Doğum

27 Haziran 2012 Çarşamba
\n

\n

Doğum, bütün toplumlarda kutsallık derecesinde önemlidir. Bir insandan başka bir insanın üremesi... Elbet, bilimsel açıklamalar bu süreci bize bütün ayrıntılarıyla açıklayabilir, ama yine de olgunun olağanüstülüğü yadsınabilir mi?\n

\n

Bugün bir alışkanlığa dönüşmüş olan doğum günü kutlamaları, geçmişe gidildikçe içinde türlü geleneklerin barındığı toplumsal etkinliklere dönüşür.\n

\n

Eski Hint geleneklerinde, doğum kutlaması gebelikle birlikte başlar,mantradenilen kutsal heceler söylenerek dileklerde bulunulurdu. Doğumu kutlamak için yapılan ayinlerde de yine mantralar okunurdu.\n

\n

Amerikan yerlileri ise doğumdan sonra bir arınma ayini olarak ormanda dolaşırlar ve yeni yaşamı simgeleyen yeni bir ateş yakarlardı.\n

\n

Güneydoğu Asyada, doğumdan sonraki birkaç gün kötülüklerden korunmak için ateşin üstünde ya da yakınında yatılması gerektiğine inanılır.\n

\n

Arabistanda yalnızca erkek çocukların doğumu kutlanır. Doğum haberini getirene armağan verilmesi ve şölen düzenlenmesi gelenektir.\n

\n

Anadoluda, çocuğun doğumunu yakınlarına bildirenlere müjdeci denir. Türküde dendiği gibi, Müjdeciler gelse de bizim kapıya / Neyleyim neyleyim kolları neyleyim / Nenni neni demedik, dilleri neyleyim.” Yeni doğan için türlü törenler yapılır; kurban kesilir, ağaç dikilir, helva dağıtılır, mevlit okutulur.\n

\n

Mevlit demişken, edebiyatımızda doğum temalı şiirlerin en ünlüsü, Süleyman Çelebinin 1409-10da yazdığı Mevlittir. Divan edebiyatının öteki örneklerine göre, yalın bir Türkçeyle yazılmış olan Mevlit, halk arasında o tarihten günümüze dek önemli sayılan günlerde sık sık okunarak kutsal bir metne dönüşmüştür.\n

\n

Nâzım Hikmetin Memleketimden İnsan Manzaralarının Üçüncü Kitabı da unutulmaz bir doğum sahnesiyle kapanır. Mahkûm Halil, rastlantıyla cezaevi ameliyat odasının aralık kalmış kapısından gerçekleşmekte olan bir doğumu izler baştan sona.\n

\n

Kainat gibidiye düşünür, doğuran ağaçlar, yıldızlar, cemiyetler gibi”.\n

\n

***\n

\n

Sevdiklerimizin doğumundan duyduğumuz sevinç başka neyle ölçülebilir? Onlar olmasa; sevdiğimiz sanatçılar, sevdiğimiz arkadaşlarımız, yakınlarımız olmasa nasıl bir hayatımız olurdu? Okuduğumuz kitapları okumamış, gördüğümüz filmleri, oyunları görmemiş olsak nasıl insanlar olurduk?\n

\n

Bugünkünden çok daha yoksul, yoksun hissetmez miydik kendimizi?\n

\n

İnsanın belki de en umutsuz durumudur, yoksunluk duygusu. \n

\n

Sevdiklerimiz kurtarır bizi bu karaduygudan. Onların varlığı, bizlerde geleceğe güven, yaşama sevinci, tutkusu uyandırır. Bizim için var olan dünyayı onlar güzelleştirir.\n

\n

Doğum günleri kutlamaları, aslında bir teşekkürdür. Sevdiklerimize, bizi bu dünyada yalnız bırakmadıkları, daha zengin, daha güzel kıldıkları için bir teşekkür...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları