Geçen hafta Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın İşSanat’taki açılış konserini dinledik. Sahneyi hıncahınç dolduran bir orkestra ve salonu hıncahınç dolduran bir dinleyici kitlesi vardı. Yazıma, önce salondaki dinleyicileri kutlayarak başlamak istiyorum. O dopdolu salonda olmadık yerde alkışlayan bir kişi bile yoktu! Ne var bunda diyeceksiniz. Artık o kadar alıştık ki daha yapıt bitmeden bölümler arasında duyduğumuz alkış seslerine, hatta ıslıklara! Üstelik her bölümde çalınan yapıtların bitişi de alkış bekler gibiydi. George Bizet’nin Carmen operasından dört perde interlüdleri, çellist Pablo Ferrandes’in solistliğinde Camille Saint-Saens’ın derin duygular yansıtan üç bölümlük viyolonsel konçertosu; ikinci yarıda Maurice Ravel’in Daphnis ve Khloe Süiti’ni ve ünlü “La Vals”. Sonra da sayısını bilemediğim bis parçaları. Güzel, keyifli bir konserdi. Şefi de solistleri de orkestrayı da dinleyicileri de kutlarım.
GÜRER AYKAL VE BİFO
Geçen hafta duayen şefimiz Gürer Aykal yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı da dinledik. Program “Saygun’a Armağan” başlığını taşıyordu. Gürer Aykal, her zaman hocası Saygun’a çok şey borçlu olduğunu söyler. Saygun ile Macar besteci ve halk müziği uzmanı Bela Bartok’un tarihi dostluğu, 1936’ya dayanır. Birlikte Adana’nın Osmaniye ilçesinde üç ay kadar araştırma yaparlar. Bu gezilerde Ulvi Cemal Erkin ve Necil Kazım Akses de vardır.
Geçen hafta Aykal yönetimindeki BİFO’nun konseri Saygun’un son döneminden, 1987 tarihli viyolonsel konçertosu ile başladı. Gecenin solisti Fransız çellist Marc Coppey’di. Saygun’un yazısını çok iyi tanıyan, aksak ritmleri ve onun deyişini çok iyi bilen bir solistti. Aykal ve BİFO tarihe geçecek bir dinleti sundular. Konserin ikinci yarısında Saygun’un kadim dostu Bela Bartok’un o rengârenk “Orkestra Konçertosu” seslendirildi. Ve en sonunda Saygun’un gençlik döneminden 1933’te soprano, koro ve büyük orkestra için yazdığı Manastır Türküsü’nü dinledik. “Koro İstanbul” diye ilk kez adını duyduğumuz bir topluluk seslendirdi. Bu orkestraya daha nitelikli bir koro gerekirdi.
Gürer Aykal’ın bundan sonraki İstanbul konseri artık bir filarmoni ile değil, bir senfoni ile yapılacak: Aykal, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nı yönetecek. Şimdi bir kez daha zaman zaman okurlarımın sorduğu filarmoni ve senfoni arasındaki farka yeniden değinmek isterim: Aslında çalgı düzeni açısından hiçbir fark yoktur. Filharmoni: “Armoni Severler” diye 20. yüzyıl başında New York’ta kurulmuş (veya Filatelist “pul severler” gibi) bir topluluğun adıdır.