“CHP, bir kurultayı daha geride bıraktı.” Normal koşullarda siyasetin içinde, hayatın olağan akışına uygun bir haber cümlesi. Ama ayrıntısına bakınca olağan değil, olağanüstü duruma işaret eden türden. Üstüne üstlük yerel seçimlerin kazananının CHP olduğu gerçeği ortadayken...
Geçen haftasonu itibarıyla Türk siyasetinin kritik tarihsel verileri arasına, ana muhalefet partisi CHP’nin son iki yılda iki olağan ve iki olağanüstü kurultay yapması da eklendi. İktidar cephesinin baskısı, yargı kıskaçları, partinin kendi içindeki tartışmalı muhalif sesleri derken CHP, uzun süredir zorlu süreçlerin içinde. Siyasette etki alanı daraltılıp seçmenden koparılmak isteniyor. Ancak toplumun ciddi bir kısmında bu “siyaset mühendisliğinin” olumlu yanıt bulmadığı görülüyor. Aynı şekilde CHP delegesi de birbirlerinden uzaklaşmıyor, beraberlikte birleşiyor. Yanıtını kurultaylarda duyuruyor. Son kurultayda da Özgür Özel liderliğini güçlü şekilde destekleyen parti delegeleri, baskı iklimine karşı mücadeleye, Saraçhane ruhunu tüm ülke geneline yaymaya, iktidarı hedefe koyduklarına ilişkin net mesaj verdi. Demokrasi şöleninde buluştu.
Özel’in siyaset maratonunun tarihe geçeceği kuşkusuz. Önceki üç kurultayda olduğu gibi Özel’in liderliğine güven tazelendi. Sonuncusunun farkı Özel’in geçerli tüm oyları alması da oldu. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve yakın ekibine yönelik 19 Mart operasyonlarına karşı başlatılan tepki CHP’nin milletle buluşma stratejisinin doğruluğunu pekiştirdi.
CHP için krizler bitti, işler kolay demek ise mümkün değil. Olağanüstü kurultayları getiren gelişmeleri düşünürsek “heybeden” her an, her şeyin çıkarılabileceği akıllarda.
Önümüzdeki dönemde İmamoğlu merkezli İBB davası var. Özel dahil partili isimlere yönelik fezlekeler Meclis’te. Aynı zamanda İmralı açılımı, terör elebaşısı Öcalan ziyaretiyle birlikte Cumhur ortaklarının aralarına DEM’i de katarak yeni anayasa planları da bu zorlu süreçlerin arasında.
CHP’nin sandık yarın kurulacakmış gibi tüm enerjisiyle sahada olması, yurttaşın sorunlarına çözüm içerikli politika üretmesi ve seçmen kitlesini genişletmesi için önünde kritik bir dönem bulunuyor. Parti programını 17 yıl sonra yenileyen CHP’nin Atatürk liderliğindeki Cumhuriyet kazanımlarının, demokratik, laik, hukuk devleti ilkesinin ülkenin geleceği için kritik önemini vurgulaması da bu açıdan önemli.
GÖZLER YARGI PAKETİNDE
Önümüzdeki günlerin gündem başlıkları arasında asgari ücret ve 11. yargı paketi de var. TBMM Başkanlığı’na sunulan 38 maddelik “TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin tartışmalar sürüyor. Pakete yönelik muhalefete gözdağı, baskıyı artırma amacı taşıdığı eleştirilerinin yanı sıra denetimli serbestlik konusunun şiddet mağduru kadınların korunması açısından riskler içerdiğine yönelik uyarılar da dikkat çekiyor. İktidar ekonomik kriz tablosunu konuşturmak istemese de yurttaşın gerçeği bilindik, yoksulluk verileri ağırlaşıyor. Gözler asgari ücrete zam oranında.
KARADENİZ YİNE ISINDI
İç politikadaki yüksek tansiyonun yanı sıra sınırlarımızın çevresindeki gelişmeler de her an tetikte olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Ukrayna-Rusya savaşında son olarak ateş hattının Türkiye karasularının yakınına uzanması da bunun bir göstergesi. Bir bakıyoruz Gazze’de, bir bakıyoruz Ukrayna’da olası “barış/görev gücünde” Türk askeri olsun yönünde iç-dış farklı kesimlerden söylemler yükseliyor. Akdeniz’deki etkinlik mücadelesi ve bu çerçevede Kıbrıs’taki gelişmeleri de düşünürsek içerideki kriz başlıklarını, sınırlarımızın çevresindeki bilinmezlik denklemlerini çözmeden atılacak adımların risklerini göz ardı etmemek gerekiyor.