Yıllar içinde hazırladığım nice söyleşi, portre ve deneme yazısını “Salkımsöğütün Türküsü” başlıklı kitabımda toplamıştım. Öner Ciravoğlu “Edebiyatçı bir müzik yazarının son dönem retrospektifi olarak da yaklaşılabilir” demişti kitap için. Radyo-televizyon, dergi söyleşileri ve gazete eleştirilerimi derlemiştim. 2014’te PAN Yayınları’nın bastığı kitap 544 sayfa olmuştu. Şimdi elime alıp baktığımda içindeki kimi sanatçının artık yaşamadığını, kiminin hâlâ doruklarda olduğunu görüyorum. Satır aralarından bazı cümleleri çekip çıkarınca, ortaya ilginç bir potpuri çıkıyor.
Hüseyin Sermet foto muhabirine karşı çıkmış: “Hayır, asla piyano önünde poz vermem. Bir cerrahla konuşma yaptığınızda adam elinde neşter ya da kanlar içinde bir apandisit parçasıyla mı poz verir?” Ayla Erduran aşk hayatını anlatıyor: “Çok tutkulu aşklar yaşadım. Ama karşımdakiler de benim kadar tutkulu olsaydı şimdi yanımda olurlardı; geriye bir tek kemanım kaldı.” Cecilia Bartoli, “Ben yepyeni bir şey yaratmıyorum, çağlar önce yaratılmış şeylerin içinde keşfe çıkıyorum.”
Büyük org ve klavsen sanatçısı Gustav Leonard’a göre: “Bir İtalyan besteciyi 17. yüzyıl yapımı bir Fransız klavsende asla çalamazsınız… Klavsen için yazılmış eserleri piyanoda çalmak ise ahlak dışı bir davranıştır.” Gürer Aykal: “David Oistrakh sonunda şef oldu, çünkü ona teksesli çalgı olan keman yetmiyordu.” İdil Biret: “Bazen çalarken renk solar. Bu bir enerji sorunudur. Bazı notalara bakıyorsun ki istediğin renkte çıkmamış. Çünkü dengeni kuramamışsın. Bu şancılarda da olur. Çalışırken durmadan kendini dinleyeceksin.” Süher Pekinel: “Bach’ın müziği sıra dışı bir matematik içeriyor. Kendi polifonik sistematiği içindeki derinliğin anlık olgusunu barındırıyor. Anlık renklere varıyorsun.” Itzhak Perlman: “Jet çağındayız ya! Bir yorumcu ne kadar çok konser verebilir, kaç prova, kaç turne yapabilir, bunlar hesaplanıyor. Özellikle benim durumumda bir sanatçı için yolculuk etmek ne kadar zor bilir misiniz?”
Nida Tüfekçi: “Folklor yaşamın aynasıdır: ağıtlar, mersiye, öğüt, koçaklama yiğitleme, kına havası, çiğdem türküsü, halkın yaşadığı her halin aksedişidir.” Rosalyn Tureck: “Günümüz fastfood günü! Orijinal tempolar da hızlandı.”
Sonra “Portreler” bölümü, ardından da “Değinmeler” bölümü geliyor ve “Abdullah Gül La Scala’da başlıklı yazıyla başlıyor: “Cumhurbaşkanımız ve eşi Hayrünisa Hanım İtalya Cumhurbaşkanı tarafından bu mevsim La Scala’da sahnelenecek Carmen operasının galasına davetliler… La Scala binasına girdiklerinde neredeyse yarım yüzyıl La Scala’nın Diva’sı olmuş sanatçımız Leyla Gencer’in kocaman fotoğrafını görecekler. Carmen rolündeki Gürcü soprano Rachvelishvilli’nin 2008 Leyla Gencer Şan Yarışması’nda derece aldığını öğrenecekler”. Bir yazı da giderek gökdelenlerin yükseldiği, nice eski köşkün ortadan kalktığı İstanbul’da nostaljiyi yansıtıyor: “Artık Şarkılar Söylenmiyor Köşk Bahçelerinde.” Bağlık bahçelik köşklerin, Boğaz kenarındaki yalı rıhtımlarının ay ışığında Türk sanat müziği nameleriyle süslendiği dönem: “Sana bir tepeden baktım aziz İstanbul.”
Sana bir tepeden baktım aziz İstanbul
Yazarın Son Yazıları
Bir zamanlar Boğaziçi Üniversitesi’ndeki akademisyenlerin ürettikleri çalışmaları kamusal alana taşımak ve üniversitenin entelektüel canlılığını toplumla buluşturmak amacıyla rektörlüğün üst katındaki kütüphanede “Kitaplar Arasında Buluşmalar” düzenlenirdi.
Aya İrini: İKSV Festivali’nin tanığı
Geçen haftaki İDSO/DenizBank konserleri çerçevesindeki konseri değerli şefimiz Gürer Aykal yönetti.
Uzun yıllar önce maestro Gürer Aykal ile yaptığım bir söyleşide şöyle anlatıyordu...
Geçen hafta Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın İşSanat’taki açılış konserini dinledik.
Erdal İnönü geçen hafta ölümünün 18. yıldönümünde mezarı başında anıldı.
Bizim çocukluğumuzda Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ilkokulda, ortaokulda yapılan törenlerle, marşlarla, okunan şiirlerle dolu dolu geçerdi.
İngiliz orkestra şefi ve viyolacı Howard Griffiths ile dostluğumuz yıllar öncesine dayanır.
Eskiden orkestraların mevsime başlarken ilk konserleri için “Daha üyeler yaz mahmurluğunu üstlerinden atamamış” diye eleştiriler çıkardı.
Yaz yavaş yavaş bitiyor.
Türk Dil Kurumu ödülüm
Leylâ Pamir (1930-2023) çok değerli bir müzik insanıydı.
Geçen hafta Atatürk Kültür Merkezi’nde 6-12 Eylül tarihlerinde yapılan “Pekinel Uluslararası Masterclass”ın AKM Tiyatro Salonu’ndaki kapanışını izledim.
Geçen hafta dört günlük bir Polonya turundaydım.
Cem Mansur’u uzun yıllardır tanırım. Özellikle gençlerin elinden tutması, onlara güvenmesi; orkesta programı hazırlarken bildik yapıtların yanı sıra çağdaş ya da az bilinen tarihi yapıtları izleyiciye ve orkestra üyelerine tanıtması onun en önemli başarılarındandır.
Bilmem dikkat ediyor musunuz son yıllarda ortaya çıkan “nehir söyleşisi” alt başlığı ile bir edebiyat türü var.
Kimi isimler, tarihe bir değil, iki imza atmıştır. Örneğin Bülent Tarcan!
İnsan ne zaman mutlu uyanır?
Osmanlılar 14. yüzyılda Balkanlar’a girmiş, 15. yüzyılda Konstantinopolis’i fethetmiş ve 16. yüzyılda Viyana kapılarına dayanmış, uzun süre Avrupa’nın korkulu rüyası olmuşlar.
Son zamanda yayımlanan üç kitaba değinmek istiyorum...
Bizim kuşak çok genç yaşlarındaydı İstanbul Müzik Festivali ile tanıştığında. Festivalin başlaması ilkbaharın gelmesiydi.
Çağımızın efsane piyanisti Alfred Brendel, ne harika bir çocukmuş ne de ailesinde bir başka müzisyen varmış.
Önceki hafta 53. İstanbul Müzik Festivali güzel bir coşkuyla başladı: Yöneticiler, çalanlar, dinleyiciler hepsi yıllar içinde artık kocaman bir aile olmuş.
Geçen hafta Kurban Bayramı’ydı. Dört buçuk gün kadar sürdü.
19. yüzyılın sonundaki post romantik besteci Richard Strauss (1864-1949) art arda iki opera birden besteler.
Sevgili Oya’cığım, biliyorum, birazdan arayıp: “Bu hafta beni hangi konserlere götürüyorsun” diye soracaksın.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Carlo Tenan’ın yönettiği seçkin bir programla mevsimi kapattı.
ENKA/Can Kiracı/ Opera Bale Festivali
Muhittin ve Gülseren Sadak
Aykal, Naz İrem ve Levendoğlu
Avrupa orkestralarında iki viyolacımız
Dört dörtlük bir dinleti
Suna Korat’ı hiç dinlediniz mi?
Aya İrini: Festivalin efsane tanığı
BİFO’dan unutulmayacak bir dinleti
Maria Callas ve Leyla Gencer
Zehra Yıldız Vakfı’nın yeni atılımları
İstanbul Festivali sınırların ötesinde
Usmanbaş: Sükûnetler denizi
Boğaziçi’ndeki orgumuz