Suriye’de gerilim artıyor. Sahadaki parçalı bulutlu yapının kullanışlı ortamı zaten olabileceklerin sinyalini uzun süredir veriyordu. Washington’ın “tek ülke, yönetim” söylemleri fırtına hızı başladığı gibi sönüverirken şimdilerde yine “federasyonumsu” açıklamalara çevrildi bile. Geçen hafta ABD elçisinin terör örgütü PKK’yle, Suriye kolu YPG/SDG’nin artık birbiriyle ilişkili olmadığı yönündeki çıkışıyla birlikte Suriye’de merkezi bir hükümetin kurulma olasılığının zayıf olduğunu söylemesi de gündeme düştü. Cihatçı HTŞ kökenli Şara liderliğindeki Şam yönetimine destekteki Ankara, durumdan memnun olunmadığına ilişkin mesajlar veriyor. Kimi yorumda TSK’den yeni bir operasyon gelebilir deniyor. Bu operasyonun açık/ arka planda kime karşı olacağı ise farklı görüşlere yol açıyor. Örneğin PKK/YPG’ye mi, Suriye’nin içinde işgalini genişleten ABD destekli İsrail’e mi?.. Ya da operasyonla birlikte hedeflenen; Şam’daki Şara yönetimine koruma kalkanı sağlayıp, sınırlarımıza uzanacak şekilde bir hat oluşturmak mı?..
PENTAGON’UN AĞIRLIĞI
Filistin’den Lübnan’a, Irak’tan Suriye’ye, İran’a sahadaki gelişmelere bakınca ABD’nin bölgedeki çıkarlarının vekili olarak gördüğü İsrail ile birlikte Ortadoğu’daki planları yol alır görüntüde. Suriye’de YPG’nin ana omurgasını oluşturan SDG ile ittifakına toz kondurmayan Washington’ın politikası bilindik. Özellikle ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, diplomasi masasına göre daha açık ve net YPG’ye destekte. Irak’taki Kürt bölgesel yönetimi gibi bir yapının Suriye için oluşturulması olasılıklardan. “Bölgesel yönetimler” kendi ülkeleri içinde mi kalır yoksa o ünlü GOP, BOP haritalarındaki gibi zaman içinde birleşik bir Kürt devleti oluşumuna doğru ilerler mi sorusu ise kritik önemde.
İsrail’in Filistin’e zulmü, günümüz dünyasında uluslararası hukukun ve örgütlerin etkisizliğini gözler önüne seriyor. Öngörülemezlik çağında emperyalizm cephesinde değişen yok; yine din, etnik, mezhep farklılıklarını da kullanarak ulusları bölme, çıkar gemilerini yürütme siyaseti devam ediyor. Bölgeyi zehirleyen bu siyasete karşı en güçlü panzehir kuşkusuz demokratik, laik hukuk devleti ilkesini sahiplenmek, toplumu bölen, kutuplaştıran değil birleştirici olmak. Karşıdevrimcilere, gerici yaklaşımlara geçit vermemek, toprak bütünlüğünü ve savunma hattını güçlü tutmak.
GÖZLER YARGI SÜRECİNDE
Eylül ayına girerken Türkiye’de gündem siyasetten ekonomiye pek çok açıdan ağır. Gözler adli yılın başlamasıyla CHP kurultayının iptal edilmesi davasıyla birlikte operasyon dalgalarıyla tutuklanan belediye başkanları ve ekiplerine yönelik yargı süreçlerinde. MHP’nin başlattığı “İmralı açılımı”yla Meclis’te kurulan komisyon beklenildiği üzere tartışmalar eşliğinde ağır aksak ilerliyor.
CHP, sunduğu 29 maddelik demokratikleşmeye ilişkin taleplerine yanıt beklerken komisyonun gündeminin sadece PKK’nin silah bırakmasına sıkıştırılmaması gerektiği vurgusu yapıyor. Herkes için eşit yaklaşım, adalet çağrıları artıyor.
Sınırlarımızın dibinde trajik şekilde yaşanan değişimler, yeni bir “Hata yapmışız, kandırıldık” noktasının kaldırılamayacağını ortaya koyuyor. Stratejik, ulusal birlik, bütünlük bakışıyla bölgede domino etkisi gelişmelere karşı hazır olmak gerekiyor. İktidar cephesi iç ve dış siyasette kitlendikçe muhalefete baskıyı artırırken ülkenin geleceğine yönelik toplumdan yükselen uyarıları, kaygıları ne zaman duyacak, görecek sorusu ise yanıt bekliyor...