Av. Doğan Erkan - Sekizinci yargı paketinin getirdiği temel sorunlar
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Av. Doğan Erkan - Sekizinci yargı paketinin getirdiği temel sorunlar

22.03.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Sekizinci yargı paketi” esasen bir torba kanundur. Torba kanun uygulaması, geleneksel komisyon sistemini devre dışı bırakmaktadır. Ayrı kanun teklifleri halinde sunulmuş olsa, başka ihtisas komisyonlarının görev alanına girecek olan işler, zorunlu olarak tek komisyona gönderildiği için devre dışı bırakılmış komisyonların uzmanlığından yararlanmadan ve katkıları alınamadan yasalaşmaktadır.

Gerçek yasama tartışması aşamalarının olmadığı, uzmanlıkların devre dışı bırakıldığı bir iktidar buyrukları toplamının formel olarak “yasa” halinde yaşama geçirildiği bu yöntem MÖ 98’de Roma Konsülleri tarafından yasaklanmıştı çünkü yasama tekniğinin dürüst kullanılmaması dolayısıyla siyasi etiğe aykırı bulunurdu.

Sekizinci yargı torbası ile Türk Ceza Kanunu’nda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Türk Medeni Kanunu’ndan, İcra ve İflas Kanunu’nda, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda ve 6384 sayılı kanunda (tazminat komisyonuna dair kanun) değişiklikler yapılmıştır. Görüleceği üzere tam bir “torba kanun”dur. Bu yazıda hukukun temel ilkelerini ve yurttaşların temel haklarını ilgilendiren sorunlu bölümlerine değineceğiz.

İPTAL GEREKÇESİ

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) düzenlemesi Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal kararından sonra yeniden düzenlenmiştir. AYM’nin bu düzenlemeye dair en önemli sorun tespiti, HAGB’ye karşı itiraz yolunun etkin biçimde işlememesiydi. Bu nedenle düzenlemenin itiraz yolu yerine istinaf yolu açılarak AYM’nin iptal gerekçesinin giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bu hukuken olması gereken bir düzenlemeydi. Ancak bu yolun 1 Haziran 2024 ve sonrasında verilecek hükümlere açılacağını ifade eden geçici madde eklendi. Böylece bölge adliye mahkemesinde bir anda dosya yığılmasına engel olmaya çalışıldığı görülse de 1 Haziran 2024’e kadar AYM’nin “Etkili bir başvuru yolu değil” dediği itiraz yoluna devam edilecek. Yani AYM’nin iptal gerekçesinde hukuka aykırı bulduğu bir usule 3 ay daha geçerlilik kazandırılmış oldu. Burada siyasal iktidarın fiili durumu hukuksal durumun önüne koyma alışkanlığının bir sonucu daha görülmektedir.

İKİ YAKLAŞIM

Somut norm denetiminde görülmekte olan bir davaya bakan mahkeme, uygulanacak yasa maddesinin anayasaya aykırı olduğunu düşünerek konuyu AYM’ye gönderip yasa maddesinin iptalini istedi. 2023 Ekim ayında verdiği somut norm denetimi kararında AYM iki açıdan ilgili düzenlemeye yaklaşmıştı:

1.Suç tipinin kendisi: Bu konuda AYM şunu ifade etmişti, “Kuralda yer alan örgüt adına işlenen suç kavramından ne anlaşılması gerektiğine dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği ve işlenen suçlar arasında bir ayrım yapılmadığı anlaşılmaktadır... Yargı makamlarının da örgüt adına işlenen suç kavramını her somut olayın özelliklerine göre farklı yorumladıkları ve belirliliğin yargısal yorumla da sağlanamadığı anlaşılmaktadır...”

2. Suçu işleyen kişinin ayrıca örgüt üyesi gibi cezalandırılacağı düzenlemesi: Bu konuya dair AYM görüşü, “Belirlilik incelemesi bakımından gözetilmesi gereken bir diğer husus bir kişinin örgüt adına suç işlediğinin kabul edilmesi durumunda örgüte üye olma suçundan cezalandırılmasıdır... İtiraz konusu kural uygulandığında silahlı örgüte üye olma suçu bakımından aranan belirli şartlar, örgüte üye olmayan ancak örgüt adına suç işleyen bir kimse yönünden aranmamakta ve her iki kategorideki kimseler arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın örgüte üye olmayan ancak örgüt adına suç işleyen bir kimse örgüt üyesi olarak cezalandırılmaktadır. Bu itibarla bir kimse silahlı örgütle zayıf da olsa bir şekilde bağlantısı bulunduğu iddia edilen bir suç işlediği gerekçesiyle, örgütle bağlantısı açıkça ortaya konulmaksızın, işlediği suçun yanı sıra gerçek içtima hükümleri uyarınca ayrıca örgüt üyeliğinden de cezalandırılmaktadır. Bu durum, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyelerine göre daha ağır cezalarla karşılaşmasına neden olmaktadır” biçimindedir.

İşte bu gerekçelerle AYM düzenlemenin tamamını iptal etmişti.

Sekizinci torba paketini çıkaranlar ise AYM iptal kararının ikinci zaviyesini kısmen karşıladılar, ve örgüt adına suç işleyenin örgüt üyesi gibi cezalandırılacağı kısmını lafzen yeniden düzenlemediler. Ancak işlediği eyleme karşılık gelen ceza dışında ayrıca ikinci bir ceza almasını düzenlediler. Ancak bu ikinci ceza hadleriyle toplamda, örgüt üyesi olmadan örgüt adına suç işleyen kişinin cezası, örgüt üyeliği suçunun ceza hadlerini bile geçebiliyor. Dolayısıyla AYM’nin tam da bu karşılaştırmasındaki korelasyonu ve keyfiliği yeniden örgütlemiş oldular.

“Örgüt adına” kavramının belirsizliği, kuralsızlığı ve ölçüsüzlüğü adına hiçbir düzenleme yapmadan aynı suç tipini kelimesi kelimesine yeniden düzenleyen torba kanun, Anayasa Mahkemesi kararına karşı bir eylemli direniş halidir. Anayasaya tümüyle aykırıdır. Ne yazık ki bu da bir AKP-MHP koalisyonu “hukuk” geleneği olmuştur.

TARİKATLARIN ÖNÜ AÇILIYOR

Torba kanundaki bir diğer siyasal neden güdülen düzenlemenin ise KVKK’de yapılan değişiklikle yaşama geçirildiği anlaşılmaktadır. Değişiklik öncesinde kişisel verilerin işlenmesi yasaklanmışken buna getirilen istisnalar vardı. Bu istisnalara “Siyasi, felsefi, dini veya sendikal amaçlarla kurulan vakıf, dernek ve diğer oluşumların, mevcut veya eski üyelerine ve mensuplarına veyahut bu kuruluş ve oluşumlarla düzenli olarak temasta olan kişilere yönelik olması” hali getirildi. “Dini” ve “oluşum” kavramları, hem yasal olmayan oluşumları meşrulaştıran bir nitelik göstermekte hem de “dini oluşum” kavramları yan yana gelince bu düzenlemenin tarikatları meşrulaştırmaya yönelik olduğu görülmektedir. Böylece bir yandan tarikatların yasallaştırılması yolunda bir adım daha atılmakta, Devrim Kanunları ihlal edilmekte, diğer yandan tarikatların kişisel verileri işleyebileceği, arşivleme ve fişleme yapabileceği bir zemin hazırlanmaktadır.

Sonuç olarak sekizinci torba paketini, yurttaş lehine görünen ve zorunlu bir iki teknik değişikliğin aralara sıkıştırıldığı, AKP-MHP koalisyonunun politik ve aygıtsal ihtiyaçlarının yeniden düzenlendiği, yasama tekniği ve etiğinden yoksun yeni bir “iktidar formeli” olarak özetleyebiliriz.


Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025