Anadolu’nun kapılarını BOP’a kapatacağız - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Anadolu’nun kapılarını BOP’a kapatacağız - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

16.04.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığını öğretirler okulda. Oysa tarih araştırmaları Türklerin Anadolu’ya bu tarihten çok önce geldiğini gösterir. Yine de savaşlar ve zoraki barışlar insanlık tarihinin özünü, dönemeçlerini oluşturduğundan Malazgirt Savaşı gibi bir mihenk taşıyla Anadolu’daki Bizans varlığına yapılan öldürücü hamle kast edilir.

Romen Diyojen’in ordularının sayısal üstünlükleri karşı tarafın resmi devlet tarihçilerince de kaydedilir. Ancak Alparslan’ın adanmışlığı, niteliğin niceliği yenmesiyle sonuç verir. Malazgirt’te Bizans’ın orduda destek aldığı Rumların, Rusların, Ermenilerin, Gürcülerin yanı sıra Oğuzlar ve Peçenekler de vardır. Ve onlar olması gereken tarafa, Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın yanına geçer.

MALAZGİRT’TEN BÜYÜK TAARRUZ’A

Malazgirt Savaşı’ndan biraz önce Alparslan yirmi beş günlük kuşatmadan sonra Ani’yi düşürür. Bu Anadolu’nun fethine doğru önemli bir adımdır. Romen Diyojen’in devraldığı imparatorluk tahtı da sallantıdadır. Kendine Anadolu’da bir tampon güç yaratmak isteyen Diyojen, Ermenileri ana yurtlarından kopararak başta kendi memleketi Kapadokya olmak üzere Malatya, Maraş, Urfa, Antakya gibi Anadolu içlerine taşımaya başlar. Onlar da oralarda kendi feodalitesini kurgulamaya... Ancak hiçbir zaman anlamlı bir güç oluşturmayı başaramazlar. Nitekim; imparatorları da esir düşünce Bizans bir daha eskisi gibi olamaz. Sultan Alparslan, bülbül sesli şarkıcılarla, erguvan renkli şaraplarla kutlandığı yazılan bu zaferden sonra tutsağı İmparator Romen Diyojen’i uygar bir biçimde evine yollar.

Mustafa Kemal Atatürk için de Malazgirt Savaşı’nın tarihteki yeri çok değerlidir. Nitekim, Anadolu’nun kapılarını Türklere kapatmak isteyenlere karşı giriştiği Büyük Taarruz’u 26 Ağustos’ta başlatması tesadüf değildir.

Türklerin zaferiyle sonuçlanan Malazgirt Savaşı Haçlı Seferleri’nin de temel gerekçesini oluşturur. Çünkü, Türklere bırakılması kabul edilemeyecek kadar zengin bir bölgedir Anadolu.

TARİHİN ÖĞRETTİKLERİ…

Romalıların, önüne geçilemez bu akıncılara bırakamayacağı öyle bir ganimet vardır ki... Bölgedeki zenginlik bugün bile Büyük Orta Doğu Projesi uygulayıcılarının iştahını kabartıyor. Yüzyıllar önce kaybettikleri bu toprakları almak için planlar, projeler yapıyorlar. Biz de tarihin hiç aksamadan, yolundan sapmadan aktığını görüyoruz.

Malazgirt Zaferi’nin anlamı ve önemi bu denli büyük olunca, zaferin ortakları da çoğalıyor ister istemez. Ne var ki; uluslaşmaya çalışan her halk gibi Kürtlerin kurumsallaşmış bir tarih yazımına gereksinimi olduğundan, Kürt olduğu vurgulanan Mervani Hanedanlığı’nın Malazgirt Savaşı’ndaki katkısı üzerinde duranlar çoğaldı son yıllarda. İçinde Afşin, Savtegin, Aytegin, Sunduk gibi Anadolu ve Bizans’ı çok iyi tanıyan akıncı beylerinin; Danişmend, Saltuk, Mengücük, Porsuk, Artuk gibi yıldız emirlerinin bulunduğu 50 bin kişilik ordusuyla Halep’ten yola çıkan Alparslan’a onlar da zamanı geldiğinde kayda değer bir askeri güçle destek vermişlerdi. Bu destekten hareketle bölücü zihinler, bazı Roma kaynaklarında Alparslan’dan “Kürt ve Perslerin hükümdarı” diye söz edildiğini yazacak kadar ileri giderler.

Devlet Bahçeli’nin PKK’ye kongre için Malazgirt’i işaret etmesi o nedenle çok anlamlıdır ve asla dil sürçmesi değildir. Ne var ki Türk tarihine “zafer” başlığıyla kazınan hemen her büyük olayda Kürtlerin bu başarıya katkısından söz etmek bir görev niteliğine kavuşturuldu. Öyle ki bilimsel verilerden kopma pahasına bu rolü olabildiğince büyütmek âdet halini aldı. Son günlerde benzer bir yaklaşım da pek tabii Araplar üzerinden biçimlendiriliyor. Oysa Sezar’ın hakkı Sezar’ın. Ama konu “oy” ise başka...

BÖL-PARÇALA-YÖNET

Malazgirt Savaşı’nda o dönemde hemen her orduda olduğu gibi gerek gönüllü gerekse zorunlu olarak farklı milliyetlerden, köklerden gelenler bir arada savaşırlardı. Ama lider ve devleti adına... Lider ve devlet kimliğini nasıl tanımlamışsa zaferin de yenilginin de sahibi doğal olarak o olurdu; bugün de olduğu gibi.

Doğulu-Batılı bütün kaynaklarda hemen hemen aynı biçimde aktarılmış bir savaşın, zaferin ve kazanımlarının bile politik bir gündemle nasıl modifiye edilmeye çalışıldığını okuyoruz. Türk tarihinin tartışmasızca en büyük adımlarından birinin, sırf bazı odaklar memnun edilsin diye, paylaşıma ve kullanıma açıldığına tanıklık ediyoruz. Bu “böl-parçala-yönet” planlarına uygun çok tehlikeli bir manevradır.

Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan, Kudüs’ü alan Selahaddin Eyyubi gibi kimliği tartışılan biri de değilken üstelik. Bahçeli, sembol halini almış bir Türk zaferine dahi artık başka bir gözle baktığını ortaya koyuyor. Tam da bu toprakları Türk-Kürt ikiliği altında parçalamak isteyenlerin durmadan pompaladıkları gibi... Sözde iyi niyet ve barış çağrıcısı izlenimi vererek sürekli “Türk ve Kürt” kimliklerinden söz edenler, aslında tersine bir etki yarattıklarını iyi biliyor; bu kardeşliği ayrıştırarak birbirinden koparmaya çalışıyor. Onlar “Türk-Kürt halkları” diye vurguladıkça Türkler ve Kürtler aynılaşan ya da benzeşen, ortaklıkları vurgulanan değil; farklılaşan kimlikler olarak belleklere kazınıyor. Yani sözde “birleştirmek” için önce ayırıyorlar!

BAHÇELİ’NİN ÇAĞRISI

Bunun için “Anadolu’nun kapılarını Türklere açan” ifadesiyle sloganlaşmış bir zaferin geçtiği yeri PKK’ye toplantı yeri olarak göstermek aslında Anadolu’nun kapılarını neye ve kimlere açmak demek olacak?

Öte yandan; tam da BOP’u kurgulayanların, eş başkanlarının, planın bölgedeki uygulayıcı misyonerlerinin arzularına yakışan bu çağrı, Kürt kimliği ile PKK terörizminin birbirinden ayrılmasını talep eden, PKK’yı lanetleyen Kürtlere de haksızlık değil midir? PKK ile Kürt kimliğinin özdeş tutulmasını eleştiren sayısız yurttaşımız varken...

Kaldı ki Malazgirt Zaferi, Suriye ve Filistin’e hâkimiyet kazanılmasını da sağlamıştı. Söylerken göremediğimiz ama sözlerini işittiğimiz Bahçeli’nin tarihin bu dökümüne de gönderme yapma olasılığı dikkat çekici değil midir?

Biz Anadolu’nun kapılarını BOP’a kapatacağız. Hep birlikte dayanışarak bölünmez bir bütün olarak tüm planları boşa çıkaracağız. Biliyoruz ki bu vatana sahip olmaktan başka çaremiz yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşayacağını söyleyen Mustafa Kemal Atatürk şimdiye kadar her konuda haklı çıktı. Her şeye rağmen bizlere güvendiyse vardı bir bildiği.

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025