Cüneyt Türel

09 Mayıs 2012 Çarşamba
\n

\n

\n

\n

Kimi sanatçılar yalnızca sanatlarıyla büyüktür, insan yanlarını tanıdığınızda hayal kırıklığı yaratırlar; kimileri ise hem sanatları hem de insan yanlarıyla büyüktür. Onları tanıdığınızda, gerçek, büyük bir sanatçıyı tanımanın erinci sarar içinizi.\n

\n

1 Mayıs günü yitirdiğimiz Cüneyt Türel, böylesi ender rastlanan soylu bir sanatçıydı. Yıllar boyu hem sahnede izlerken, hem yüz yüze görüşmelerde hep bu soyluluğun yüceliğiyle titremiştir içim.\n

\n

Onu sahnede ilk gördüğüm gün, gerçekten unutulmaz bir gündü. 1 Eylül 1976 günü, Harbiye Açıkhava Tiyatrosunda binlerce kişi, coşkuyla Dünya Barış Gününü kutlamak için toplanmıştı. Hem kim unutabilir, o gün orada olup da Konstantin Simonovun sahnede Bekle Benişiirini okuyuşunu, sonrasında Ataol Behramoğlunun Türkçesini...\n

\n

O gecede Cüneyt Türel, yarı aydınlık bir ışık içinde sahneye çıkıp, Nâzım Hikmetin, Kardeşlerim / bakmayın sarı saçlı olduğuma / ben Asyalıyım / bakmayın / mavi gözlü olduğuma / ben Afrikalıyım dizeleriyle başlayan ünlü şiirini okumuştu. Bir sesle bir şiirin, bir sesle bir şairin bu denli etkili buluşması az rastlanan bir mutluluktu. \n

\n

Sonraki yıllarda Şehir Tiyatrolarında pek çok oyunda aynı hayranlıkla izledim onu. Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu geldi sonra, birbirinden güzel oyunlarla. O oyunlara ilişkin yazılarım bu köşede yayımlanmıştı.\n

\n

Tiyatro kadar edebiyat dünyasının da içindeydi. Yakın arkadaş çevresinde çok sayıda edebiyatçı vardı. \n

\n

Ünlü bir sanatçı olmak, onun alçakgönüllü insan yanını hiç değiştirmedi. Çağrıldığı en kıyıda köşedeki edebiyat etkinliklerine gelir, o büyüleyici sesiyle şiirler okurdu. Unutamadığım bir Eskişehir yolculuğumuz olmuştu. Soğuk bir ocak günüydü, o ve Tilbe Saranla Nâzım Hikmetin doğum günü etkinliklerine katılmak için Haydarpaşadan trene bildiğimizde. Ağır bir grip geçirmekte olmasına karşın kıramayıp gelmişti. Tren Bilecikten sonra Bozüyük düzlüğüne çıktığında diz boyu karla karşılaşmıştık. Çehovun Bozkır öyküsünü anımsatmıştı, camdan bakıp. O öyküde mevsim yazdır ama bozkır hüznü her mevsim hep aynıdır.\n

\n

Eskişehirde, o diz boyu karlı günde sobası yanmayan bir evde beklemiştik etkinlik saatini. Garip ama gerçek, etkinliğin yapılacağı Yunus Emre Kültür Merkezinde de kalorifer yanmıyordu. Buz gibi ama tıklım tıklım dolu salonda, insanların paltolarıyla, mantolarıyla izledikleri bir etkinlik oldu. Konuşma sırasını bekleyen Şükran Ağabey (Kurdakul), oturduğu koltukta paltosunun yakalarını kaldırıp gözlerine kadar örtmüştü yüzünü.\n

\n

Cüneyt, o gün, o salonda Sebastian Bahın 1 Numaralı Dominör Konçertosunu okumuştu, kütüklerde salkımların, / salkımlarda tanelerin, / tanelerde aydınlığın sesini bütün evrene duyururcasına.\n

\n

Etkinlik sonrası, gece birde bindiğimiz bir otobüsle dönmüştük. Sabaha karşı Pamukovada mola verildiğinde yarı uykulu, yarı uyanık camdan baktığımda, onu otobüsün yanında gece karanlığı içinde ışıldayan sigarasıyla görmüştüm. \n

\n

Sözcükler dergisinin ilk sayısının çıktığı gün, birkaç arkadaşla buluştuğumuz kahvede o da aramızdaydı. Dergiyi eline aldığında söylediği birkaç cümle, yaptığımız işin dünyanın en önemli işlerinden biri olduğunu duyumsatmıştı bize.\n

\n

Birkaç yıl önceydi, cuma masasına uğradığında, Artık tiyatro da şiir gibi oldu, apartman katlarında, sınırlı sayıda izleyiciye yapılan saf bir sanata döndü demişti.\n

\n

Şiirle tiyatroyu kişiliğinde birleştirebilmiş, yalnız sanatıyla değil yaşadığı her anla sanatın, insanı insan etme gücünün simgelerinden biriydi gözümde Cüneyt Türel.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları