Cumhuriyetimiz 102 yaşında. Her yıl olduğu gibi bu 29 Ekim’de de millet egemenliğinin değerinin bilinciyle ulusal bayramımızı tüm yurtta birlik ruhuyla coşkuyla kutlayacağız. Siyasetten ekonomiye krizlerden krizlere savrulduğumuz, geleceğe güven yerine kaygıların arttığı bir dönemde olduğumuz ise ortada. Ancak Atatürk’ün en büyük eserim dediği Cumhuriyetin asırlık mücadele öyküsünde karamsarlığa yer yok. Tam tersine demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesinde Cumhuriyet değerlerinin ülkemizin geleceği için yaşamsal olduğunu günümüz tablosuna bakıp bir kez daha içselleştirmek gereken bir dönem.
Neden Atatürk ilkeleri izindeki Cumhuriyete sahip çıkmalıyız sorusunun yanıtı; Ortadoğu coğrafyasında yaşananları, emperyalistlerin oyunlarıyla kukla devlet/devletçikleri, kadın hakları devriminin Aydınlanma, çağdaş toplum hedefi için önemini gördükçe daha da anlamlı hale geliyor. Akıl ve bilimin yolu yönümüzü belirliyor. Karşıdevrimcilere 102 yıldır verilen mesaj güçlü; karanlığa, ümmetçiliğe, Osmanlıcı hayallerine dönüş yok! “Kimsesizlerin kimsesi” Cumhuriyetle egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ...
“Zor bir haftayı daha geride bıraktık” sözü artık dudaklarda alaycı bir tebessüme neden oluyor. Stres ölçer olsa dayanamaz, dağılır. İktidar cephesinin CHP’ye yönelik baskısı, yargı kıskacı derken bu kez gündemimize sokulan suçlama “casusluk” iddiası. Soruşturma kapsamındaki isimler arasında CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu ile Tele1’in genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ da var.
Gazeteci Yanardağ gözaltına alınırken Tele1’e jet hızla kayyum atandı. Güçler ayrılığı ve hukukun evrensel tanımında yer alan suç ispatlanana dek herkes masumdur ilkesine ilişkin tartışmalar yeniden alevlendi.
Üstüne bir de trajikomik şekilde geçmiş bazı Tele1 yayınlarının kayyum tarafından sildirildiği iddiaları gündeme yansıdı. Sanki silince hiç olmamış, yaşanmamış olacak!. Bu yol seçmenin aklını, hafızasını hafife almaktan öteye gitmese gerek.
Halkın haber alma özgürlüğünün vazgeçilmez demokratik haklardan olduğunu en zor, en çetrefilli zamanlarda ısrarla vurgulamak gerekiyor. İster iktidar ister muhalefet kimden gelirse gelsin basına sansür, karartma, baskı iklimine karşı mücadele hepimizin sorumluluğu. Hep dediğimiz gibi gazetecilik suç değildir demeye devam.
Siyasetten adalete ortalık toz dumanken ülkenin yakıcı gerçeklerini yazmaya devam ediyoruz. Gençlerin gelecek umudunda yaşanan erozyon bir araştırmada daha ortaya çıktı. Ufuk Sepetci’nin aktardığı habere göre gençlerin yüzde 54’ü “ev genci” yani işsiz. Gençlerin yüzde 63’ü yakınları sayesinde iş bulabildiğini söylüyor. Bu şekilde iş bulanlara karşı gençlerin tepkisi ise artıyor.
Göstere göstere geliyorum diyen tarımdaki krizde ise son çarpıcı veri TÜİK’in raporundan. Artan maliyetler, kuraklık ve zirai donun da etkisiyle bitkisel üretim raporuna göre önceki yıla kıyasla tarla ürünlerinde yüzde 10.4 azalma olacak. Buğday, arpa ve kırmızı mercimek üretiminde de kayıplar yaşanacak.
LONDRA’DAN ZİYARET
İmralı süreci de ülkenin önündeki zorlu süreçlerden. Terör örgütü PKK Türkiye’den çekileceğini duyurdu. Gözler Suriye’deki PKK/YPG yapılanmasının Şam yönetimiyle yaptığı/yapacağı anlaşmalarda. Görünen YPG’nin ana unsurunu oluşturan ABD destekli SDG artık Suriye ordusunun temel unsuru haline gelecek. PKK geride kalan güçlerini Suriye’ye çekerek buradaki yapıda buluşacak. Peki, SDG hâlâ Suriye’de ulusal, bütüncül bir yapıya dahil olur mu yoksa zaman kazanıp yarı bağımsız, federasyon modelini mi hedefte tutar?...
İngiltere’ye uzanan “casusluk” iddiaları, Suriye, Filistin’i de içeren bölgesel gelişmeler derken İngiltere başbakanının bugünkü Türkiye ziyaretinin zamanlaması ise ilginç. Bu çerçevede CHP’nin tepkisi dikkat çekici. Ortadoğu ve Rusya-Ukrayna savaşındaki etkisi bilinen İngiltere, Kıbrıs’ta, Türkiye ve Yunanistan gibi garantör ülkelerden. Savunmadan enerjiye bu son gelişmelerle birlikte kritik gündem başlıkları düşünülürse Londra’dan ziyaret hayırdır dedirtecek türden.