Rakı Mesajını Kurultay Aldı, Kabul Etti!

09 Eylül 2014 Salı

Esin kaynağı Çetin Altan..
Bir Rizeli Nişantaşı’nda bir bara girer.
Üç duble rakı ısmarlar.
Barmen denileni yapar, önüne üç kadeh koyar.
Rizeli bir yudum önce birinden, bir yudum da ötekinden, bir de üçüncüsünden alır.
Meraklanan barmen, niye böyle yaptığını sorar.
Rizeli göğüs geçirir:
- “Benim iki kardeşim var, der. Biri Almanya’da, öteki Avustralya’da işçi.
Birbirimizden ayrılırken birlikte içtiğimiz günlerin anısına şerefe demek için söz vermiştik. Anlayacağın kadehlerin ikisi kardeşlerimin, biri de benim için!”
Barmen duygulanıp “Ne hoş” der.
Rizeli zamanla barın müdavimi olur.
Haftada birkaç akşam bara gelir. Üç kadeh duble rakı ısmarlayıp, “Şerefe” diyerek üçünü de içer.
Derken günün birinde Rizeli yine bara gelir.
Ama bu kez iki kadeh duble rakı ısmarlamakla yetinir.
Barmen şaşkın ve üzgün adamın kulağına eğilir ve sorar:
- “Affedersiniz der, yoksa kardeşlerinizden biri vefat mı etti? Bu akşam niye iki kadeh?”
“Hayır, der Rizeli, ikisi de iyi. Sadece ben CHP’li oldum. Rakıyı bıraktım. Artık içmiyorum!”

***

“Rakıyı bırakmak” elbette kimileri için “memleket meselelerine” veya “ne olacak bu CHP’nin hali”ne sırt çevirmek olabilir.
Ama CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kurultaydaki kastı elbette bu değildi!
Bir kesim böyle anladı, algıladı.
Belki onlar da haklıydı.
Çünkü psikologlar sabah akşam hatırlatıp duruyor:
“Önemli olan olgular değil algılardır!”
Algı-olgu deyince ister istemez akla CHP’ye özel davetle gelen ve parti meclisine seçilen psikiyatr profesörü Mehmet Bekaroğlu geliyor.
Üstelik de Rizeli...
Dindar olduğu için rakıya da, rakı masasına da uzak.
Onun partiye özel davet edilmesinde bu özelliğinin de payı oldu mu?
Eğer öyleyse “partiyi rakı masasında konuşmanın” bir CHP geleneği / alışkanlığı olduğunu da kabul etmek zorundayız.
Ki Kılıçdaroğlu’nun uyarısı boşuna değildi!.
Ki bu uyarıdaki haklılığı kurultayın ezici çoğunluğu da kabul etti.
Ki rakıdan ve rakı sofralarından zinhar uzak olan İhsan Özkes’e en yüksek desteği verdi. (Emekli Müftü Özkes’in, Kılıçdaroğlu’ndan sonraki en yüksek oyu alması boşuna değildir.)
Bu ahvalde, Kılıçdaroğlu gibi Bekaroğlu’nun da, Özkes’in de işi zor demektir.
Genel başkanı bilemeyiz ama PM’nin bu iki üyesinin akşam sofralarında partiyi konuşmak için yalnız kalmaları kaçınılmaz demektir!
TEBLİGAT- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Türkiye’de ikinci cumhuriyet dönemi dün başladı!” mesajı aslında hem müjde hem de bir tebligat!
“Dün” dediği, 28 Ağustos 2014..
Yani, Erdoğan’ın TBMM’de “Cumhurbaşkanlığı Andı”nı içtiği gün!.
Adalet Bakanı kendi adına asaleten, iktidar adına vekâleten, 29 Ekim’e çarpı koyuyor...
28 Ağustos’u “Yeni Türkiye”, yeni Cumhuriyet Bayramı ilan ediyor.
Başta, bir dönemin İkinci Cumhuriyetçisi “liberal solcular”a kutlu olsun!

İki Baş - İki Balık ve Yüzde 3!
Biri cumhura..
Öteki de bakanlara baş oldu.
Ama hiçbir şey tesadüf değil bu dünyada.
Tıpkı bir Cumhuriyet Bayramı günü, 29 Ekim’de doğmuş olan Erbakan Hoca’nın talebesi Abdullah Gül’ün, yine bir 29 Ekim günü doğup da cumhurbaşkanı olması gibi.
Takdiri ilahiden elbette sual olunmaz.
Ama takriri siyasi, elbette sorguya tabidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderine bakar mısınız?
Bu kez de..
26 Şubat günü doğan Recep Tayyip Erdoğan..
Yine bir başka yılın 26 Şubat gününde doğan Ahmet Davutoğlu’nu kendisine başbakan seçti.
Niye Davutoğlu diye soranlara tek yanıtımız var:
“Balık baştan kokar, birlikte kokacaklar ve devleti birlikte kokutacaklar!”
Çünkü ikisi de “Balık burcu”.
Bu burcun özellikleri mi?
“Alınganlık, hayalperestlik, mantıkla değil, fazlasıyla duygularıyla hareket etmek!”
Gelin de burçlara inanmayın!
Bir de Türkçemizin güzelliğiyle, atasözlerimizin gerçekliğine..
“Balık baştan kokar!”
Ve kokuyor...
Ama halkımızın şimdilik sadece yüzde 48’inin burnu koku alıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları