Olaylar Ve Görüşler

SEMAL KALAYCIOĞLU - Suriye’de dengesiz denge

08 Aralık 2017 Cuma

Cenevre ve Astana süreçleri, nihayet ılıman bir limana ulaştı. Rusya’nın Doğu Karadeniz kıyılarındaki Soçi’de hava koşulları, 6 yıldır, yüz binlerce insanın ölümüne, milyonların evinden, toprağından ayrılmasına, tarihin, arkeolojik servetin ama en önemlisi Suriye’nin başta tarım olmak üzere tüm sektörlerinin perişan olmasına neden olan savaşı bitirir mi? Masa etrafındaki liderlerin uzlaşması ne anlama geliyor, bu işin kazananı kim sorularının öncelikle Suriye, ama başta Rusya olmak üzere, İran ve Türkiye açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi önemli.

Önce Suriye diyebiliyorlar mı?
Soçi zirvesi öncesinde, yine Soçi’de, en samimi duyguları ile Putin’e sarılan Esad’ın gözlerinde iki şey gördüm: Ata vatanına sahip çıkmanın gururu; Rusya’ya duyulan minnet ve şükran. Bunların ötesinde, Rusya’nın Suriye’yi hiç terk etmeyeceğine dair aldığı sözün verdiği güvence, Esad’ın tüm vücut diline yansımıştı.
Ayrıca, Suriye Kürtleri özerklik hayallerini daha fazla büyütmeyip Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde, ülkenin yeniden inşası için Şam yönetimi ile işbirliğine hazırlanırsa, bundan sonraki “demokratik seçimlere” kadar Esad, sırtındaki ateşten gömlek ile zor görevi sürdürmeye hazır olduğunu da dünyaya bir kez daha ilan etti. 2015 yılında Moskova’ya gitmesinden bu yana yaptığı bu ilk dış ziyarette Esad, özellikle teröristlere karşı zafer kazanılmasının ardından siyasi süreci ilerletmeye yönelik adımlar atmanın Suriye’nin de çıkarına olduğunu belirtti. “Şu anda askeri ve siyasi alanda görülen gelişmeler, süreçte ilerleme kaydedilmesine olanak tanıyor. Buna yabancı oyuncuların müdahale etmemesi konusunda Rusya’nın desteğine güveniyoruz” derken, yine iki hususa dikkat çekti: Ulaşılacak siyasi çözümden sadece Suriye değil, Rusyada yararlanacak ve üstelik Rusya bundan böyle yabancı oyuncuların Suriye’deki varlığına izin vermeyecek. Kim bu yabancılar? Türkiye’mi? Katar mı? Suudi Arabistan’mı? Galiba Rusya’nın gücünün yeteceği herkes.

Rusya’dan sevgilerle
Rusya, Soçi zirvesi ile dünyaya bir kez daha Suriye’deki nihai bir çözümde en etkili oyun kurucu olduğunu gösterdi. Bundan böyle Suriye topraklarında sadece ve sadece ona hizmet eden “yabancı”lar ve sadece onun istediği kadar varlık gösterebilir. Suriye’de ne varsa, Rusya artık meşru bir paydaştır. Suriye, Doğu Ukrayna kadar olmasa bile Rusya’nın stratejik hedefleri açısından çok önemlidir. Buraya ulaşma konusunda Türkiye’ye müteşekkirdir. İşte tam bu nedenledir ki Cenevre’de rolü olmayan Türkiye, Astana ve Soçi’de müzakere masasında yer aldı. Siyasi sürecin tamamlanması ve nihai barışın gelmesi ile başlayacak yeni dönemde, yeniden inşa projelerinde, Rusya’nın vereceği izne göre yer alabilme şansını elde etmek, Rusya’da büyük işler yapan müteahhitler açısından önemli olabilir. Ama belli olmaz, Türkiye belki de sadece İdlib karakollarında kolluk görevi ile yetinmek zorunda kalabilir.

Ruhani’nin katkısı
İran, Suriye için “yabancı” değil. Bugüne kadar en büyük desteği Rusya’dan alan Esad yönetimi için İran, güvenilecek bir başka dağ. Bu nedenle, Ruhani’den yansıyan siyasi çözüm ruhunda, İran’ın da Suriye’deki varlığını sürdürme perspektifi var. Buna ABD ve İsrail izin verir mi? Bu İran’ın tutumuna bağlı. Ama eğer Rusya, İran’da kendisi için doğalgaz fiyatları ile ilgili anlaşmalardan öte, Hazar Denizi tabanındaki kaynakların paylaşımı ile ilgili işbirliği ve askeri birtakım menfaatler görmeye devam ederse, İran’ın Suriye’deki koruyucu ve kollayıcı varlığına izin verecek ve bu sayede İran’a da Akdeniz kıyılarında soluklanma imkânı verecektir.

Türkiye çözümün neresinde?
Eğer Suriye’nin içişlerine bu kadar taraf olmasaydı, olması gereken yerde olabilirdi. Ancak şu anda Türkiye, Rusya’nın gözünde, dünyaya Putin’in gözlüğüne benzer bir gözlükle baktığı düşünülen, ama Putin’den daha zayıf olarak görülen bir müttefik. Enerji açısından ona aşırı bağlı ve istenildiği za- man bu yolla mükafatlandırılıp cezalandırılabilecek bir belirsizlikte. Silah anlaşmaları açısından Rusya yönüne yaptığı savrulma ile NATO’ya çalım attığını düşünürken, aslında NATO’nun karın bölgesindeki çatlakları onun gözüne sokan, bu nedenle de Rusya’nın hem NATO’yu hem de kendisini istismar etmesine zemin hazırlayan bir dengesiz dengede.
Bu açıdan Türkiye’nin Soçi zirvesindeki garantör ülke konumu, ona siyasi sürecin tamamlanması ile Suriye’de sadece Rusya’nın atacağı adımları, onun izni ile izlemekten öte bir fırsat vermeyecek gibi gözüküyor. Kendi istediğini yapmak mı? İşte YPG ve PYD orada. İsterse, kendisine izin verildiği ölçüde onlarla karşı karşıya gelebilir. IŞİD’in YPG konvoyları ile aktarılan mensupları mı? Onların sınırlarından içeri girmesini engelleyemez. Nasıl daha işin başında, Suriye’ye akmalarını engelleyemediyse. Bu açıdan Türkiye tarihte, her Batı’ya karşı çalım atmak isteğinde, Rusya’ya yaklaşıp ne ile karşılaştı ise, şimdi aynısını Suriye üzerinden yaşamaya mahkûm gibi gözüküyor.  

Prof. Dr. SEMAL KALAYCIOĞLU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları