İki Güncel Oyun

27 Kasım 2008 Perşembe

Şehir Tiyatrolarının Fatih Reşat Nuri Sahnesinde izlediğim Ilan Hatsorun Maskeliler adlı oyunu, izleyenleri çağımızın en uzun süreli, en acı yaralarından biri olan Filistin sorununa götürüyor.

Filistin halkı, 1948’de İsrail devletinin kurulup yaşadıkları toprakların işgal edilmesinden bu yana direnişini sürdürüyor. Yüz binlerce insan komşu ülkelerdeki mülteci kamplarında yaşamlarını sürdürmek zorunda kalırken büyük çoğunluk da işgal altındaki topraklarda kaldı.

Maskeliler oyunu, hemen her gün gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına yansıyan trajik olaylara, bir sanat yapıtının bütünlüklü, derinlikli yaklaşımını getiriyor.

Filistinli üç kardeş, İsrail işgali altındaki bir köyde gizlice buluşurlar. Büyük kardeş Davut, yaşamını güvence altında sürdürebilmek için İsraillilerle işbirliği yapmayı seçmiştir. Ortanca kardeş Naim ise dağlarda yaşayan bir gerilladır ve görevi İsraille işbirliği yapanlara verilen ölüm cezalarını yerine getirmektir. İki kardeşi buluşturan en gençleri Halit ise köylerinde bir İsrail kurşunu ile kötürüm kalmış küçük kardeşlerine bakmaktadır.

Üç kardeşin buluşmasıyla başlayan oyun, Ortadoğunun altmış yıldır kan ve ateş içinde süren trajik yazgısının tek tek bireylerin hayatlarına nasıl yansıdığını, insanları ne denli çıkmazlara sürüklediğini gösteren bir arenaya dönüşür.

Oyunu günümüz tiyatrosunun efsane oyuncularından Taner Barlas, büyük başarıyla yönetmiş. İçinde yaşadığımız kuşku, nefret ve şiddet toplumunun insanı ezen unsurlarını; kardeş kavgalarına dek yayılan kılcal damarlarının nasıl yeryüzünü kuşattığını, izleyenlere derinliğine duyurmayı başarıyor.

Oyunun metni de, ülkemizin oyun yayımlayan tek yayınevi olan Mitos-Boyut Tiyatro Yayınları tarafından yayımlandı (çeviren: Nebil Tarhan).

***

Akbank Sanatta Yeni Kuşak Tiyatronun sergilediği Jose Riveranın Salvador Dali Göndermeleri İçimi Isıtıyor adlı oyunu ise ABDnin yıllardır savaştığı Ortadoğuda görev yapan bir askerinin izinli döndüğü evinde yaşadıklarından yola çıkarak kendisinin ve eşinin içine düştükleri yabancılaşma duygusunu anlatıyor.

Anlatımda bolca yer verilen gerçeküstü göndermeler, oyunu soyutlaştırmak şöyle dursun, savaşın insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerini daha yoğun duyuran somut yaşam sahnelerinin oluşmasını sağlıyor.

Sermaye düzeninin daha çok güç ve kâr elde etme güdüsüyle insanları sürüklediği çıkmazların, bireysel yaşamlar üzerindeki yıkıcı etkilerini tartışıyor oyun. Bunu yaparken müzik, aydede, kedi gibi unsurları, vahşet karşısında insani yanı ortaya çıkarabilmek için kullanıyor.

Seyirciye alışılmadık, yeni bir anlatım diline sahip gibi görünse de son derece sağlam, ne dediğini bilen bir oyun.

Başarılı oyuncuların yanı sıra yönetmen Mehmet Ergen de son yıllarda sahnelerimize taşıdığı yeni oyunlarla özel bir övgüyü hak ediyor.

İzlediğim iki oyun, her gün insanlığımızdan bir şeyler yitirerek yaşamak zorunda kaldığımız günümüz dünyasında tiyatro sanatının ne denli insanın yanında olduğunu yeniden anımsattı bana.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları