Sirkhane

26 Eylül 2011 Pazartesi
\n

\n

Bazen yazının başlığı içeriğini tam olarak yansıtır, bazen dolaştırır, bazen de Farsça sevdiğim bir söz olan men çe guyem tamburem çe guyed”, ben ne diyorum tamburum ne çalıyorbenzeri bir hal olur, yazıyla başlık başka telden çalarlar. \n

\n

Girişte bu uzun cümleyi, başlığın bir metaforolduğunu düşünmeyin diye yazdım. Çünkü memleketin hali, olup bitenler, olup bitmeyenler sirkhanediye adlandırılmayı fazlasıyla hak ediyor. Ediyor da bazen metaforla gerçeğin birbirine karıştığı, aynılaştığı, hatta birbirlerinin yerine geçtiği olmaz mı? Olmaz olur mu? Üstelik öyle olur ki metafor gerçekliğin yerini tümüyle alır. Şaire, yazara, sanatçıya da yeni bir sanat felsefesi, yeni bir sanat dili oluşturmak için uğraşmak kalır.\n

\n

Aslında bugün düşünmedim bunu. Belki hiç düşünmedim bile demeliyim, çünkü hayatın biraz da okumak ve yazmaktan mürekkep olduğunu bilen herkesin doğal olarak aklına gelmiştir, benim de yıllar önce aklıma geldiydi. Gelince de şöyle bir şey yazdıydım: mecaz şehirde geçmiyor/şiddetli bir gerçek var/ki hece bile istemiyor:/ Gerçek olan tek şey gerçek/para eden tek şey para/şehirde aruz geçmiyor/başkası kâr etmiyor.Mecaz, metafor. \n

\n

İnsan eşref-i mahlukatsa, yaratılmışların en şereflisi ise bu şereflinin de hayvanlarla, doğayla birlikte bu onuru paylaşması, sürdürmesi gerekmez mi? Türcülüğün tehlikeleri ve hiyerarşinin zararları ortada. Ve insan bir kezliğine geldiği dünyayı, madem ki hayat kısa anlayışıyla, bir sirkhaneye çevirme çabasında, en azından buna ya ortak oluyor ya da seyirci kalıyor.\n

\n

Pişmanlık ve özeleştiri vakti. Tel cambazlarının gösterileriyle büyümüş bir çocuk olarak ben de geçen yıl bu eğlenceye seyirci kaldım! O yıllarda henüz Kemal Burkayın Belki şehre bir film gelirdizeleri yoktu dilimizde, varsa da henüz okumamıştım. Şehre film de gelirdi, Eskişehirde mahallemizin açıkhava pazarında cuma akşamları film de gösterilirdi, yılda iki kez de tel cambazları konuk olurdu mahallemize, bize biraz yukardan bakarak! O kadar da yukarıdan baksınlar, biz aşağıda hem nefeslerimizi tutardık hem de büyüklerimizin ellerini. Bursadan Rifat Telgezer, Eskişehirden Karagülle kardeşler bildiğim en ünlü cambazlardı. \n

\n

O zamanlar şehre sirk gelmezdi, en azından taşraya gelmezdi diyelim. Sokaklardan ayı oynatanlar geçerdi, bir-iki kez izlemiştim onları da. Geçen yıl, kızım Nar, üç yaşındayken onu sirke götürmek suçunu işledik! Bir anlık aymazlık mı demeli duyarsızlık mı yoksa çocuğumuz sirk eğlencesini görsün diye hiç düşünmeden yaptığımız safdil bir eylem mi? Sabah erken bir saatte pek ünlü bir Avrupa sirkine girmek üzereyken birden yakaladım kendimi: Ben ne yapıyorum? Tam o anda da sirkin kapısında bildiri dağıtan, sanırım Hayvan Özgürlüğü İnsiyatifiüyelerine de yakalanmış oldum: Siz de mi?dedi gözlüklü bir genç. Gözlük ve sakalımdan doğru beni birisine benzetmiş olmalıydı. ‘Ya... Aslında... Arkadaşlar... Bilet... Çocuklar...’ filan diye kekeleyip bin utançla girdik çadırın kapısından. Suçu çocuğuma atmıştım, oysa Nar üç yaşındaydı ve elbette bizim seçimimizdi sirk.\n

\n

SonrasınıHayvan Özgürlüğü İnisiyatifinin bildirisinden özetleyeyim: Sirkler hayvanlar için eğlenceli değildir! Sirkler, hayvanlara yapılan zulüm, zorlama ve tutsaklık nedeniyle birer işkence merkezidir. Zorlamayla, işkenceyle, şiddetle eğitilen hayvanlar, zorunlu çalışma sisteminde, cinnetin eşiğinde olan toplumun kargaşasında ufalanan, yaşamayı, gülmeyi unutmuş insanları eğlendirmek için adeta tüketilecek mal muamelesi görür. Bu hayvanların doğal ortamlarına hiçbir şekilde uymayan daracık alanlarda ve ortamlarda, çok kısıtlı temel gereksinimleri sağlanarak sadece yaşamalarına izin verilir. İstenildiği gibi eğitilmeleri için aç bırakılır. Eğitimlerde çivili sopa, kırbaç, elektroşok çubuğu, kanca gibi işkence aletleri kullanılır. Kafesler içinde sürekli bir tutsak hayatı yaşarlar. Bu zalim sektöre destek olmayın!\n

\n

Bu gösterinin sürmesine seyirci olmayalım, hayvanlara yapılan işkenceye sessiz kalmayalım! \n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları