O vakfı kuran, sarıklı cüppeli teres belli ki uzak görüşlü ve işini biliyor.

AKP ile MHP’nin ülke yönetimini ele geçireceğini yıllar öncesinden sezmiş.

Alparslan Türkeş’in ünlü “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız!” sloganından vakfına isim yapmış:

(Hira-Nur, Mekke yakınında, Hz. Muhammed’e peygamber olduğu Kuran yolu ile “tebliğ” edildiğine inanılan dağın ve oradaki mağaranın adı.)

Kızını altı yaşında “gelin etme”yi kafasına koyduğu için olmalı tarihe not düşürmek üzere vakfını 2006’da kurmuş.

Siyasete elbette çok meraklı.

Partili ilçe başkanları, iktidarın belediye başkanları ile enseye tokat. Arpalıklar onlarda.

Asalet merakı da var.

Kraliçe 2. Elizabeth niyetine, vakıf personelini sayın Soylu’ya gönderip resim çektirip duruyor.

Zaten Soylu’dan daha asili, Oflu müebbet Hamdi Babaeskili..

***

İktidar bu tür vakıfları ya kuruyor ya da teşvik edip duruyor.

Kuranıkerim’den, hadislerden “kutsal” isimler bulup kendilerine iktidar destekli vakıf, dernek, şirket, ensar-mensar kurup duruyorlar.

ZAMANIN RUHU

Yakın siyasi tarihin en renkli, en cesur siyasi parti lideri Osman Bölükbaşı’na (1913-2002) rahmet okumanın tam zamanı.

Ama bu iktidarın “Menderes’in devamıyız!” dediğini falan karıştırmadan..

Bölükbaşı, Menderes ve Bayar’ın DP’sinde siyasete atıldı. (1946).

1973’te kurucusu olduğu ve liderliğini yaptığı Millet Partisi’nden ve milletvekilliğinden istifa edinceye kadar ülkenin en etkili konuşan muhalefet lideriydi.

Hapse atıldı. Doğduğu ve her seçimde seçilip geldiği Kırşehir ilçe yapıldı.

Her türlü baskıya şiddete karşın 30 yıla yakın ülkenin hitabeti sayesinde siyasetin en etkili lideri idi.

***

Siyasete girsin ve bu “sektördeki” pisliği temizlesin diye “Deniz” adını verdim dediği tek oğlu diplomat oldu.

Büyükelçi iken istifa edip MHP’den milletvekili ve genel başkan yardımcısı seçildi. Ama babasının öngördüğü temizlik görevini yerine getiremedi.

Aksine kendisine de bulaştırılan “kaset pisliği” iddiaları karşısında istifa etti.

69 yaşında iken de vefat etti, gitti. (1949-2018)

***

1950’lerden 1970’lere oradan 2020’lere TBMM her zamanki Meclis’tir.

Yumruk kavga ve laf atmak usuldendir.

Osman Bölükbaşı Meclis kürsüsünde konuşuyor. Muhalefetten bir milletvekili kürsüye doğru seslenir:

- Sen de erkek misin sen be?!

Bölükbaşı bir an susar ve istifini bozmadan:

“Ben erkekliğimin zekâtını versem sen bile erkek olurdun!” der, konuşmasına devam eder.

***

Dinsel değerler üzerinden siyaset yapmak çok partili rejimin ortaya çıkardığı muhafazakâr siyasetçilerin fıtratında olmalı..

Bu yüzden de Bölükbaşı her fırsatta Menderes ve Demirel iktidarına dokundurup durur:

“Ben çok sektörü inceledim en kârlı sektörün din ticareti olduğunu gördüm.”

İş dünyası ise hep sütre gerisinde durmayı tercih eder. Bu yüzden de kürsüden nasiplerini alırlar:

“Ah benim aslan görünüşlü, tavşan yürekli büyük sermayem!... Ah!”

***

Milletvekili transferi değişmez geleneğimizdir.

Kendi partisinden seçilip başka partiye geçen vekillere şöyle seslenir:

“Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorsunuz.”

***

Kırşehir’de kaymakam izin vermediği için tarlada miting yapmak zorunda kaldığı bir gün başbakana şöyle seslenir:

“Mağrur olma Menderes, senden büyük Allah var.”

***

Düzce’deki bir mitinginde 8 saat 35 dakika konuşarak rekor kırdıktan sonra: “İktidar konuşmamızı yasakladı. Bakışmayı da yasaklamadan önce birbirimizi doya doya süzelim bari!” demesi ve kalabalıkla uzun süre bakışıp durması haberlere konu olmuştu.

***

Meydanlarda gürler, büyük alkış alır, fakat oylar sayılınca hep muhalefette kalan yine odur. Bu yüzden de yakınırdı:

‘‘Sizin harmanınız büyük de, taneniz çıkmıyor... Burada beni dinlerken aşka gelip Rahman’ı (Allah’ı) alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız.’’ ((Kırşehirhabertürk.com)

***

9 Eylül 1973 günü siyasete veda etti. Nedenini soranlara:

“Yüzünde, göz izi yok sanarak, siyaset denilen Leyla’ya gönül verdim. Sonradan anladım ki; benden önce, kırk bin kişinin nikâhından geçmiş.”

Nurlar içinde yatsın.

***

İyi pazarlar.