Bu ülkenin şu anki Cumhurbaşkanı, “Demokrasi amaç değil araçtır” dediğinde...
Sıfatı henüz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı’ydı.
Aradan geçen yirmi küsur yılda...
Kendisi büyükşehir belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına yükseldi...
Ülke her açıdan en alt seviyelere geriledi.
Ve nihayetinde;
“Demokrasi amaç değil araçtır” sözü üzerine inşa edilmiş çeyrek asırlık bir iktidarın gücünü kazandığı yerden kaybetmeye başladığı şu günlerde...
O “tarihi” cümle, muhalefetin hiciv defterine ek bir kelimeyle yeniden yazıldı.
“Demokrasi amaç değil bildiğin araçmış!”
Dünden beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP döneminde kiraladığı araç filosu ibreti âlem için Yenikapı Meydanı’nda sergileniyor.
Üşenmeyin...
O meydana gidin ve o araçlara uzun uzun bakın.
Olmadı fotoğrafları koyun önünüze.
Dikin o araçlara gözünüzü.
Ve düşünün.
O meydanda, o fotoğraflarda gördükleriniz ne anlama geliyor?
O aynada size yansıyanlar hangi gerçekleri, hangi gafletleri, hangi yenilgileri, hangi aymazlıkları gösteriyor.
Bakın o araçlara...
O araçların parıltısında bu ülkenin çeyrek asrını ve bu iktidarın derin ihtirasını göreceksiniz.
Bu ülkenin gafletini...
Bu ülkenin sefaletini...
Bu ülkenin kendinden vazgeçiş hikâyesini göreceksiniz.
O araçlar...
Sadece bir kurumun ekonomik israfının ya da kamu haklarını suiistimalinin somut kanıtı değiller.
Aynı zamanda bu halkın, bu sistemin, bu hukukun, bu politikacıların, bu aydınların çoğunun kaybettiği hatta vazgeçtiği önemli hassasiyetlerin de soyut kanıtıdırlar.
İktidar ve yandaşı cemaatçiler herkesin gözü önünde açık açık birbirine düştüğünde...
Ve kirli çamaşırlar ortaya döküldüğünde...
Tüm suçlular suçu birbirinin üzerine atarak ortalığı savaş alanına çevirdiğinde...
Savaşı kazanan, o toz dumanın içinde muhalifini tepeleyerek kendisiyle ilgili tüm şaibeleri hasır altı ettiğinde...
Ayakkabı kutuları...
Sıfırlanan hesaplar...
Karanlık banka ilişkileri...
Devleti dolandırılanlar...
O dolandırıcılara çanak tutanlar...
Yurtdışına kaçanlar, kaçırılanlar...
Hesabı sorulamayan, hesabı verilemeyen paralar...
Bunların hepsi söz olup uçtuğunda...
Aynı anda ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, her türlü hakka ve hukuka hunharca el konulduğunda...
Gazeteciler, akademisyenler, aydınlar, politikacılar enselerinden tutulup hapislere atıldığında...
Sokaklar ıssızlaştırıldığında...
Bu ülkenin anlamadığı, anlayamadığı, anlamamakta ısrar ettiği ne kadar ağır gerçek varsa...
O gerçeğin aynası...
Şu anda Yenikapı Meydanı’nda yan yana dizilmiş o “ak” araçlarda.
İktidarın tüm kara amaçları da o aynanın sırında.
Demokrasi amaç değil, bildiğin araçmış!
Yazarın Son Yazıları
Yanık saraylar
Patron çıldırdı
‘O kadar istiyorsan eve bir mülteci al besle’
Vatandaşın evi
Mültecinin evi
Atinalı Sokrates’ten Boğaziçili direnişçilere
Sizin hiç silahınız çalındı mı?
Uçağın kadar konuş!
Merve’nin kaderi ve bizim kaderimiz
‘Ben Aziz Nesin...’
Çocuk tacizinin önlenemeyen devamlılığı
Her şey ‘gerçekten’ çok güzel olsun diye...
O çocuklar sizi hiç sevmeyecekler
Katil belli, refleks belli, sonuç belli
Gazeteciliğin karanlık yüzü
‘Hadi’ ama kime hadi?
Mafyayı bilmek ve mafyayı anlamak
‘Ne oldu? Öldürdün mü?’
‘O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!’
Neyi bekliyorsunuz?
Kimin lehi, kimin aleyhi?
Mafyanın ve iktidarın selameti, ülkenin kıyameti
Gençliğe hitabe
Sen de vaat edilmiş, ben diyeyim işgal edilmiş
Devlet, mafya ve siyaset üçgeni değil, dairesi
Çocuklarımızın ismini neden Deniz koymuştuk biz?
Temel ihtiyaçlar listesi
Beş maymun* ve bir toplum
İnsanlığın aydınlık ve karanlık yüzü
Bugün 23 Nisan, öfke doluyor insan!
Burada yazar ne demek istemiştir?
Geçmiş olsun Ahmet Altan
‘Patates soğan, güle güle Erdoğan’
‘Darbe’nin kelime anlamı ve bizim için anlamı
Günün mönüsü: Emekli generaller
Geniş kalçalı ve çok memeli kadın tanrılar
Kokain cesareti
İktidarın yüzüncü yıl fantezisi belli, peki ya sizinki?
Siyasi başarısını;
Tek parti, tek akıl, tek uçurum