Özgür Mumcu

Erdoğan’a Dersim Vizesini Kim Verdi?

19 Kasım 2014 Çarşamba

Dersim özrü meselesi periyodik aralıklarla tartışma yaratıyor. Zamanında Onur Öymen’in gayet yersiz bir şekilde Dersim’de olanları “analar ağlamasın” söylemine eleştiri için kullanmasıyla canlanan bir konu.
Dersim’de yaşanan bir katliam. Askeri harekâtın sebebi ne olursa olsun, iş çığırından çıkmıştır. Bugün hâlâ acıları hatırlanan ve herhalde övünülecek bir tarafı olmayan bir katliam.
Sürgüne gönderilenlerin de acısını unutamadığı bir hikâye Dersim’inki. Cemal Süreya nasıl hatırlıyor o sürgünü: “Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar/ Tarihöncesi köpekler havlıyordu.”
AKP’nin Dersim’den bahsetmesi, katliamdan dolayı özür dilemesi ve CHP’yi de bunu yapmaya davet etmesi sıklıkla karşılaştığımız bir durum. En son Başbakan Davutoğlu, Hacı Bektaşi Veli Kültür Merkezi’nde “Dersim modern bir Kerbela’ydı” diyerek Alevilere “açılım mesajları” verdi.
AKP’nin temsil ettiği siyasi geleneğin Alevilik hakkındaki tutumu belli. Sivas katliamı sanıkları zamanaşımıyla kurtulunca Erdoğan’ın “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dediği hâlâ akıllarda.
O vakit Dersim’i neden dert edinip, hangi sebeple özür dilemekteler?
Görünür iki sebep var. İlki çok açık. Dersimli genel başkanı olan ve Alevilerin oy verdiği CHP’yi köşeye sıkıştırmak.
İkinci sebep ise ilkinden daha önemli. Erdoğan’ın Dersim’den bahsetmek için “ideolojik bir vizesi” var. Vizeyi veren de Necip Fazıl Kısakürek.
Şair, 1969 senesinde yayımlanan Son Devrin Din Mazlumları kitabında Dersim katliamından da bahseder ve başta Fevzi Çakmak ile Celal Bayar olmak üzere sorumluları eleştirir.
Bu Erdoğan’ın Dersim’i sahiplenmesi için yeter sebeptir. “Üstad”’ın vizesi talebesinin cebindedir.
Zira Star gazetesinin Necip Fazıl ödülleri sebebiyle Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ne demişti hatırlayalım:
“Bugün Türkiye’yi yöneten kadroları tek tek gözden geçirdiğimizde her birimizin başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm bu kadroların üstadın seçmesinden geçtiğini, o bereketle buralara hizmetlere imza attıklarını hepimiz biliyoruz.”
Daha evvel de yazdım. Milli içkinin ayran olmasından, dindar nesil yetiştirme saplantısına kadar çok şeyin kaynağı Necip Fazıl. Onun Dersim’den bahsetmesi de haliyle Erdoğan ve arkadaşlarını rahatlatıyor.
Aynı ödül töreninde Erdoğan şöyle diyor: “Bugün ‘Yeni Türkiye’ diyorsak, Necip Fazıl’ın izi vardır, alın teri ve mücadelesi vardır.”
Peki, bu Dersim katliamını anarak Erdoğan’ın özür dilemesini sağlayan, Davutoğlu’na Kerbela benzetmesi yaptıran Necip Fazıl’ın yeni Türkiye’sine Aleviler ne kadar umut bağlayabilir?
Cevabı yine “üstadın” Doğru Yolun Sapık Kolları kitabında. Şöyle sesleniyor:
“Bugün Türk nüfusunun, bilmem yüzde kaçını temsil eden Alevilik, aynen İmam-ı Rabbani ölçüsüyle din ve dünya cahili ellerde, kutusunun içi boş bir etiketten ibarettir.”
“Ne iştir ki, Aleviler, Dürziler ve Yezidiler, Sünnilik İmparatorluğu demek olan Osmanlı Devleti’nce din ve millet bahçemizden ısırgan otları gibi yolunup atılamamıştır.”
“Kör ve habersiz bir gelenek yolundan gelen Türk Alevilerinin kültür, telkin ve temsil yoluyla fethedilmeleri lazımdır.”
Bektaşilik de Necip Fazıl’dan nasibini almış:
“Bir mezhep olmaktan kaçınan, belki şuurla kaçan Bektaşilik, bir ruh haleti tavriyle, şeriat sevgisini asırlarca örselemekte büyük rol sahibidir.”
Erdoğan o ödül töreninde dün söylediğinin tam tersini söylemekten kaçınmayanları görünce Necip Fazıl’ın fikir namusunu daha iyi anladığını da söyledi.
Madem Nabi Avcı’nın söylediği gibi bugün ülkemizi yönetenler Necip Fazıl’ın seçmesinden geçmiştir. Onların “üstadın” Alevilik hakkında yazdıklarını bugün nasıl değerlendirdiklerini bilmek hakkımızdır.
Hazır fikir namusundan da bahsediliyorken.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları