Uğur Mumcu Türkiye için öldürüldü!

Uğur Mumcu Türkiye için öldürüldü!

24.01.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım, bugün Uğur Mumcu’nun Emperyalistlerce desteklenen Dinci Faşistler tarafından alçakça katledilmesinin 32. yıldönümü.

Doğumu: 22 Ağustos 1942.

Alçakça katli: 24 Ocak 1993.

Değerli gazeteci, yazar, benim hem dostum hem de ideal arkadaşım Uğur Mumcu, Türkiye’yi bugünlerdeki karanlığa getirmek isteyenlerce öldürüldü:

Uğur’un katledilmesi, Emperyalistler ve onların uşakları olan Dinci ve Faşist teröristler tarafından, Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak bugünkü yapıya taşımak için işlenen cinayetler serisinin zirve noktalarından biriydi.

Onun katillerini yakalayan dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Işık Kansu ile yaptığı söyleşide bu gerçeği bütün açıklığıyla anlatmıştı:

“Daha önce yetiştirilmiş, uyuyan örgütlerdi bunlar, bu operasyonla ortaya çıktı.

Özellikle İran’daki devrimden sonra, Türkiye’den oraya giderek yetiştirilen ve yıllar içerisinde Türkiye’de kullanılması için uykuya yatırılmış örgütlerdi bunlar.

Uyuyan örgütlerin içerisinde başörtüsü eylemine katılanlar çıktı.

Hatta, daha önce uykuya yatırılmış bir sürü örgütlerin olabileceği anlaşıldı.”

Özetle:

BUGÜNKÜ TÜRKİYE SİYASAL CİNAYETLERLE DÜZENLENDİ.

***

Uğur’a yapılan suikast, aslında Demokratik ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için işlenen bir dizi cinayetin önemli bir parçasıydı.

Bu cinayetler iki ayrı dalgadan oluşuyordu:

Birinci dalga 1970’li yılların sonuna doğru başladı.

Bu cinayetler Demokratik ve Laik Cumhuriyete karşı yapılmıştı ama “sağ-sol çatışması” adı altında gizlendi.

Aralarında Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Bedri Karafakioğlu, Abdi İpekçi, Ümit Doğanay, Cavit Orhan Tütengil ve Ümit Kaftancıoğlu gibi aydınların bulunduğu ilk dalgadaki katliam olayları, 12 Eylül 1980 darbesi ile bitti.

Çünkü ilk dalgadaki bu katliam:

Bütün sol düşünce ve örgütlenmeleri ve Laik Cumhuriyetten yana olan Atatürkçüleri (Kemalistleri) ezerek...

Zorunlu din derslerini Anayasa’ya, Cemaati de Devlet’e sokan...

Ülkeyi Emperyalizmin ve Dincilerin emrine veren...

Faşist 12 Eylül Askeri Darbesi ve 1982 Anayasası ile amacına ulaşmıştı!

Tam on yıl boyunca cinayet işlenmedi.

Fakat Atatürkçülere (Kemalistlere) yönelik cinayetler, 1980 darbesinin cesaretlendirdiği radikal dinci akımların güçlenmesiyle ve Emperyalizmin etkisiyle on yıl sonra yeniden başladı.

İkinci cinayet dalgası, doğrudan doğruya Atatürkçülere (Kemalistlere) yöneldi:

Muammer Aksoy, Ankara, 31 Ocak 1990.

Çetin Emeç, İstanbul, 7 Mart 1990.

Turan Dursun, İstanbul, 4 Eylül 1990.

Bahriye Üçok, Ankara, 6 Ekim 1990.

Uğur Mumcu, Ankara, 24 Ocak 1993.

Ali Günday, Gümüşhane, 25 Temmuz 1995.

Ahmet Taner Kışlalı, Ankara, 21 Ekim 1999.

Necip Hablemitoğlu, Ankara, 18 Aralık 2002.

Bu cinayetlere, 2 Temmuz 1993’teki Sivas Madımak Katliamı’nı, Kasım 2003’te İstanbul’da intihar saldırıları yoluyla yapılan Sinagog, HSBC Bank ve İngiliz Konsolosluğu bombalamalarını ve yine İstanbul’da 9 Mart 2004’te Kartal Mason Locası’na düzenlenen saldırıyı ekleyin, manzara bütün ciddiyetiyle ortaya çıkacaktır.

Bu dönemde, aralarında kendini “İslamcı feminist” diye niteleyen Gonca Kuriş de olmak üzere pek çok insanı katleden Hizbullah adlı dinci örgütün korkunç cinayetleri ön plana çıkmıştı.

Yakalanan sanıkların mahkemelerdeki ifadelerine göre, 1990’lı yıllara damgasını vuran cinayet dalgasının arkasında, hem İran’ın Türkiye’ye rejim ihraç planı hem de 12 Eylül dönemi askeri yönetimiyle, arkadan gelen Özal döneminin yarattığı, “İkinci Cumhuriyetçi” yeni siyasal ve kültürel ortam vardı.

Cinayetleri aydınlatan kişi ise İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’dı.

Tantan, bu faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını bir görev edinmiş, özel çalışmalar yapmış ve tetikçileri yakalayarak adalete teslim etmişti.

Kendisini burada tekrar kutluyorum!

Ama Tantan’ın görev süresi, bu tetikçilerin arkasındaki azmettiricileri teşhir etmeye yetmedi.

Oysa yakalanan tetikçilerin ifadelerinden azmettiricilerin kimlerin olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Bu cinayetler, hem dünyada hem de Türkiye’de, Radikal Siyasal İslam uygulamalarıydı:

Birinci olarak, Laik ve Demokratik Rejimi savunanlara gözdağı veriliyor, Atatürkçü ya da Kemalist olanlar sindiriliyor, Demokratik Rejim’in tabanı yok ediliyordu.

İkinci olarak, bu değerli insanların toplumsal ve siyasal liderlik işlevleri sona erdirilerek Laik ve Demokratik Örgütlenme ve Eğitim zayıflatılıyordu.

Üçüncü olarak, bilim insanları ortadan kaldırıldığı için, Müslüman bir toplumda demokrasinin başarıyla uygulanması için gerekli olan bilimsel ve kuramsal çabalar da durdurulmuş oluyordu.

Dördüncü olarak, toplumda, üniversiteler gibi, Demokratik Toplum Örgütleri gibi, medya gibi “düşünce üreten kurumlar” ve bu kurumlarda çalışanlar baskı altına alınmış, Atatürkçü, Laik ve Demokratik düşüncenin önü kesilmiş oluyordu.

Bu dört sonuç, Emperyalizmin de desteğiyle Türkiye’yi biçimlendirdi:

“İkinci Cumhuriyetçilik” adı altında Atatürk’e, Laik ve Demokratik Cumhuriyete saldıran bir grup üretti...

Ve bu grubu medyanın ve siyasetin belli köşelerine yerleştirerek “Yetmez Ama Evetçiler”le rejimin değiştirilmesini olanaklı kıldı.

Şimdi bu Rejim de eğitim ve örgütlenme yoluyla, Türkiye’yi Ortaçağ’a ve Ortadoğu’ya geri götürüyor!

***

Sonuç olarak Uğur Mumcu, bugünkü karabasanı önceden gördüğü, haber verdiği ve önlemek istediği için, bu karanlık Türkiye’yi yaratmak isteyenlerin kurbanı oldu.

Ama anısı, onun yaptığı mücadeleye ışık tutmaya ve yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir!

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025