansı yok. Yasak, bariyer, sınırlama koyarak iyi insan yetişmez. Yasağın olduğu yerlerde gelişim olmaz.” (*)

Kendi “kör kuyu”larımızı görmek için işte bunlara bakmamız gerekiyor.

Unutmayalım ki her şey yalnızca “okul”da öğretilmiyor. Bernard Shaw’ın şu sözünü hatırlarım hep:

“Eğitimime, okul yüzünden uzunca süre ara vermek zorunda kaldım.”

Bugünlerde yeniden gündemleştirilen birçok soruna baktığımızda sözünü ettiğim bu iki temel etmenin ne denli etkili olduğunu görmekteyiz.

Bir yanımızda aile içi şiddet, cinayet; diğer yanımızda ise hep dillendirilen “terör” ve “Kürt sorunu”.

Yetmezmiş gibi şimdilerde ise sözü edilip duran “çözüm süreci” safsatasıyla başlatılan “Türk-Kürt kardeşliği!”

Üstüne üstlük aşırı ırkçı bir siyasal partinin getirdiği söz/söylemle kitlelere “yeni oyun”un senaryosunu benimsetme çabası...

Hiç de inandırıcı olmayan bu “çıkış”ın argümanını “yeni paradigma” diye sunmanın nasıl bir aymazlık örneği olduğunu, sanırım öncelikle o çekirdek yapılara anlatmak gerekecek.

Neden derseniz; sözünü ettiğim ayrışma, toplumun genetik yapısına öylesine işlemiş ki; bunun siyasal bilinç, toplumsal ya da kültürel farklılıklarla ilgili olmadığını gözlüyorsunuz hemen. 

Evet, gelinen yerde yaratılan “palyatif toplum” olma, her şeyi sıradanlaştırarak tüketme, kolaycı tutumlarla her an her şeye inanma/bağlanma hali, size dayatılan her bir şeye de inanma bilincini var ediyor.

Ötesi ise başkasının aldığı kararları benimseyerek olamadığınıza, göremediğinize, boyun eğmek durumunda kalmak.

Sanki yaşadığınız, dahası bizzat içinden çıktığınız toplumda, hiçbir yükümlülüğünüz yokmuşçasına davranmak.

Bağsızlık, bağlantısızlık. Bir biçimde sürüleşmenin getirdiği inançsızlık, oradan oraya savrulma... Değersizleştirilmeyle birlikte yaşanılan anlamsızca tüketmeye katılma. Bunun nasıl bir dayatılma olduğunu ise hiç mi hiç sorgulamama. Az sayıda insan için sorgulamaktan korkma, uzak durma... 

Bir arada yaşayan insanların dilsel, kültürel, hatta inançsal ayrılıklarını görmezden gelerek yeni bir “şey” inşa etme çabası. Sanırım “kötü siyaset” de tam da böyle icat edildi! Belki de “kötü aile”nin varlığı da bu iklimin yarattığı gerçekliklerin acı bir sonucu!

İnsanı diğer canlılardan ayıranın ne olduğundan söz eden Cicero, şöyle diyordu:

“İnsan ise aklın yoldaşıdır, onun yardımıyla kendisine uygun olan unsurların ayırdına varır, olayların nedenlerini görür, onların öncülleri ve geçmişleri konusunda bilgisiz kalmaz, benzerlikleri kıyaslar, şimdiki olayları birbiriyle ilişkilendirip onlarla gelecektekiler arasında bir bağ kurar, böylece tüm yaşam yolunu kolayca görerek onu yaşayabilmek için gerekli olan ne varsa hazır eder.” (**)

Doğrusu, bugün size yazdıklarım, sözünü ettiğim denememi yazmaya yeniden dönme duygumu, ne yazık ki bir kez daha tümüyle aldı götürdü sevgili okurum.

Belki bir gün, o iyicil duygulara döner; hem “kör kuyular”ınızdan hem kardeşlikten hem de olası kurtuluş yollarından söz ederim size. Benim umudum hâlâ o yönde.

(*) “Yasakla iyi insan yetişmez”, Figen Atalay, Prof. Dr. Muhammed Şahin ile söyleşi, Cumhuriyet, 15 Aralık 2024

(**) Yükümlülükler Üzerine, Cicero, çev.: C. Cengiz Çevik, T. İş Bankası Kültür Yay., 2013, s. 163 

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024