Geçen hafta dört günlük bir Polonya turundaydım. Danışman Serhan Bali’nin müzik tarihi bilgisi, kendi kattığı esprileri, gruba sahip çıkma sorumluluğu ve Five and More gezi ekibinden Esra Hanım’ın ev sahipliği ile Polonya’da kilometrelerce yol gittik: Ya uçakla, ya trenle, ya otobüsle, çoğunluk da yürüyerek! Önce Krakov’da iki gün geçirdik. Son derece acıklı, insanlığa sığmayan manzaralarla Yahudilerin yakıldığı kampları gezdik. Nice ünlü bilimadamı, müzisyen, ressam, yazar ve şairin sırf Yahudi olarak doğdukları için yakıldığı kamplar! Yakılmaya giderken çekilmiş gözlerinde korku dolu fotoğrafları. Ne yazık ki orada bir konser dinletisine rast gelmedik. Bu gezinin bir başka yönü de müzik ve o yörede doğmuş müzisyenlerin yaşamını kapsıyordu.
Krakov’un özelliği eski yapıların korunmasıydı. Oysa Varşova’da savaş sırasında her şey yerle bir olmuş ve eskilerinin benzeri olan yeni yapılar inşa edilmiş. Varşova’da birçok konser dinleme fırsatımız oldu. O kentte günün her saatinde bir yerde bir dinleti bulabiliyorsunuz. Akşamları ise daha özenle giyinip devam emekte olan konser programlarından ikisine katıldık. Varşova’daki Filarmonik Konser Salonu’nda muhteşem ajilitesiyle keman sanatçısı Alena Baeva’nın çaldığı Beethoven-keman konçertosunu şef Giovanni Antonini yönetiminde dinledik. Ve ertesi gece eski bir dostla, Ivo Pogoreliç ile başbaşaydık. Bu resitalde Mozart, Beethoven ve Chopin’in sonu cenaze marşı ile biten piyano sonatını çaldı. Ivo, kendinden 19 yaş büyük olan hocası Aliza Kezeradze ile 1980’de evlenmişti. Aliza’nın 1996’daki ölümünden sonra da uzun bir depresyona girmişti. Aliza, piyanist Arın Karamürsel’in de hocasıydı. Ivo ile 9/7/1986’da yaptığım bir söyleşide 16 yaşından beri tanıdığı hocası Aliza’ya hayranlığını dile getirmişti. Şimdi karşımızda saçları aklanmış, nota sayfalarını yerlere dizip, asistanı ile birlikte oralardan toplayan, bazen çok güzel pasajlar, bazen tempo değişiklikleri ile kendine özgü yorumlar getiren bir Ivo bulduk. Yine de son bölümü cenaze marşı olan sonat unutulmazdı. Ertesi günü park konserinde binlerce kişi yerlere oturarak tanımadığım müthiş bir piyanisti açıkhavada dinledik. Sonra parklarda dolaştık. Serhan’ın açıklamalarıyla o çağları, o eski günleri yeniden yaşar gibi olduk.
Bir de ben son gün Varşova’daki o muhteşem Bristol Otel’in 724 numaralı odasının banyosunda bir buçuk saat kilitli kalmasaydım!