Manşetlerin Gölgesinde “Hayat”
Sadık Çelik
Son Köşe Yazıları

Manşetlerin Gölgesinde “Hayat”

18.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Her gün televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada büyük sözler, manşetler, olağanüstü gelişmeler, son dakika olaylar… 

Sabah işe yetişmeye çalışan insan, okul servisini bekleyen çocuk, mutfakta akşam yemeğini hazırlayan kadın ise hiçbir bültende kendine yer bulamaz. Her gün aynı saatte sokağın başından kalkan dolmuş, fırından yükselen poğaça kokusu, servis kornası, okul zili, asansörde çekingen bir gülümsemeyle selamlanan komşular, her sabah aynı saatte ve aynı ezgiyle öten kumru... 

Halbuki bu ülkenin hayati damarları tam da buralarda atar. 

Politik gündem büyüdükçe, sıradan hayatlar küçülüyor; büyük sözler küçük anları yutmaya başlıyor. Böylece biz esas olanı, yani günlük hayatı gözden kaçırıyoruz. 

Bu yazı, manşetlerin gürültüsünde görünmezleşen o ritmin hakkını arıyor!

Manşetler, ekranlar, sosyal ağlar yani çağın dili, gürültülü ve hızlı konuşur. “Son dakika” kültürü, zihni dakikalara hapseder. 

Yaşamak ise anlaşılmak için “yavaşlık” ister. 

İnsan sabah kalkar, otobüs bekler, maaşını günlere böler, çocuğunu büyütür, pazara uğrar, bakkaldan ekmeğini alır, sınavına hazırlanır, eczaneye uğrar. Kimisi sabahın ilk ışıklarıyla ormanda yürüyüşünü yapar, kimi ise aynı dakikalarda karanlık fabrikada mesaiye başlar. Bunlar manşet olmaz. Oysa toplumun omurgası tam da bu sıradan ritimdir. 

Siyaset hızlandıkça, toplumun ihtiyacı daha da yavaşlamaktır: Huzur, öngörülebilirlik, düzen.

Adalet denince hep büyük reformlardan, anayasalardan söz edilir. Halbuki gerçek adalet, insanın günlük hayatında ölçülebilir. 

Adalet bazen bir otobüs saatinin dakikliğidir. Parklar güvenli mi? Ulaşım işliyor mu? Randevu sistemleri çöküyor mu? Elektrik faturası nasıl hesaplanıyor? Bu soruların cevabındadır. Çocuklarını okula götüren bir babanın, daracık sokakta pervasızca hız yapan bir sürücüyü uyarmasında ve bunun için çocuklarının gözü önünde tokat yemesinde aranmalıdır. Gücü ve lüksü elinde tutanın kendini her şeye hak görmesinde... İktidar vehmidir asıl tehlikeli olan. O kibir, sıradan insanın en basit itirazını bile cezalandırmaya kalkışır...

Adalet aynı zamanda, asırlık bir kurucu partinin mahkeme salonlarından çıkamamasında aranmalıdır. Ya da iktidar sahiplerinin her kararı kendi koltuklarını korumak için yontup yontmadığından belli olur. Dünyanın büyük güçleri ve sözde dünya liderleri kendi hırsları uğruna milyonları ateşe atmıyorsa, işte o zaman adaletin nefesinden söz edilebilir. 

Adalet sofrada, sokakta, iş yerinde başlar; oradan yukarıya, belediye binasına, meclise, yargıya ve hatta dünya sahnesine doğru yayılır. Günlük hayatın küçük adaleti kurulmadan, büyük adaletin de sözü olmaz. Büyük sözlerin gücü, küçük imkanlarla sınanır. Vatandaşla devlet arasındaki güven tam da buralarda kurulur. 

Filozofların “ortak dünya” dediği şey, kapı eşiklerinde başlar: Yaya geçitlerinde, kasislerde, sokak asfaltlarında, trafik lambalarında, hastanelerdeki sıralarda, kamu çalışanlarının nezaketinde... Büyük reform, küçük saygıyla sınanır. 

Bir şehir, kaldırım yüksekliğinde sınıf atlar ya da düşer. 

Siyasetin başarısı ve toplumun gücü, en zayıf olanın hayatını ne kadar kolaylaştırdığı ile ölçülür. Büyük siyaset dediğimiz şey, eğer sıradan insanın hayatını kolaylaştırmıyorsa, boş bir gürültüden ibarettir.

***

Dikkatimizi sürekli çalan bir ekonomi, her gün yükselen fiyatlar, bitmeyen geçim derdi, işsizlik kaygısı… Bunun yanında bitmeyen siyasi tartışmalar, durmaksızın akan haberler, krizlerle dolu dünya gündemi, savaş manşetleri, iklim felaketleri, göç dalgaları ve ekranlardan yağan bildirimler... Hepsi sonunda yurttaşlığımızı da çalar. Uzun dikkat parçalanır; parçalanmış dikkat ortak aklı kuramaz. Kızgınlık artar, nüans kaybolur. Öfke yükselir, anlam küçülür. Ekonomi, medya ve siyaset kalıcı çözümlerden çok anlık duygular üretmeye başladığında, toplum yavaş yavaş duygusal tükenmişliğe sürüklenir.

Bir ülke her gün olağanüstü haberlerle yönetiliyor ve yönlendiriliyorsa toplumun ruhunun yıpranması işten bile değildir. İnsanlar önce kaygıya düşer, ardından kayıtsızlığa alışır. Her an kriz, her an son dakika... Böyle bir ortamda kimse geleceğe güvenle bakamaz. Oysa umut küçük güven ortamlarından doğar. Çalışır bir sistem, düzenli işleyen hizmetler, bozulmayan günlük ritim...

İnsan elektrik faturasını öngörebiliyorsa, otobüs saatinde geliyorsa, randevu sistemi 6 ay sonraya gün vermiyorsa, çocuğunun okul zili zamanında çalıyorsa, emekli maaşı günü değil ayı ve tüm bir hayatı kurtarıyorsa, öğrenci bursunu vaktinde alıyorsa, çiftçi mazotunu öngörülebilir fiyata buluyorsa, işçi mesaisinin karşılığını zamanında ve hakkıyla alıyorsa, öğretmen, memur liyakate göre, adil bir biçimde atanıyorsa, esnaf ertesi sabah kepenk açtığında döviz kurunun dükkânındaki etiketleri değiştirmesine gerek bırakmayacağından, vergisini, kirasını, elektriğini ödeyebileceğinden emin olabiliyorsa, ülkenin her bir bireyi interneti keyfi yasaklamalardan azade, özgürce, kesintisiz kullanabiliyorsa, gazeteci yazdığından, sanatçı söylediğinden, yurttaş sosyal medyada paylaştığından dolayı başıma ne gelecek diye tedirgin olmuyorsa, yaşlı insan evinde yalnızlığa terk edilmiyor, düzenli sosyal destek ve bakım alabiliyorsa...

İşte o zaman nefes almak da umut etmek de mümkündür. Toplumu ayakta tutan da tam budur. Politikacıların büyük sözleri değil, vatandaşın günlük hayatı belirleyicidir. Çünkü toplumun asıl enerjisi, “olağan”ın işlemesinden gelir.

Manşetler gelip geçer. Geriye; sabah aynı saatte kalkan otobüs, çalışır bir sağlık sistemi, güvenli bir mahalle kalır. Politikacılar büyük laflarla övünmek yerine, sıradan hayatı onarmayı öğrenmeli. Çünkü bir ülkeyi güçlü yapan şey tarihi nutuklar değil, insanların günlük hayatına duyduğu güvendir. 

Sıradan hayatların öznesi sıradan insan dediğimiz kimdir? Sade, ortalama, vasat bir figür mü? Yoksa tam tersine, sessiz çoğunluğu temsil eden görünmez kahramanlar mı? Toplumun gerçek taşıyıcıları...

Sıradan insanlar çoğu zaman görünmez; çünkü manşetler olağanüstüyü sever. Ama tarih bize şunu göstermiştir: Kriz anlarında toplumu ayakta tutan, bu görünmez insanların kurduğu sıradan hayatlardır. Savaş günlerinde bile umut, cephelerden yükselen naralardan değil, mahallede sabah fırının açılmasından, bir çocuğun okula gidebilmesinden doğar. Deprem anında en önce çalışan şey devletin mekanizmaları değil, komşuluk ilişkileridir. Pandemi günlerinden hatırlayın; en büyük dayanak, ev içindeki küçük düzenler; kaynayan bir tencere, açılan bir pencere, sabit kalan ritimler değil miydi... 

Ortak dünya büyük nutuklarla değil, gündelik pratiklerle kurulur. Belki de asıl olağanüstü olan şey, olağanı sürdürebilmektir. Ve siyaset de tarih de, eninde sonunda bu basit gerçeğin etrafında dönmek zorunda kalır.

Yazarın Son Yazıları

Kötülüğün yeni yurdu

Psikoloji, hukuk, dinler ve gündelik ahlakın ortak ezberinde kötülük, bireyin içindeki karanlıkla açıklanır.

Devamını Oku
04.12.2025
Kasım Üzerine: Dökülmenin ve Hatırlamanın Zamanı

Kasım, takvimin yalnız ayı.

Devamını Oku
20.11.2025
Sadakat Çağında Muhalif Kalmak

Bir toplumun neye güven duyar? Akla mı, yoksa itaate mi?

Devamını Oku
13.11.2025
Bir Tapınağın Hikâyesi: Mekânlar Değişiyor, İnsan Hep Aynı Savaşın İçinde

Denizden 150 metre yukarıda, Akropolis’in kayalık tepesinde yükselen sütunlar…

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyetin aynasında bugün

Türkiye’de uzun zamandır yeni bir fikir doğmuyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Bir ahlak meselesi… Temiz eller, kirli zihinler

Ahlak; herkesin ağzında dolaşan fakat kimsenin pek de hayatına almadığı kelime.

Devamını Oku
24.10.2025
Bir Mahpusluk Halidir Bu Memleket

Bir ülkeyi anlamak için hapishanelerine, yani adaletin son durağına bakabilirsiniz.

Devamını Oku
16.10.2025
Öfkenin İkliminde Yaşamak: Adaletin Suskun, Zorbanın Gür Olduğu Bir Ülke

Toplum adeta bir gerilim teline dönmüş durumda; dokunan yanıyor, çekilen tınlıyor, kimse sesin kime ait olduğunu ayırt edemiyor.

Devamını Oku
10.10.2025
Gücün yakıcılığı, çekiciliği ve kontrol edilebilirliğinin önemi

Güç, insanlık tarihinin en eski büyüsüdür: Çekici olduğu kadar sınayıcıdır da insana kendini tanrı sanma yanılsaması verir...

Devamını Oku
02.10.2025
Kayıp Meslekler, Kırık Hayatlar

İnsan yalnızca yaşayan, tüketen bir beden değildir; aynı zamanda anlam üreten, topluma katkı sunan bir varlıktır.

Devamını Oku
25.09.2025
Manşetlerin Gölgesinde “Hayat”

Her gün televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada büyük sözler, manşetler, olağanüstü gelişmeler, son dakika olaylar…

Devamını Oku
18.09.2025
Eylül Manzarası: Eşitsizlikten Umuda Eğitim

“Çok çalışırsan her şeyi başarırsın”.

Devamını Oku
04.09.2025
Tarım, Toplum ve Gelecek: Bir Yeniden Kuruluş Çağrısı

Tarım, Toplum ve Gelecek: Bir Yeniden Kuruluş Çağrısı

Devamını Oku
21.08.2025
Aşktan Öte Dertler…

İnsanoğlunun istila ettiği bu yeryüzü, artık sadece coğrafyaların değil, dertlerin de haritası.

Devamını Oku
14.08.2025
Kendine mahkum, aşka ve suça kör

Var olmak için nefes almak yetmez; insan bir yere ait hissetmek ister, bağ kurmak.

Devamını Oku
07.08.2025
Her yaz aynı alevlere uyanmak kader değil!

Dünyanın nefes almayı unuttuğu yıllar…

Devamını Oku
31.07.2025
LGS ve Eğitimin Hal-i Pürmelali, Siyasi Ahlakın Evrildiği Yer ve Bahçeli’nin Temsil Önerisinin Anlattıkları

Bu yıl LGS’de 500 tam puan alan 719 öğrenciyle rekor kırıldı. Geçtiğimiz yıl bu sayı 352’ydi. Sınav zor; ama başarı fazla…

Devamını Oku
24.07.2025
Speed ve Galata: Sistem Hatası Veriyor - Kulenin Tepesinden Bakınca Görünen; Liyakatsizlik

İstanbul’un siluetine yüzyıllardır tanıklık eden Galata Kulesi…

Devamını Oku
17.07.2025
Dev aynasındaki bireyler ve hakikatin yerine geçenler

Dev aynasındaki bireyler ve hakikatin yerine geçenler

Devamını Oku
10.07.2025
Ütopyanın Maskesi, Distopyanın Gölgesi

Bir hayal ve bir kâbus: Ütopya ve distopya. Genellikle “var olmayan dünyalar” diye tanımlanırlar.

Devamını Oku
03.07.2025
İsrail-İran Savaşı Ekseninde Çivisi Çıkan Dünya

İnsanlığın kolektif aklı çöküyor gibi uzunca bir zamandır...

Devamını Oku
19.06.2025
Görmenin ve anlamanın göreceli olduğu bir dünyada hakikati kim belirler?

Batı felsefesi binlerce yıldır görmeyi yüceltir. Duyular arasında en "akıllı", en "ruha yakın" olan hep görme sayılmıştır. Platon, Timaios’ta, “Görüşümüz gerçekten de bize en büyük yararı sağlamıştır,” der. Çünkü ona göre göz, zihnin kapısıdır; ruhun dışarıyı yokladığı bir uzantı.

Devamını Oku
12.06.2025
Kendi Celladına Aşık Olmak: Gücün Büyüsüne Kapılan Toplumlar

Toplumlar bazen göz göre göre karanlığa yürür. Hatta yürümekle kalmaz, o karanlığa âşık olurlar. Tıpkı bazı bireylerin kendine zarar veren ilişkilerde ısrarla kalması gibi.

Devamını Oku
29.05.2025
Dans Vebası: İnsanlığın Ayaklarıyla Çığlık Atışı

1518 yazı. Strasbourg’un taş sokaklarında bir kadın, Frau Troffea, kimseye aldırmadan dans etmeye başladı. Ne müzik vardı ne şenlik. Zaten yüzünde de neşeye dair tek bir iz yoktu.

Devamını Oku
22.05.2025
İstanbul’u imar adaleti kurtaracak (Değiştirilmesi Gereken Boğaziçi İmar Yasası ve Kentsel Dönüşüm)

İstanbul'u imar adaleti kurtacak (DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN BOĞAZİÇİ İMAR YASASI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM)

Devamını Oku
01.05.2025
Ülkenin Gerçek Beka Sorunu: Umudu Tükenen Toplumlarda Nüfus Kaçınılmaz Olarak Yaşlanır

Ülkenin Gerçek Beka Sorunu: Umudu Tükenen Toplumlarda Nüfus Kaçınılmaz Olarak Yaşlanır

Devamını Oku
24.04.2025
Sadece Ahmet Değil: Bu Ülkede İyilik Konu Edildi, Kötülük Sıradanlaştı

Sadece Ahmet Değil: Bu Ülkede İyilik Konu Edildi, Kötülük Sıradanlaştı

Devamını Oku
17.04.2025
Beyin Göçü Savaşları veya Zekânın Büyük Kaçışı: Türkiye Neden Tutamıyor?

Beyin Göçü Savaşları veya Zekânın Büyük Kaçışı: Türkiye Neden Tutamıyor?

Devamını Oku
20.03.2025
Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

Devamını Oku
13.03.2025
Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…

Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…

Devamını Oku
06.03.2025
Boşvermişlik Yangınları: Teğmenlerin İhracından Otel Trajedisine Bir Toplumsal Duyarsızlığın Anatomisi

Boşvermişlik Yangınları: Teğmenlerin İhracından Otel Trajedisine Bir Toplumsal Duyarsızlığın Anatomisi

Devamını Oku
06.02.2025
Toplumun Karanlık Kavşakları: Bir mimarın son durak hikâyesi, trafik çilesi ve asfalt üzerinde insanlık cinneti

Toplumun Karanlık Kavşakları: Bir mimarın son durak hikâyesi, trafik çilesi ve asfalt üzerinde insanlık cinneti

Devamını Oku
26.12.2024
Hakikat yorgunu bir toplum: Beyin çürümesi, haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler

Hakikat Yorgunu Bir Toplum: Beyin Çürümesi, Haksızlıklar, Hukuksuzluklar, Adaletsizlikler

Devamını Oku
18.12.2024
Suriye’nin Küllerinden Yükselen Kaos: İnsan Hakları Günü’nde Yeni Haritalar, Yeni Sınavlar

Suriye’nin Küllerinden Yükselen Kaos: İnsan Hakları Günü’nde Yeni Haritalar, Yeni Sınavlar

Devamını Oku
17.12.2024
Suriye’nin küllerinden yükselen kaos: İnsan Hakları Günü’nde yeni haritalar, yeni sınavlar

Suriye’nin küllerinden yükselen kaos: İnsan Hakları Günü’nde yeni haritalar, yeni sınavlar

Devamını Oku
10.12.2024
Machiavelli'nin Gölgesinde Modern Siyasetin Zalim Oyunları; Türkiye’den Suriye’ye

Machiavelli'nin Gölgesinde Modern Siyasetin Zalim Oyunları; Türkiye’den Suriye’ye

Devamını Oku
04.12.2024
Öncesi ve sonrasıyla Kılıçdaroğlu’nun tarihi savunması

Öncesi ve sonrasıyla Kılıçdaroğlu’nun tarihi savunması

Devamını Oku
26.11.2024
Yalnız değilsiniz: Dost uzanan eller uzak olmasın…

Yalnız değilsiniz: Dost uzanan eller uzak olmasın…

Devamını Oku
20.11.2024
Mülksüz yeni nesil ve İzmir, Selçuk’ta mülksüzlük içinde kaybolan 5 minik can

Mülksüz yeni nesil ve İzmir, Selçuk’ta mülksüzlük içinde kaybolan 5 minik can

Devamını Oku
14.11.2024
Yenidoğan Çetesi ve MHP Genel Başkanı Bahçeli Öcalan'a umut hakkı istedi

Yenidoğan Çetesi ve MHP Genel Başkanı Bahçeli Öcalan'a umut hakkı istedi

Devamını Oku
23.10.2024