İstanbul’da partizanlık yıkımına hazır mıyız?
Jale Özgentürk
Son Köşe Yazıları

İstanbul’da partizanlık yıkımına hazır mıyız?

28.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin en ışıltılı ve kozmopolit şehri İstanbul, en büyük felaketlerden birinin eşiğinde duruyor. Geçen 23 Nisan sabahı hissedilen 6.2 büyüklüğündeki sarsıntıyla, milyonların yüreği yine ağzına geldi. 

Uzmanlar yıllardır aynı uyarıyı yapıyor: “Büyük İstanbul depremi” kapıda. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nin verilerine göre, önümüzdeki 30 yıl içinde 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem olasılığı yüzde 65’in üzerinde. 

Prof. Dr. Ahmet Ercan, son veriler ışığında 20 yıl süre verdi. Prof Dr. Naci Görür ise kum saatindeki kumların tükenmek üzere olduğuna işaret ediyor. En iyimser deprem uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy bile 6 civarında bir deprem olacak diyor. 

İstanbul 6.2’lik depreme, şehrin belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve depremle ilgili bütün belediye yöneticileri demir parmaklıklar arkasındayken yakalandı. Aynı şehrin belediye başkanlığına aday olan ancak seçilemeyen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ise merkezine yerel yönetimi koyduğu eleştirileri ile çare üretmeyen açıklamalar yaptı. 

1995’ten beri yani 30 yıldır İstanbul’u, 22 yıldır ise Türkiye’yi yöneten bir iktidarın en önemli bakanlarından biri Kurum. Beklenen depreme ilişkin de “İstanbul için milli güvenlik sorunu” yorumunu yaptı. 1999’dan beri bu depremin Türkiye için bir beka sorunu olduğunu söylemeyen kalmadı. Depremin, sadece bu kentin değil, Türkiye’nin en büyük riski olduğunu defalarca yazdık. 

Bir daha hatırlatmakta fayda var: 

İstanbul’un nüfusu resmi verilere göre 16 milyon. Neredeyse Türkiye’nin beşte biri. Ülkenin 1.3 trilyon dolar olan milli gelirinin de yüzde 30.4’ünü üretiyor. Türkiye ihracatı ve ithalatının yarısı da İstanbul’dan yapılıyor. 

Bu sanayi kuruluşlarının depreme ne kadar dayanıklı olduğu bilinmiyor. 500 büyük sanayi kuruluşunun 100’den fazlasının üyesi olduğu İstanbul Sanayi Odası’nın başkanı Erdal Bahçıvan defalarca bu kuruluşların samimi ve sağlıklı bir checkup’ının yapılmasını, İstanbul’da “kentsel dönüşüm” benzeri bir “sanayi dönüşümü” programının ivedilikle başlatılması gerektiğini söylemişti. 

Bu büyük sosyoekonomik risk, İstanbul Planlama Ajansı’nın hazırladığı envanterde de ortaya çıkmıştı. Ticari alanların, sanayi ve üretim tesisleri ile konaklama tesislerinin yüzde 60’tan fazlası en büyük deprem riskinin olduğu bölgede. 

ASIL SORUMLU İKTİDAR

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı “2024 ylı Faaliyet Raporu”nda açıkça şu yazıyor: Kentsel dönüşüm projelerinin yüzde 80’i merkezi idare tarafından, yüzde 20’si belediyeler eliyle yürütülüyor. 

Kentteki yapı stokunun yüzde 70’inden fazlası 2000 öncesi, yani güncel deprem yönetmeliklerinden önce inşa edilmiş. 

Deprem gerçek, bilimsel veriler net. 

Bu yüzden Bakan Kurum’a şunu net biçimde hatırlatmak gerek; deprem kimsenin siyasi kimliğine bakmayacak, hepimizi eşit şekilde vuracak. 

Bu nedenle iktidarın görevi önümüzdeki felaketi engellemek için dar siyasal çıkarları bir kenara bırakıp halkı korumak için gerçekçi ve kapsamlı adımlar atmak olmalı.